Çalım satarak yürüyen ve kendi kendini yiyen, düşünen ve sürekli kendini yenileyen bu kibirli, gururlu ve kudretli insan, yeryüzünde, kendisini yok olmaktan kıl payı ayıran bir beden tarafından tutuluyordu. Ama bir kere yerinden kopunca -ve bir gün mutlaka kopacaktı- yeryüzünde onu artık yeniden bir araya getirebilecek hiçbir güç yoktu.
Bilim, tahtından tepe taklak olup düşmüş, az önce insanoğlunun yaptığı gibi çıplak ve aciz bir şekilde ayaklarımın önüne yığılmıştı.
Şaşkın ve kafam allak bullak olmuş bir şekilde etrafıma bakındım: Bilim beni yeni bir inanca götürmeden, eski inancımı ortadan kaldırmıştı. Peşinden gitmeye ant içtiğim aklın yolu, kocaman ve aşılamaz bir engele çarpınca kesilen, kısa ve sığ bir yoldu.