Gönderi

Aşkın Metafiziği
Ne kadar yüksek ve ulvi görünürse görünsün, ne var ki her türlü aşk bütünüyle cinsiyet güdüsünden kaynaklanır. Aslında aşk dediğimiz şey sadece daha belirli, daha özelleşmiş ve belki de kelimenin dar anlamında, daha ferdileşmiş biçimiyle mutlak manada bu içgüdü! dür. Eğer bunu aklımızdan çıkarmayıp bütün evreleri ve seviyeleri itibarıyla aşkin, sadece dramalarda ve romanlarda değil, fakat aynı zamanda hayat sevgisinin hemen yanı başında kendisini bütün dürtülerin en güçlüsü ve en etkini olarak gösterdiği gerçek dünyada da oynadıgı önemli rolü göz önünde tutarsak; eğer onun sürekli gençlerin kabiliyet ve düşüncelerinin yarısını işgal ettiğini ve neredeyse her insani çabanın nihai hedefi olduğunu, en önemli işleri ters biçimde etkilediğini, en ciddi uğraşıları saat başı yoldayıp rahatsız ettiğini; zaman zaman en büyük kafaları bile yoldan çıkarıp çılgına çevirdiğini, devlet adamlarinin Önemli işlerini ya da bilginlerin araştırmalarını sekteye uğratmaktan çekinmediğini, aşk mektuplarını ve saç lülelerini bakanlarin evrak çantalarina ve filozofların müsveddelerinin arasına bırakmayı becerdigini, bir o kadar da en karmaşık ve ugursuz işleri tertipleyip düzenlemeyi, en değerli bağlılıkları çözmeyi, en güçlü bagları koparmayı bildiğini, hayatın, sağlığın, servetin, mevkiinin, mutluluğun zaman zaman onun uğruna feda edildiğini, başka türlü kendi halinde. dürüst bir adamı kalleş, bu zamana kadar sadık birisini hain yaptığını ve topyekün amacı önüne çıkan her şeyi yıkmak, karıştırmak ve alt üst etmek olan hasım bir iblis olarak göründüğünü düşünecek olursak: Evet eger bütün bunlar düşünülecek olursa şu soruları soran birinin yeterli sebepleri olacaktır: “Bütün bu gürültü neyin nesi? Bunca koşturma, bunca yaygara, vaveyla, bunca tasa keder, sefalet ne için ?
Sayfa 35 - Say yayinlari
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.