Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Viran Ceket
https://1000kitap.com/yazar/vusat-o-bener 'in anısına.. Acıktım. Ne pişirmeli? Dolabımda hazır yemeğim olsa yesem, ısıtıp yesem. Hep acıkınca gelir aklım başıma. Önceden hazır yemeğim olsa ne güzel olurdu. Huy edinmeli tokken yemek yapmayı ama nerede. İnsanın hiç tokken yemek yapası gelir mi, gelmez elbet. Annem yapardı. Kahvaltıyı yapardık
··
374 görüntüleme
Metin T. okurunun profil resmi
Değerli okurun biri mesaj atmış. Demiş ki, adamcağız emek vermiş, yazmış. Siz teşvik edeceğinize, habire eleştirmişsiniz. Bir daha eli varıp yazmaz ki. Kalem küstürmenin ne alemi vardı şimdi. Haklı mı? Ben okudum. Hem de iki kez. Bazı yerleri daha çok. Bir de zaman ayırdım, uzun uzun yazdım. Üstelik ilk yazdığım yanlış bir tıkla uçtu. Üşenmedim bir daha yazdım. Sevmesen İbo'yu, yapar mıydım? Zaten, önceden deklare de ettim. Dedim ya, bu sitenin kötü adamı da ben olacağım. Hep güzel yanlarına edilecek sözler geliştirmez. Zaten bunu yapan çok. Bir de Erol Taş lazım. Benim işim daha zor. Bir kere çok antipatik. Di mi? Hem beni tanır okur dostlarım. Tek amacım, elimden geldiğince yol göstermek. Sen kimsin ki bize yol göstereceksin, kendine göster derseniz, anlarım bunu. Yazmam bir daha. Biz de küsebiliriz. :(((
İbrahim okurunun profil resmi
Kral adamsın abi vallahi :) onu yazan arkadaşa çok teşekkür ederim beni düşündüğü için ama ben daha çok gerçekçi eleştiri istiyorum. Ben ne zaman küserim, o kadar emek verip yazdığım bir metni buraya attığım da kimse okumaz, olumlu olumsuz hiçbir eleştiri gelmezse. Bazen de düşünüyorum, herkes beğeniyor ben bu kadar iyi mi yazıyorum diye :)) Yazmak illeti bulaşmış artık.. Geçen gün çok kızdım, ulan, dedim, daha da hikaye mikaye yazmayacağım. Ertesi akşam bu hikayeyi yazdım :))
5 sonraki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
Semra Bülgin
Semra Bülgin
sever Vü'sat'ı. Semra Bülgin'in ikinci kitabı Muzaffer İzgü büyük ödülünü almış. Sevindim ama şaşırmadım. Daha ilk kitapta belliydi yeteneği. Sıkı yazar. Siteye baktım da, sadece 4 kişi okumuş. İnsaf arkadaş. Son zamanlarda öykü etkinlikleri düzenleniyor sitede. Sevgili Erhan'ın emeği çok. Öyle böyle değil. Ve ben eminim, birkaç sıkı öykücü armağan edecek Türk edebiyatına bu site. Hakkı zor ödenir Erhan'ın. Yazmak için, roman da olsa, çok öykü okumak oldukça önemli. Hele de yazmanın Zeitgeistini anlamak için, illa da yeni dönem öykücüleri okumak lazım. Çünkü bakıyorum da bazen, 200 sene evvelin kurgu ve üslubuyla yazanlar var. Olmaz, yazıklarınız heba olur sadece. Hem siz gençsiniz ayol. Bu fukara gibi ihtiyar olsanız neyse. Bunadı, aklı hala 200 sene evvelinde moruğun, derler kurtarırsınız. Oysa bunu aşmanın yolu var ve bu konuda en şanslı sizsiniz. Siteniz var ayol. Yeni dönem öykücüler de sizin rehberiniz. Ama siz bunları hiç okumuyorsunuz. Şahsen bana absürt geliyor bu. Tüm yeni öykü yazarlarını içeren bir liste yapıp düzenlenecek okuma etkinlikleri kaleminizi uçuracak. İncelemelerinizde yapacağınız üslup ve kugu analizleri ise burayı katılımcılar için devasa bir öykü atelyesine çevirir. İç monolog, diyalog edebiyatın zulasındaki hançeridir. Psikolojiyle alış verişi çoktur edebiyatın. Dostoyevski'ye psikanalizin temel taşlarından biri gözüyle bakılır. Yazarlar da çok yakın takipçisidir psikolojinin. Modern edebiyatın en büyük hamlelerinden biri de bilinçakışını öğrenmiş olmasıdır. En maharetli kalemlerinden biri Virginia Woolf'tur. Duvardaki leke ya da Duvardaki İz diye bir kurmacası vardı. Onu mutlaka okumak lazım gelir. Ha, sadece anlamanız için bu tavsiye. Yoksa, onun tarzı artık demode. Sen de VW tarzıyla yazdın diye söyledim yukarıdaki paragrafı. Bana demode geliyor dedim, çünkü okuru düşürür metinden diye düşünürüm. Hani demişsin ya, "Kalktım. Mutfağa yürüdüm. Fasulye pişirsem. Severim. Akşamdan ıslamak gerek. Hem uzun sürer. Buzdolabının kapağını açtım." İkisi bir arada ya. Doyurmuyor beni. Hem yaptıklarını anlatıp hem iç monolog-diyalog yapmak. Çünkü sıkışık kalemin burada. Hem ne yaptığını göstermen hem içinden geçenleri aktarman lazım okura. İşte o zaman, hani ben anlatıcıyı kullandın ya, bende biraz yapmacık biraz zorlama duygusu hasıl etti. Daha ustaca geçmelisin iki faza. Fark ettirmeden. Bu gerçekten çok zor bir iş. Dışardan bakıyorum ya, akıl vermek de kolay. Mesela, okuru metinden düşürdüğünü düşündüğüm, cümlelerin son kısmındaki "Buzdolabının kapağını açtım." yerine, "zor açıldı dolabın kapağı yine. Bozuk mu. Yağsız." Buz dolabının kapağını açtım, demek yerine, bunu iç konuşmanla gösteriyorsun. Bundan kurtulmanın bir yolu da, tanrısal ya da gözlemci O kullanmak olabilir. Daha kolay. Mesela Y.Atılgan'ın Aylak Adam'da yaptığı gibi. Mesela V. Türkali'nin Bir Gün Tek Başına'da yaptığı gibi. Bu benim fikrim tabii. Bu mantıkla, "Kalktı, mutfağa yürüdü. Fasulye pişirsem. Severim. Akşamdan ıslayacaktın. Uzun iş. geç şimdi. Buzdolabının kapağını açtı." gibi. Ama illaki bir yeni dönem öykücüleri okuma etkinliği düzenlenmeli. Bu metin gibi yeni şeyler denemeni çok önemsiyorum. Takdir ediyorum. Çalışmak lazım. Kalemine sağlık İbo can.
1 önceki yanıtı göster
İbrahim okurunun profil resmi
Ben de çok severim Vüsat O.Bener’i. Sitede en çok haksızlığa uğrayan yazarlardan olduğunu düşünüyorum. Yahu öz dilinde yazmış, Vüsat O.Bener gibi bir yazarın var, niye okumaz insan. Okuyanlar da sevmiyor. Bir yandan haklılar da. Çok zor yazar. Çok soyut, karanlık kalıyor, anlamak epey emek istiyor. Karakterleri de çok olağan kişiler değil sonra. Ben de işte tam bu özelliklerinden dolayı seviyorum. Çok öğretici, keyifli. Bu ithafımda ondandır. Yine siteye de haksızlık etmemek lazım. Sait Faik, Ferit Edgü, Tomris Uyar, Füruzan okunuyor. Bunlarda az değil hepsi çok değerli isimler. Biz öykü denemeleri yapan kişiler olarak daha iyi bilmemiz, onların usluplarından bir şeyler öğrenmemiz lazım. Böyle böyle oluyor öykü işi, teori kitabından ziyade, uygulayıcılarını görmek, analiz etmek, içselleştirmek, denemek gerekiyor. Ben böyle düşünüyorum. Öyküye gelince ben çok beğenmedim yazdığımı. Beğenmeyişim tasarladığım gibi yazamayışımdan. Yazmayı düşünmedim yerleri çok yazdım, yazmak istediğim yerleri çok yazamadım. Üretmek de zor bu üslupla, cümleler kelimeler azalıyor. İlk paragraf giriş kısmıydı sonraki paragraf ile bütündü, şimdikinin yarısı kadardı, kafamdaki tasarıda. Okuyucuyu hazırlayacaktı. Asıl anlatmak istediğim yağmurun yağması ve uyandırdığı hislerdi. Şehir ve köy arasında sıkışmış bir adam, özlem, ölüm, doğa sevgisi. Şu halinde metin birbirine denk iki bölüm oldu. Çok dağıldı gibi geliyor bana. Yine yağmur vurgusu okuyucuyu etkiliyor ama, sanki ilk paragraf o etkiyi kırıyor. Okuyucuyu kişisel bunalım haline sokup oradan tekrar çıkartmak. Uslup konusuna gelince ilk defa denedim. İstedim ki anlatım bilinç akışı ve iç monolog arasında kalsın. Psikolojik etkiyi, duyguları daha iyi anlatırım diye düşündüm. Aslında ilk yazmaya başladığım da 3. Tekil şahıs ile yazardım, son zamanlarda 1. Tekile kaymaya başladım. Sait Faik etkisi olabilir. İç monoloğa da çok kayıyor yazdıklarım 3. Tekilde. İki arada olmayı başarabilir miydim bilmiyorum. Yine başarabildiğim söylenemez ya. Onu da deneyeceğim ama. Daha çok okuyup daha çok deneyeceğim. Çok teşekkür ederim abi. Uslup konusunda çok iyi bir eleştirmene ihtiyacım vardı, çok faydalı oldu gerçekten. Sağlıcakla.. Keyifli hafta sonları dilerim.
7 sonraki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
İbo can. Bir kurmacada, ki sen bu metinde onu denemişsin, iki önemli unsur da, anlatma ve göstermedir. Bu iki unsuru birbirine karıştırmamak lazım. Senin metni incelersek. "Acıktım. Ne pişirmeli?" Bu iki cümle bir anlatımdır. Okura durumu anlatıyorsun. Okurun kafasında canlandırıyorsun. Anlatmazsan okur anlamaz. Konuya Fransız kalır. Düşer metinden. Dolayısıyla anlatmış, kahramanı takibe aldırmışsın. Gayet iyi. Başka şansın yok zaten. Sonra, "Dolabımda hazır yemeğim olsa yesem, ısıtıp yesem. Hep acıkınca gelir aklım başıma," diye başlayıp devam eden kısım bir anlatma değil, gösterme. Bir iç konuşma çünkü. Okura ruhsal durumunu, hislerini aktarıyorsun. Anlatarak dolaylı değil, iç konuşmanla (bilinç akışı değil bu) direkt veriyorsun. Bilinç akışı biraz daha değişik. Bunun için, aklıma gelenler ustalar Faulkner, Joyce, Woolf. Bir örnek verirsem bilinç akışına. "Bugün doktora gittik Filiz geldikten iki gün sonra İki gün önce mi geldi Filiz İki gün. evet. O gün Filiz gelmişti. Herkes şaşırdı. Ona şaşırırlar hep niye geldin diye sormak istedik. Soracak bir yiğit çıkmadı. mavi bir elbisesi vardı. Ben doktora giderken etek bluz giydim. Beyaz bir bluz. Leke vardı. nasıl kötü yıkamışım. Daha çok deterjan koy. Filiz’in etekleri tül perde gibi. Tülleri yıkamak. Bacaklarının arasından bakkalı gördüm. Tülün arkasında gözlerini bakkalın Kör olasıca. Herkese bakar. Bacaklara. Herkes bakar Filiz’e." gibi. Ama bir yandan da anlatman lazım. Yapmışsın da. Başka şansın yoktu ki! "Pencereyi kapattım. Gittim yatağımı elimi koyuverdim şakacıktan. İçim geçmiş." Burada mesela süper. Çünkü bir metinlerarası göndermeyle yapmışsın. Ballı kaymak. Benim dikkat çektiği şey, aralarda kullanmak zorunda olduğun anlatma kısımları. Dedim ya, iki faz var burada, anlatma-gösterme. İki fazı ya birbirinden tamamen ayır ya da ilk yazımda verdiğim gibi göstermenin içinde eriterek anlat. Öyküde kolay bu. Bir O anlatıcı rahatlatır. Şöyle ki, "Nasıl da fark etmiştim. Bozuklar avucuma, benim bütünü indira gandi. Vay sihirbaz bozuntusu vay. Hırsız hergele. Kıvırcığın kendisine döneceğini fark edince çarpıp özür diledi. Çek lan sırtını puşt. “Pardon beyefendi” Kıvırcık bir şey demedi. Gülümsedi. Pardon dedik ya ayı. Nezaketen bir şey söyler adam. Hırsız herif." Bu arada, diyaloglar da bir göstermedir. Dur ya, sana akıl veriyorum ya, kendimde de aynı şeyleri hatırladım. Özellikle romanlarda zor bu. Çünkü anlatıcıyı belirlemişsindir. Değiştirmek bozar romanı. İlla da ben anlatıcı hem anlatacak hem gösterecek. Zor iş be. Umarım anlatabilmişimdir.
İbrahim okurunun profil resmi
Tam olarak demek istediğini anladım, örnekler baya açıklayıcı oldu. Ama sanki bu metinde bana 1. Tekil daha uygun geliyor. İnandırıcılık ve samimiyet açısından, doğrudan anlatım. Kahraman mekanda yalnız hareketsiz. Üçüncü kişi olunca çok nesnelleşecek. O istediğim etkiyi alamayacak gibi. Bazı yerlerde tecrübesizlik baya boy göstermiş. Bir yerde de 'içim ferahlıyor' diyor. Duygusunu doğrudan söylemiş. Bunlara gerek yok. Okuyucu o etkiyi alıyor zaten. Gözüne sokmak gibi biraz. Gösterme olayı biraz daha yetkinlik istiyor sanırım. Nasıl netleştirmeli diye üzerinde düşünmek gerek. Ben bazı yerlerde doğrudan söyleyerek işin kolayına kaçmışım. Üzerinde çalışılması lazım. O duyguyu, hareketi doğrudan söylemek yerine göstermek. Ben kendim de söylenmesini sevmem zaten. O olayın etkilerini anlatıp bana bırakmalı yazar. Teknik olarak şunu istedim. Ne iç monolog kadar derli toplu olsun ne de bilinç akışı kadar dağınık. İç monolog ama biraz daha geniş çerçeveli. Bir den çok konuyu ancak böyle işleyebileceğimi daha yoğun bir anlatım olacağını düşündüm. Ayrıca o bu dağınıklık yağmuru anlatan kısımda okuyucuya iki mekanı da kontrol ettiriyor diye düşünüyorum. Stili de beğendim aslında ama üzerinde biraz daha çalışmam lazım sanırım. Nasıl diyeyim yazdığım metin de önceki anlattığım olayların etkisi hala karakterde devam etsin. Arada birkaç cümle serpiştireyim. Bir cümleyle bir olay önceye götüreyim okuru. Bu teknikle olur gibi geliyor bana :)
Evey hammond okurunun profil resmi
Şaşırıyorum bir insan nasıl korkmaz böyle içini dökmekten... Güzel dökülmüş diyelim...
İbrahim okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim gerçekten. O anı yaşayan adamın kafasına girdim ama çok gerçekci olmuş değil mi :)
5 sonraki yanıtı göster
Li-3 okurunun profil resmi
Ev işleri zor üstadım boşver yaz sen. :))) eline sağlık :)
İbrahim okurunun profil resmi
Toplumun kanayan yarasına parmak basmak istedim :)) seninkiler kadar olmasa da karalamaya çalışıyor bu gariban da :))
Liliyar okurunun profil resmi
Vüs'at Bener 'in anısına deyince neden bu kadar geç gördüm diye hayıflandım doğrusu. Sonra bir çırpıda okudum. Ama bir kere okumak yetmez. Kalemine sağlık. :)
İbrahim okurunun profil resmi
Vüsat O. Bener'i taklit ettim biraz, her ne kadar başaramasam da :)) çok severim. Sizin alıntıları da gördüm ayrıca sevindim, onu benim gibi seven insanlar var diye :))
8 sonraki yanıtı göster
Elif okurunun profil resmi
"Ölülerimi özledim." Elinize sağlık. Yağmuru ben de severim. Ama izlemekten çok ıslanmayı...
İbrahim okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim :) Yağmur önemli ..
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.