Gönderi

Türk ve İslâm Düşmanları Cephesine Karşı Siyasî ve İktisadî Tedbirler Alışılmış devletlerarası siyasî denge ve şartlar çok hızlı bir değişme içinde. Türkiyemizin çevresinde ve çeşitli tarihî, kültürel ve iktisadî sebeplerle, ilgili olduğu Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya ve Orta Doğu’da, aleyhimize şaşırtıcı ve üzücü olaylar cereyan ediyor. Bunları iyi takip etmez, doğru değerlendirmez ve gereken tedbirleri almaz, muhtemel tehlikeleri savuşturmak için ciddi hazırlıklara girişmezsek çok müşkil durumlara düşebiliriz. Onun için devlet ve millet olarak çok uyanık olmalı, çok ciddi çalışmalıyız. Günden güne karşımızda daha yaygın ve daha belirgin bir “Türk ve İslâm düşmanlığı” cephesi teşekkül ediyor. Ülkemizin gelişmesini şiddetle kıskanan, millî menfaatlerimizi var güçleriyle zarara uğratmaya ve bizi zaafa düşürmeye çalışan devlet ve milletler var. Bunlar içte terör ve anarşi çıkarmaya, milletler arası münasebetlerde bizi yalnızlık ve çaresizliğe itmeye, sonunda parçalayıp yok etmeye gayret ediyorlar. Bunlarla görülmeyen, ilan edilmemiş, sinsi ama gerçek bir “savaş” içinde olduğumuz gün gibi âşikâr. Mademki onlar iyi niyetlerimizi boşa çıkarmış, medeniyeti elden bırakıp barbarlığa, sulhu terk edip zulme ve saldırıya, dostluğu itip düşmanlığa kalkışmış, o halde biz de derhâl alarma geçmeli, her iş ve davranışımızı bu yeni şartlara göre ayarlama ve düzenlemeye girişmeliyiz. İlk önce bizimle sağlam kültür, din ve menfaat birliği olan ülke ve milletleri tespit edip onlarla etkili ve samimi bir iş birliği içine girmeli, varsa aradaki sun’î ve cüz’î ihtilafları izale etmeli; askerî, siyasî ve iktisadî ittifaklar hazırlamalıyız. İkinci olarak, bize rekabet eden ve husumet gösteren ülke ve devletleri iyi tespit etmeli, onları bu davranışlarından vazgeçmeye yönelik zorlama ve yaptırımlara geçmeliyiz. Özellikle onların bizden sağladıkları ekonomik menfaatlerini kısıtlamaya yönelmeliyiz. Çünkü ilk ve kolay ve en etkili tedbir budur. Bu meyanda değerli okuyucu kardeşlerime ve ihvanıma gözden kaçan son derece önemli bazı hususları hatırlatmak istiyorum: – Çok mübrem ve zaruri bir sebep yoksa– düşman milletlerin mallarını “asla” kullanmayın, onlara boykot ilan edin. Çünkü aldığınız her mal onlara bir menfaat sağlar, sonunda sizin ve bizim aleyhimize kullanılır. Nisbeten mütevazı ve dezavantajlı bile olsa “daima” kendi mallarımızı veya dostlarımızın üretimlerini alma ve kullanmayı prensip edinin. Lüks ve israftan şiddetle kaçının. Alacağınız malın markasına dikkat edin; kimler ve ne zihniyette insanlar tarafından üretildiğini mutlaka öğrenin; şirket ise ortak ve sermayedarları kimdir diye araştırın. Düşman malını almanın –günümüz şartlarında– büyük bir “vebal”; dostların üretimlerini desteklemenin bir “şart” ve “vazife” olduğunu unutmayın. Döviz ve yabancı para kullanmaktan mümkün olduğu kadar kaçının; çünkü bir olağanüstü hal veya harp durumunda derhâl değerden düşer ve çok büyük zararlara uğramanıza sebep olur. Para ve birikimlerinizi mümkün olduğu kadar “aktif” işletmeye çalışın, yani kâr getirici iş ve ticarette döndürün. Kârlı ve istikrarlı iş ve müessese sahibi kardeşlerimiz de dostlarının birikimlerini kendi çalışmaları içinde ortak ederek kullansın ve onların iktisadî yönden bu faizli sistemde enflasyondan zarar görmemelerine yardımcı olsun. Eğer paranızı böyle çok kârlı bir işte döndüremiyorsanız ya da kısa zamanda kullanmak gerektiği için elde tutmak mecburiyetinde iseniz, değerini koruması için “asla” dövize yatırmayınız. Çünkü dövizlerin de az veya çok ama mutlaka bir enflasyonu vardır. Siz onu, TL’nin enflasyonunun altında olduğu için anlayamıyorsunuz. Mesela 100 Amerikan doları bir yıl elimizde kalsa Amerika Birleşik Devletleri’ne % 12 civarında menfaat sağlamış, yani 12 dolar hibe etmiş oluyorsunuz ve paranız gerçekte 88 dolara iner. Ayrıca elinizdeki döviz düşse ve telef olsa o kadar miktarı o devlete bağışlamış olursunuz. Kâğıt para ve döviz günümüzde, kapitalist ekonomik sistemlerin, böyle gizli bir sömürü vasıtası durumundadır, gördüğünüz üzere... Döviz yerine altın, gümüş, platin gibi değeri nisbeten sabit ve her yerde geçerli maddelere veya kolay satılabilen, kısa zamanda kâr ve pirim yapan eşyalara, gıda ve ihtiyaç maddelerine yatırım yapmak daha uygun olur. Tâbi en iyi çare, birikimleri birleştirip kuvvetli sermayeli şirketler kurmak ve parayı basiretli ve mütehassıs yöneticiler tarafından kullanmaktır. Siz hiç ciddi büyük şirketlerin, Koç’un, Sabancı’nın bankalarının zarar ettiğini gördünüz mü? (Eğer tek tük zarar eden müessese varsa mutlaka yöneticilerinin hainliğinden ve suistimalindendir.) Onun için sizlere her konuda birlik ve beraberlik, basiretli bir yardımlaşma ve dayanışma içinde olmanızı, hem yurt içinde hem dış ülkelerde ciddi ekonomik çalışmalara başlayıp girişmenizi tavsiye eder, hepinize daha iyi günler ve mutlu yarınlar dilerim.
Sayfa 341Kitabı okudu
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.