Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

247 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Her Şeyi YAK GİTSİN!!!
Bilimkurgu-Çizgiroman ve Manga Etkinliği kapsamında yapacağım ikinci incelemem olacak. Fahrenheit 451 ile sınırları zorlayacağız. Etkinlik Linki: ---->>> #28996895 Dün gece inceleme yazarken Denise Kirby'nin aynı adlı romanından uyarlanmış olan “The Bookshop” filmini keşfettim. İnceleme yazmayı bıraktım ve hemen filmi açtım. İlk dakikasından itibaren film beni içine çekti ve kendimi orada hissettim, aynı zamanda yaşadım diyebilirim. Her kitap severin, kitap kurdunun ne bileyim adını ne koyarsak koyalım, kitap sevgisi yüksek olan herkesin bu filmi hemen izlemesini istedim ve istiyorum. Kendisi İngiliz yapımı bir festival filmi. Bu filmi isterseniz şu an sinemada, bir şekilde telefonunuz da, tabletiniz de, bilgisayarınız da artık nerede izleyecekseniz hemen izleyin. 451’in incelemesini yapmadan önce, böyle bir filmle karşılaşıyorum ve filmin içinde 451 Kitabı geçiyor. Filmi izledikten sonra bir kitapçıya gidip kitaplara dokunmak ya da filmin içinde geçen kitaplardan birini sipariş vermek isteyebilirsiniz. Film kasvetli İngiltere havasına sahip, yağışlı, küçük ve bağnaz bir kasaba da geçiyor. Kitapların insanlar üzerinde ki etkisine, insanların nasıl iyi ile kötü arasında gidip geldiklerine ve en güzeli de kitap sevmeyene bile kitap sevdirmenin güzelliğine şahit olacaksınız. Yağmurlu ve kapalı bir havada geçen film haliyle bolca hüzün dolu. Neyse ki akşam yağmur yağıyordu da tam bir ambiyans sağladım. Ve filmin sonu da 451’e uygun bitiyor dersem yeridir. Biraz ağır ilerleyen bir film olmasına karşın siz akışına kapılın ve sadece izleyin. Pişman olmayacaksınız. Uzun bir giriş paragrafının ardından incelememize geçelim artık. Hazırsanız ortamı biraz ısıtalım, yakalım buraları… Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451’i ile kitapların ve fikirlerin yanışını hissedelim. "Siyahi insanlar Küçük Siyah Sambo’yu sevmiyor. Yak gitsin. Beyaz insanlar Tom Amca’nın Kulübesi’nden hazzetmiyor, Yak gitsin. Biri tütün ve akciğer kanseri üstüne kitap mı yazmış? Sigara üreticileri ağlıyor mu? Kitabı yak gitsin." Sy.80 Heinrich Heine “Bugün kitap yakanlar, yarın insan da yakarlar” demişti. Pek tabi ki haklıydı. Çok uzağa gitmeyelim ve 1933-1945 arasına bir göz atalım yeter. Hitler Almanya’sı, sanata, müziğe, bilime, edebiyata ateş püskürüyordu. Pek tabii kendi kriterleri dahilinde. Tek Adam, Tek Millet, Tek Devlet, Tek Dil, Tek Bayrak, Tek Düşünce sıralamaları ile devam eden bu silsile boyunca, kendi görüşleri dışında kalan her şeyin yok olmasına razıydı. Tam da bu dönemde yakılan sanat eserlerinin, kitapların haddi hesabı yoktur. Heine’nin sözünü hatırlayalım, “Bugün kitap yakanlar, yarın insan da yakarlar” evet, tam olarak o kitapları yakanlar, gözlerini dahi kırpmadan toplu halde insanları yakmış, bacalardan yükselen küller, Almanya’ya, toplama kamplarına ve her yere yağmıştı. 1 saat önce yanınız da olan eşiniz, 1 saat sonra kül olarak üzerinize yağıyordu. Ray Bradbury’nin 451’i ise bu dönemleri anımsatsa da asıl el attığı konu Sovyet Rusya ve kapalı kutu bu ülkenin sınırlarında uygulanan sansürdü. Şimdi kitap içeriğine biraz girelim ve bu kitabın neden bu kadar çok okunduğunu ve adının neden çok duyulduğunu anlayalım. Kitap Hakkında Kısa Bilgi: Biraz distopik, biraz bilimkurgu, biraz edebiyat, kısacası birçok tat barındıran bu kitap bize gerçekleri sunuyor. Sesinizi çıkarmadığınız sürece cayır cayır yanmaya mahkum olacaksınız. Kitaplar sadece sizi tutuşturan bir kağıt parçası olacak. Kitabımızın hikayesi ise şu şekilde; Ray Bradbury bir gün yolda yürürken, Polis tarafından durduruluyor ve ne yaptığı soruluyor, nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun tarzı soruya ilk önce sol, sonra sağ, sonra sol, sonra sağ ayağımı atıyor ve yürüyorum şeklinde bir cevap veriyor. Bunun akabinde polis memuru bunlar kesin bir şey yapacak diye alıp merkeze götürüyor. Bu hususun ardından, masumluğu kanıtlanınca salınıyor ve eve geliyor. Bir şey yapması gerektiğini düşünüyor bu komik durum hakkında. Bir şey yazmalı ama nasıl? Kütüphane geliyor aklına. Kütüphaneye gidiyor, saati belirli bir ücret karşılığı olan daktilo’nun başına otuyor ve ilk hikayesini yazmaya başlıyor. Dönem itibari ile ilk önce kısa halde, sonra tam metin halinde, daha sonra ise geliştirilmiş edisyonlarla ortalığı sallıyor. Yaptığım incelemeler de kitabı ve karakterleri anlatmak yerine bana ne kattıysa, bana ne hissettirdiyse onları yazarım. Yanlarına gerçek hayattan örnekler ekler, güncel ve geçmiş yaşanmışlıklardan bir harman yaparak size sunarım. Şu an yaptığım şey de tam olarak bu olacak. Kitabın ana teması şu; olayların geçtiği yıllarda BİZ kitabında olduğu gibi, Tek Devlet hüküm sürüyor. Bu devlet insanlara SANAL mutluluk veriyor ve insanların herhangi bir şeyi düşünmesini engelliyor, çünkü onların yerine devlet düşünüyor, karar veriyor ve uyguluyor. İnsanlar Mutlu bir hayat sürüyor ama düşünmüyor, sadece yapıyor. Bu ülkemiz Amerika. Kitaplar, yıllar yıllar önce yasaklanmış, yok edilmiş ve yakılmış. Devletin kuralları gereği, kitap bulundurmak, okumak ve basmak yasak. Eğer bu kurallara bağlı kalmazsanız, bir ihbar ile evinizden alınır ve tutuklanırsınız. Evinizde ki kitaplar alınmak yerine, itfaiye ekibi tarafından yakılır ve eviniz kül haline gelir, siz de geri kalan hayatınızı yaşamak üzere hapse gidersiniz. İnsanın olduğu yerde tek tiplik hiçbir zaman olmaz. Biz kitabında olduğu gibi, insanın ruhu ve bir şeylere karşı gelme isteği her zaman uyanır. Karakterlerin hepsini anlatmayacağım ama önemli olan iki karakterin adını verip hemen örneklemelerle incelemeye devam edeceğim. Her şey İtfaiyeci Guy Montag’in 17 yaşında ki Clarisse ile tanışması sonrası başlar. Bu ufak kız, totaliter ve baskıcı rejime düşünceleri ile karşı görüş bildirirken, Montag’in de içinde olan ama baskı altında kalmış yanını ortaya çıkarır. Clarisse’nin, Montag ile olan diyalogları içinizi ısıtacak ve farklı düşüncelere dalmanızı sağlayacaktır. Akıl dolu bir kız olan Clarisse'in karşısında ise rutin hayatında sadece kitapları yakan, kafası karışık bir itfaiye çalışanı Guy Montag. Hikaye bu ikili diyaloglarla sizi hemen içine alacaktır. Kitabı bir kenara bırakırsak, ben neler hissettim ve sizlere neler aktaracağım ona bakalım. Hayal etmenizi istiyorum, okuduğumuz her kitap yasak, toplatılmış, yakılmış. Şiir yok, roman yok, bilimkurgu yok, yemek tarifi kitabı bile yok. İnsanlar düşünemesin, farklı fikir belirtmesin diye hepsi yok edilmiş. Kitaplar zehirli olarak atfedilmiş, insanların beynini yıkadığı ve hiçbir yararı olmadığı telkin edinmiş. Karışıklık çıkarıcı olarak lanetlenmiş. Düşünsenize tüm klasiklerin hepsi yok edilmiş ve yasaklı. Dostoyevski yok, Tolstoy yok, Shakespeare yok. Kutsal kitaplar yok(!) Bunların akabinde evlerde otomatik yayın faaliyete geçmiş, yolda, her yerde tek bir radyo frekansından tek yayın aktif hale getirilmiş. Kulağa bir cihaz ve uyutulmaya hazır bir insan topluluğu... Yazdıklarımı okuduğunuz da bile boğulmuş olmalısınız. Buna katlanmak çok zor olurdu değil mi? Fazlasıyla zor olurdu. Kitaplar dün yazıldılar, bugünü anlayıp daha az hata yapmamız için. Geçmişi not ettiler, yaşananları bilmemiz için. Kitaplar yazıldı, keyifli anlar ve saatler için, hüzün için, bilgi için, hayal gücü için. İnsanların hafızasından, zihinlerinden bunları silerseniz ve sadece Tek Devlet’in kontrolünü getirirseniz, bedenen insan olur, geri kalan kısım da ise sadece nefes alıp veren, canlı ama ruhsuz bir insan oluruz. "Yandaki evde bulunan bir kitap, dolu bir tabancadır. Yak onu. Silahın mermisini al. Adamın zihnine zorla gir. Okumuş adamın hedefinin kim olacağını kim bilebilir?" Sy.79 İnsanların bu gibi durumlarda her zaman tek bir şeye ihtiyacı olur o da Cesaret. İnsanlar korktukları için cesaret edemezler. Ama, "...kaybedecek bir şeyin olmayınca, istediğin riske girebiliyorsun." der Guy Montag. Hikayemiz tam burada karşı atağa geçiyor ve kurgunun seyri burada değişiyor. Ateş bir şeyleri çağırıyor ama neyi çağırdığını kitabı okuduğunuz da anlayacaksınız. Hüzün dolacağınız anlar yaşayacaksınız. Yavaş yavaş son düşüncelerimi de ekleyip, incelemeyi sonlandırayım. Kitabı okurken aklıma Tanrı’nın Kitabı (The Book of Eli) filmi geldi. Bu filmi bilenler şu an da akıllarına getirmişlerdir. Bilmeyenler ise bu distopik eseri kesinlikle izlesin diyorum. İnceleme de iki film önerdim, ikisi de kitaplarla ilgili. Kitabın önemi hayatımızda her zaman olacaktır. Dijital olarak günümüze nakledilmeye çalışılsa da, sayfaların yerini ekranlar alacak dense de başarılı olamadı, olamayacakta. Bazı şeyler filmler de olur ya, bu konu da sadece filmlerde olacak. Teknoloji her zaman geçmişe dönmek ister, asla tamamen ileri gidemez. Bugün en uç nokta teknoloji aletlerimiz olsa da, Pikap ve Plaklar Amerika’da en çok satanlarda, ülkemiz de de bu durum farklı değil. 10 yıl önce yüzüne bakmayacağımız pikaplar fahiş fiyatlarla satılıyor, plaklar ise en az 70-80 TL’den satılıyor. Kasetçalar’lar tekrardan hayatımıza girmeye hazırlanıyor. Dediğim gibi teknoloji ne kadar ileri giderse gitsin, geçmişe bir şekilde döner. Kitaplar biz vazgeçmediğimiz sürece, raflara kalkmayacak, yok edilmeyecek. O koku, o dokunuş, o his her zaman ayrı bir yere sahip olacaktır. Önerdiğim iki filmi de izlemeyi unutmayın. Bir incelemenin daha sonuna gelirken, sıkmadan kendini okutan ve bir şeyler vermiş olan bir inceleme olmuş olmasını diliyorum. Kitabı şiddetle öneriyor, sonra okurum kelimesini hemen geri almanızı, hızlıca satın alıp okumanızı öneriyorum. Etkinliğimize uğramayı da unutmayın. ---->>> #28996895 Herkese iyi okumalar. "Gözlerini mucizelerle doldur, hayatı on saniye sonra ölecekmişsin gibi yaşa." Sy.185
Fahrenheit 451
Fahrenheit 451Ray Bradbury · İthaki Yayınları · 202289,1bin okunma
··
416 görüntüleme
Esra Koç okurunun profil resmi
İncelemelerinizin yapısı, ele alış biçiminiz, kitabın size kattıklarını paylaşmanız, yorum yapmanız hepsi çok ölçülü ve bilgilendirici. İncelemelerinizi çok beğeniyorum. Uzun yazsanız dahi sıkılmadan okuyorum. Kendi adıma teşekkürler. 1k için önemli bir değersiniz. İncelemenizi okurken benim de aklıma Kitap Hırsızı filmi geldi. Filmde yer alan kitap yakma sahnesi ve o masum güzel kızın içinden bir tanesini alması. İzlediğim en güzel filmlerden biriydi. Ben de Kitap Hırsızı 'nı tavsiye ediyorum. Hitler dönemini anlatan çok güzel bir film. Kitabı en kısa zamanda okuyacağım. Merak uyandırdınız bu güzel incelemenizle :))
Murat Ç okurunun profil resmi
İtiraf edeyim bir kaç kere cümleye başladım ve sildim. :) Bu güzel ve ince yoruma ne yazayım bilemedim. Hakkımda söyledikleriniz gurur okşayıcı sözler. Gerçekten çok teşekkür ederim. Bu kısmı hemen geçebilir miyim :)) Tekrardan teşekkür ederim bu güzel düşünceleriniz için. Yanaklar biraz kızardı. :) Kitaplar bana ne veriyor ise incelemeye onu yansıtmaya çalışıyorum. Kitabın içeriği zaten kitapta mevcut, önemli olan okuyucuya ne verdiği, ne hissettirdiği ve ne düşündürttüğü. Ben bu şekilde bakıp yorumluyorum. Sizler okuduğunuzda beğeniyor ve yararlı buluyorsanız ne mutlu bana, amacına uyan bir şey yapmışım diyebiliyorum. Sağolun. Kitap Hırsızı filmini izledim, kaçırır mıyım. :) Dönemin her filmini demeyeyim ama yapılmış 100 filmin en az 80'ini izlemişimdir. Gerisi de arşivde bekliyordur. :) Çok sevdiğim bir filmdi, kitap olarak okuyacaktım ama yorumlar beni muallakta bırakmıştı okumamıştım. Şimdi yeniden aklıma sokmuş oldunuz. :) The Bookshop filmini izlemenize ve beğenmenize sevindim. Çok hoşuma gitti benim de. Ufak kızın o sahnesi beni hem sevindirdi hem üzdü. Sıpa dedim şu kitabı daha önce alıp niye okumadın :) Kitabı okuyun, tavsiye ediyorum. Pişman olmayacaksınız. Kitap yakma fikri bir çok başka fikri de zihninize getiriyor. Birden dünya'nın bulunduğu durum, insanların düşünce yapısı ve başka başka düşünceler içine giriyorsunuz. Uzunca yazdım sanırım. Tekrardan çok teşekkür ederim :)
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Zeynep Seçil okurunun profil resmi
E-Kitaplar hakkındaki düşüncende bir değişiklik var mı acaba ^^
Murat Ç okurunun profil resmi
Hayır yok. Sevmiyorum onları ve sevmeyeceğim de :))
3 sonraki yanıtı göster
Ebru Ince okurunun profil resmi
Şu hiç mi aklına gelmedi .. :) Oysa ben hep 'Burn it" denildiğinde oturup tekrar izlerim:) youtu.be/TJf9Pf9rjO4
1 önceki yanıtı göster
Murat Ç okurunun profil resmi
Ben filmi bile unutmuşum. Hiç aklıma dahi gelmedi ya. Tekrar izlenecek listesinde aldım. :)) O kadar çok şey izleyince normal diyorum. :)
2 sonraki yanıtı göster
Ayşe* okurunun profil resmi
Ben bu kitaba çok yanlış bi vakitte başladım ve kitap affetsin elimde süründürdüm resmen, son 40 sayfayı okuyacak vakit bulamıyorum günlerdir :( Kalemine sağlık, güzel olmuş incelemen :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Yahu nasıl bu hale getirdin güzelim kitabı. :)) Senden beklemediğim bir performans. :/ işin şakası bazen öyle anlarımıza denk geliyor ki en iyi kitaplar bile gitmiyor. Tıkanıp kalıyorsun. Yakın zaman da bitirirsin bir şey olmaz. :) Teşekkür ederim okuduğun ve yorumladığın için.
2 sonraki yanıtı göster
Nesrin A. okurunun profil resmi
Hemen 'The Bookshop'u izlemek geldi şimdi benim içinden de. Bu kitap zaten her kitapseverin okuması gerekenler listesinde olmalı. Özellikle sonunu çok seviyorum. Güzel inceleme :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Vakit kaybetmeden izleyiniz filmi. :) Teşekkür ederim okuduğunuz ve yorumladığınız için.
Bu yorum görüntülenemiyor
Kübra Demirtaş okurunun profil resmi
Kitabı bugün bitiren biri olarak çok sevdim incelemenizi, elinize sağlık. aslında bugün kitabın filmini izlemeyi düşünüyordum daha net kıyaslama yapabilmek adına ama şu an onun yerine The Bookshop filmini izlemek istedim :)
Murat Ç okurunun profil resmi
Teşekkür ederim :) Genel olarak kitabı ve konusunu nasıl buldunuz peki? Ben 451 in uyarlamalarından hep uzak durdum. Çünkü başarılı yapamadıkları gibi kitabın dışına çıkıp karakterlere farklı özellikler ekliyorlar. Onun yerine The Bookshop daha yerinde olur, güvenin bana :)) Yorumunuz için tekrardan teşekkür ederim. :)
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.