Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

424 syf.
·
Puan vermedi
·
26 günde okudu
Karmakarışık
Nasıl başlar öyküler? İlk cümleye ne yazarsanız yazın öncesi mutlaka vardır. Benim bu 21 farklı kalemden çıkan 20 farklı öykünün yer aldığı kitapla tanışmam gibi. Kim bilir hangi zamanda okuma listeme almış, zihnimin karanlık odalarından birine atıvermişim. Sonra da sayısız kitap, sayısız insan girmiş hayatıma. O hep o karanlık odada beklemiş. Ta ki dünya üzerinde Agatha Christie’den sonraki en iyi 2. Kadın Polisiye yazarı
Ceyda Kiva
Ceyda Kiva
ile karşılaşana kadar. :) Polisiye sevdiğimi ama hiç Türk polisiye okumadığımı söylediğimde çok haklı bir soruyla karşılaştım tabii bu arada Polisiye Yazarlar Birliği Teke Beylerbeyi
Doruk Ateş
Doruk Ateş
tarafından “Neden?” diye. “Sahi,” dedim kendi kendime “neden okumadım ki hiç Türk polisiye?” Ve böylece elimde çift imzalı Kanlakarışık ile hemen bu soruya bir yanıt bulmaya giriştim. Tabiiki de ilk olarak canım Ceyda’nın öyküsü ile başladım ve yaşadığım şoku şuanda anlatabilmemin imkânı yok. Uzun zamandır bu kadar ‘vurulduğumu’ hatırlamıyorum. Öykünün etkisi hâlâ üzerimde ve ben bir kez daha okursam bu defa sonsuza dek etkisinden kurtulamayacağımı bildiğim için bir daha okuyamıyorum Rüzgâr’ı. Bazen keşke unutsam da en baştan o zevki yaşayabilmek için yeniden okusam diyorum ama mümkün gibi görünmüyor. Tabii o gece Rüzgâr’ın vurucu etkisinden kurtulamadığım için diğer imzalı öyküm, kitaba ismini de veren Kanlakarışık ertesi güne kaldı. Ki çok doğru bir karar almışım çünkü aynı günde kaldıramazmışım sahiden de. Eğer ben o gün Doruk’la tanışmamış olsaydım ve o öyküyü yine de okusaydım kesinlikle tanışmanın bir yolunu bulurdum; sırf “Gerçekten bu kadar ince düşünüyor musun? Yani nasıl bu kadar hassas olabildin?” diye sormak için. Gerçek bir haberden yola çıkan bir öykü bu. Hani hepimiz mutlaka hatırlarız, kartopu oynarken öldürülen kardeşimizi. Hepimiz duyduk o haberi, üzerine ne kadar düşündük bilmiyorum ama Doruk o kadar ‘hassas’ bir öykü yazmış ki bunun üzerine. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemedim. Sonra onunla öykü hakkında konuşurken gözlerimin dolu dolu olduğunu söyledi, öyküdeki o naif melankoli havadan bir türlü kurtulamamış olmamdan kaynaklıydı bu da, gizleyemedim. İşte benim için bu kadar vurucu iki öyküyle başlayınca kitaba beklentim de bir hayli yükseldi. Tabiiki de en sevdiğiniz yazarın bile 20 farklı öyküsünü aynı oranda sevemezsiniz hatta belki bazılarını hiç sevemezsiniz. Haliyle 21 farklı kalemden çıkınca bu öyküler her birini, okuyan her kişinin çok beğenmesinin imkânı yok. Ben de bazı öykülerin anlatımını çok sevmişken bazılarının konularından etkilenip anlatımları yetersiz buldum. Tek tek tüm öyküleri değerlendirmem mümkün olmasa da olumlu/olumsuz söylemek istediğim bazı şeyleri de içimde tutamayacağım. Ben yine de severim bu arada seçkileri okumayı, farklı yazarlarla tanışmamı sağlar en önemlisi. Mesela
Günay Gafur
Günay Gafur
ismini hiç duymamıştım. İtiraf edeyim ki, kitaptaki öyküsü Ölüm Manifestosu’ndan pek hoşlanmadım ama anlatım olarak öyküden çok roman yazarı olarak başarılı olabileceğini düşündüm ki aldığım duyumlarda da roman konusunda gerçekten başarılı olduğunu öğrendim. Ben de ekledim bile listeme iki romanını. Benim için ne güzel bir kazanç oldu, okunacak iki Türk polisiye romanı daha buldum kendime. :) Bazı öyküler beni derin derin düşündürdü. Özellikle işin içine giren ‘intikam’ olunca. Kime hak vereceğini şaşırıyor insan. Mağdurla zalim aynı potada eriyor ve birine hak verse diğerinin hakkını yediğini düşündürüyor insana. Ne çok üzdü beni bu durumlar ve düşünceden düşünceye savurdu. “Ben olsam ne yapardım?” düşüncesi de çok yıpratıyor insanı. Empati gücü yüksek bir insan olarak, kimin yerine koyarsa kendini yine de bir yıkımla karşılaşıyor insan. Ama biliyorum ki bunlar kurgu değil. Gerçeğin kendisi. Bu yüzden özellikle de
Sibel Köklü
Sibel Köklü
‘nün Beyaz Kelebeklerin Sırrı ve
Çağan Dikenelli
Çağan Dikenelli
‘nin Baykuş: Gözyaşı Yanığı öykülerinden konu olarak çok etkilendim. Bazı öyküleri ise fazla ‘Sherlockvari’ bulduğumu söylemeliyim. Hiç yerinden kalkmadan olayı çözen dedektif gibi… Dediğim gibi bazı öyküleri konu olarak, bazılarını anlatım olarak beğendim. Ancak bir öykü geldi ki karşıma; sinirlerime hâkim olamadım. Öyle çok sinirlendim ki devam etmeyecektim oradan sonra. Neyse ki doğru bir karar ile devam etmişim. Böylece özellikle sonunda şok olduğum ve inanılmaz etkilendiğim
Gonca Çiftçioğulları
Gonca Çiftçioğulları
‘nın Şok Ölüm’ünü ve iki yazarın (
Emrah Poyraz
Emrah Poyraz
ve
Ulaş Özkan
Ulaş Özkan
) elinden çıkmasının öyküye apayrı bir hava kattığını ve beni çok üzse de anlatımını çok sevdiğim Pandora’yı okumuş oldum. Bir de tabii bilimkurgu tutkunu olarak yüzümü gülümseten (son sahneler hariç)
Ercan Akbay
Ercan Akbay
‘ın Dehlizler Kebapçısı’nı okumuş oldum. Şimdi gelelim beni sinirlendiren ve inanılmaz rahatsız eden öyküye. ÖNEMLİ NOT: YAZININ BURADAN SONRAKİ KISMI OĞUZHAN ASLAN’IN YAZDIĞI ÇARPIK SEVDA İSİMLİ ÖYKÜ HAKKINDA YOĞUN SPOİLER İÇERİR. Ama derdimi anlatmak için başka şansım yok. Öncelikle bu öykümüzün ana kahramanı ya da mağduru (?) mu diyeyim; bir kadın. Öykünün başında öldürüldüğü sanılan (ama aslında yaralıymış) ve mağdur gibi görünen ama olayın iç yüzü ortaya çıktıkça mağdurlukla uzaktan yakından alakası olmayan bir karakter. Kendinden çok yaşlı biriyle evlenmiş, aynı zamanda lezbiyen ve zoofili olan bir kadın karakter bu. Bütün bu özelliklerin aynı insanda bulunması mümkün mü; bilmiyorum bile. Ancak yazınca olmuş işte. Bu kadın karakter evdeki hizmetçisini ‘birlikte olmak için zorluyor’ ve tehdit ediyor. Neden tecavüz ediyor demiyor da zorluyor diyorum; çünkü yazarımız öyle uygun görmüş. Bu kelime seçimlerinin karakteri erkek değil de kadın seçmesiyle ilgisi var mı bilemiyorum tabii ama öyküde hizmetçiden barınaktaki köpeklere kadar defalarca TECAVÜZ olayı olmasına rağmen tecavüz lafı hiç geçmiyor. Bu kadın, zoofili olduğunu ve barınaktaki köpeklerin her biriyle tek tek ‘ilişkiye girdiğini’ de itiraf ediyor öykünün sonunda kendine gelince. Ama bilin bakalım ne oluyor? Polisler bu olayı birbirlerine KAHKAHALARLA anlatıyorlar. Ve birinin bile aklına ceza vermek ya da gerekeni yapmak gelmiyor. Yahu yazarken bile ellerim titriyor. Bunun ne kadar hassas bir mesele olduğunu bir tek ben mi görüyorum? Ülkemizde her gün duyduğumuz hayvanlara tecavüz olayları, şiddet olayları çok mu komik gerçekten? Eğer gerçekten öyleyse ben bu dünyada daha fazla nefes almak istemiyorum. Avukat bir arkadaşıma sordum bu meseleyi bu incelemeyi yazmadan önce. Dedi ki hayvanların statüsü hâlâ belli olmadığı için kanunda böyle açıklar var ve evet ceza almayabilir ama bunu aşmak için uğraşan çok güzel insanlar var. Sonra yazarı biraz araştırdım ve avukat olduğunu öğrendim. Şimdi, bir avukattan böyle bir konuyu seçmişken ne beklersiniz? Ben, anayasadaki bu açığın kesinlikle kapatılması gerektiğini, bunun ne kadar önemli bir konu olduğunu vurgulamasını ve belki de buna çözüm önerileri getirmesini beklemiştim. Ama ne oldu sonunda öykünün? O barınaktaki her köpeğe tecavüz eden kadın, hiçbir ceza almadığı gibi son tecavüz ettiği köpek kendisini ısırdığı için onu satan adam hakkında dava açıyor. Evet, hikâyedeki mantık hatalarını bulmak benim görevim değil (en baştan vajinaya delici bir alet girdiğini söylemeleri ama sonunda aslında köpeğin ısırdığının ortaya çıkması gibi gibi) ama sahiden hizmetçi kadının bu kadının beyanıyla ya da kendi itiraflarıyla nasıl bu kadın hakkında dava açılmaz da bütün bunlar KAHKAHALARLA karşılanır aklım almıyor. Gerçek bir olaydan esinlenilmiştir diyor. Tutun ki gerçekte öyle oldu öyküde bunun saçmalığına vurgu yapılıp aksi olması için mücadele edilemez miydi? Çünkü bu gülünecek bir mesele değildir. O köpekler canlı değil mi ya? Yani bunu yapan bir erkek değil de kadın olması sonucu değiştirir mi? Neden sadece komik bir olay gibi lanse ediliyor? O zaman haberlerde gördüğümüz bütün o hayvana/kadına şiddet haberlerine gülelim geçelim öyle mi? Yok öyle şey. Biz sonuna kadar bunun karşısında durmaya devam edeceğiz. Gerçekte ya da kurguda. Hiç kimsenin de bunları normalleştirmeye çalışmasına izin vermeyeceğiz. Bu dünyanın sadece bizim etrafımızda dönmediğini görün artık. Dili olmayanların da dili olun lütfen. Eli kalem tutan, birilerinin hayatına dokunmaya gücü olan insanlarsınız; lütfen siz ortak olmayın buna. Algıları değiştirerek dünyayı değiştirebiliriz ve bu bizim elimizde. Evet, kafam gerçekten karmakarışık oldu bu öykülerden sonra. Sürç-i lisan ettiysem affola; emeği geçen herkesin kalemine sağlık.
Kanlakarışık
KanlakarışıkAlgan Sezgintüredi · Çınar Yayınları · 201848 okunma
··
136 görüntüleme
Ulaş okurunun profil resmi
Sinir olduğun hikaye adına yazdığın düşüncelere katılıyorum. Ben de ilk okuduğumda ,kişinin anlatım tarzıyla birlikte yaşanmış bir olayın insan diline bu denli basitlikle dalgaya alınmasına üzüldüm. Kurgu da olsa üslubu beğenmedim. Yasalarda cezası olmayan bu suçun kabul görülmesi ve bunu olduğu gibi rahatlıkla anlatmak biraz tuhaf. Böyle bir firsatı iyi yönde değerlendirip, yazılan kurgunun geniş kitleleler tarafından okunacagı bilinip, bundan faydalanılması gerekirken ve bu sayede belki de böyle bir yasa için zemin oluşmasına katkı sağlanılacağı düşünülmeliyken, aksi yapılması ve konunun daha çok alaya alınması, kurgunun zaafiyetini ortaya koyuyor bence. Düşüncelerinden dolayı seni tebrik ediyorum Arkadaşım.
Meltek okurunun profil resmi
Kesinlikle söylemek istediklerimi özet geçmişsin Ulaş, teşekkür ederim. 🙏
1 sonraki yanıtı göster
Meltek okurunun profil resmi
Bugün Dünya Hayvan Haklarını Koruma Günü ve bu bahaneyle bir kez daha özet geçmek istiyorum sözlerime. Hayvanları ve ya kadınları korumak yahut savunduğunuz herhangi bir düşünceyi sadece "tweet atarak" duyarlıymış gibi davranmak samimi gelmiyor bana. Hayatımızın her alanına yaymalıyız bu tutumu. Elimizi taşın altına koyup ne gerekiyorsa yapabilmeliyiz. Sözgelimi bir yazarsanız; yazdığınız bir metinin binlerce kişiye ulaşma potansiyeli varsa iki kat daha dikkatli olmalı, sözlerinizin nasıl algılanacağını değerlendirmeniz gerektiğini düşünüyorum. Hassas konulara değiniyorsanız bu hassasiyeti paylaşmalı, çözüm önerileri getirebilmeliyiz. 🙏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.