Ferah Hanım,
Son zamnalarda siteye çok giremiyorum, okuma bile yapamıyorum. Uzun zaman sonra gireyim dedim, yazınızla kaşılaştım. Tekrar tekrar okudum ve hala etkisindeyim, uzun süre de çıkabileceğimi sanmıyorum.
Babam annemim saçlarını uzun severdi, annem bir gün saçını kesti, babam bir şey demedi ama o günden sonra annem saçını hiç o kadar kısaltmadı. Sanırım aralarındaki bağ annemin kara saçlarıydı.
Kız kardeşim ve benim saçlarımız uzadığında annem saçlarımızı keserdi, ama hep aynı ayarda. Çocuk aklı taşınıyoruz diye kızmıştım bizimkilere ve saçlarımı tamamen kestirmek istedim, itiraz etmediler, kestim ve pişman olmadım.
Sonra inandığım şey için başımı kapattım, ideallerim için girdiğim o kapıda yapma kısa bir saç eşlik etti bana. En büyük desteği uzun kara saçlarını savurmayı seven iki arkadaşımdan aldım.
Sonra birgün o kapıdan girmek için "artık başkasının saçı ile girmene gerek yok, hatta saça da gerek yok, buyur gir" dediler. Giremedim. Ben yine başkasının saçına sığındım. Günün birinde o iki arkadaşım "biz yanındayız" dedi ve iki yanımda onlarla girdim o kapıdan; benim saçlarım saklı onların ki açık.
Onların saçları görünürdü, benimkiler saklı, kapüste kol kola girip yürürdük. Derdimizi birbirimize anlatırdık. Saçlar kısaldığında dertler gitti derdik ama aslında konuşarak uzaklaşırdık dertlerimizden. Yine de o sıcak yaza her girişte birbirimize "yaz zaten saçını kes hem değişiklik olur" derdik ve hala deriz...