Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

556 syf.
9/10 puan verdi
·
16 günde okudu
Fıtrat...
...yarın korkusuyla yaşamaya devam edip, alanını terk edememek, başkaldıramamak kişinin özgürlüğüne vurulan en derin ketlerden birisidir. İtaat bekliyorsan fakirleştir, kafalarına buyruk yaşamalarını istemiyorsan sadece ölmemeleri için yetecek kadar tayın ver... Yukarıdaki cümleyi kitap arasına işlerken henüz tam olarak neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Ancak ileriki sayfalarda aslında bu cümlenin çok yerinde bir kitap özeti olduğu kanısına vardım. Çünkü “Kapitalizm” düşmanı Zola 1884 yılının baharında kitaba kaynak toplamak için greve giren bir madene gitmiş, sıkı bir gözlem yapmış ve gördüklerini kâğıda düşürmüştür. Bu da hikayenin asparagas bir kurgu olduğundan çok, gerçek bir hayattan esinlendiğinin izlenimini vermektedir. “Kara bir mürekkep kadar yoğun ve karanlık bir gecede, düz ovada, Marchiennes'le Montsou'yu birleştiren ve pancar tarlaları arasında ip gibi uzanan yolda bir adam tek başına yürüyordu.” (Alıntı #41154382 ) Kitaba giriş cümlesi olan bu alıntıdan da anlaşılacağı gibi; okuruna ileride yaşanacaklar hakkında derin bir merak oluşumu yaratacağını ve aslında olacakların daha bu cümlede adım adım başladığını sezdiriyor, okuru kitaba yaklaştırıyordu. Toplum, toplum eleştirisi ve ahlaksız betimlemeler; Ahlakın olmadığı yerde adaletten söz edilebilir miydi? Ahlaktan yoksun bireyler kendi özünden gelen soya sahip çıkmadıktan sonra haklarına nasıl sahip çıkacaklardı? Kenetlenme önce aileden başlamalı silsile ile bütün hanelere, komşulara ulaşmalıydı. Yetişme ve yetiştirilme şartları bireylerin eğitim düzeyleriyle orantılı ilerlemedikçe ahlaktan yoksun kalan biçare bedenler ya haksızlığa boyun eğerdi ya da haksızlık ederdi... Bu hususta ahlakın eğitimden önce gelmesi kişiyi iyi insan eder, topluma yararlı kılarken, ahlaktan yoksun bireylerin eğitimleri ise sadece kendi yararına yönelik olmakla kalırdı. İnsan yaradılışı toplumlarla beraber ikamet etmesini öngördüğünden ise önce ahlakın alınması ve eğitimle bunun desteklenmesi hem toplumlar için hem de doğa için vazgeçilmez gereksinimler olmalıydı. Aksi durumlarda bazı bireyler kendilerini alt sınıflardan kurtarıp yine alt sınıflara eziyet etmek zorunda kalırdı. Kurguda asırlardır yaşam biçimlerini terk etmemiş ve sorgulamamış insan kişilikleriyle karşılaşmaktayız. Geçmiş dönemlerde birkaç kere tekrar edilmiş bir başkaldırış denemeleri olduklarını beyan etseler de anlık bastırılmalarla sindirilmiş ve tek “lüksleri” sevişmek olan; aile, birey ve kadın kavramı olmayan; on iki, on üç yaşına gelen bir kızı tutup dilediğin yerde kocası olabileceğin; işin kötü tarafı bunları özümsemiş ve gelenek haline getirmişlerdi. Bu yaşam tarzının ikinci imparatorluk zamanında çok olağan olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Buradaki betimlemelerde yazar kendi hayal gücünden ziyade gördüklerini kaleme almış dersek hata etmemiş oluruz. Maden işçilerinin zor yaşam koşulları her dönem karşımıza çıkmaktadır. Bunun en bariz örneği ise çok az bir zaman önce “Soma” adlı yerde patlak vermiş; dönemin hükümet yetkilileri ise bu duruma “Fıtrat” deyip 301 kişinin ölümlerini meşrulaştırmıştı. Kitapta da geçen bir madenci atasözü ise; “Ölüm geldi mi, lambayı söndürür,” bu ironinin ise konuya renk kattığına inanıyor; herhangi bir siyasi çekişmeye meydan vermek istemiyorum. Çünkü bir başka madenci atasözü de der ki; “lamba madencinin güneşi demektir,” bir yerde yeriyorken diğer yerde göğe çıkarıyoruz. “...insan kötülük yapmıyorsa fırsat çıkmadığındandır.” ( Alıntı #41650730 ) Buraya kadar okuduysanız eğer kitabın bir işçi edebiyatı olduğunu ve bu işçi sınıfının da madenciler olduğunu anlamışsınızdır. İş arayan Etienne kitapta ana karakter olan maden ocağı “Voreux” a gelir ve iş olup olmadığını sorar; bir şekilde şansı güler ve işe alınmayı başarır. Etienne çalışma ortamını ve geçim sıkıntısını görür, bu uğurda mücadele etmesi gerektiğini söyler. İşçileri toplar ancak bu toplanma insan içerisinde bulunan öldürme, yakma ve yıkma gibi anarşizm eylemleri tetikler. Cahil olan işçi kesimi ise sürekli bir lider arayışı içerisindedir. Lakin kudreti bulanın saçmaladığı bir dünyada lider vasıflı insanları bulmak ise samanlıkta kaybolan iğneyi bulmaktan daha zordur. Zola’nın tatlı ve gerçekçi dili sizi bir okur gibi değil de; İki Yüz Kırklar Mahallesi’nde 6 Frank kira karşılığında bir hane sahibi, maden işçisi gibi hissetmenizi sağlar. Madene sabahın dördünde iner ve iş arkadaşlarınızla çalışmaya başlarsınız. Kışın ağır geçmesi ve zeminin ıslaklığı yerin yedi kat altında inanın sizi zorlar, ıslanan kömür dehlizleri kayganlaşır, siz gülümsedikçe ten renginiz ne olursa olsun adeta bir zenci görünümüne döner, sıcaktan bedeniniz kavrulur, kalbiniz sıkışır; bedeninizden akan terler teninize bulaşmış kömür karasında su kanalları oluşturur. Dehlizce ilerledikçe eğilmek zorunda kalırsınız; en ufak bir hatanızda ya diziniz berelenir ya da sırtınızın derisi sıyrılır. Payandaların sağlıksız durumu her an ölebileceğinizi aklınıza getirse de siz yine elinizdeki kısa saplı kazma ile çalışmaya çalışırsınız. Çünkü bilirsiniz ki tek lüksünüz olan sevişmeden artakalan düzinece çocuğunuz vardır. Kazanacağınız para onları tok tutmaya yetmese bile öldürmeyeceğini bilirsiniz. Bu hususta mücadele eder ve gerek bedeninizi, gerek ruhunuzu ve dahi aklınızı bu uğurda feda edersiniz. “Ne yazık ki yemeden yaşamanın yolu bulunmamıştı daha.” ( Alıntı #41257549 ) Kitabı parçalara bölecek olursak eğer hüzünlü bir kurgunun dışında “sosyalizim,” “komünizm,” “anarşizm,” “kolektivizm” ve “sanayi buhranı” gibi konularını ele almamız gerekmektedir. Ne yana baksanız bir dram gördüğünüz eserde; Zola ziyadesiyle ülkesini, kapitalist düzen kurucularını, kentsoyluları ve dahası mal mülk sahiplerine duyduğu öfkeyi anlatır da, durur. Her ne kadar tarafsız bakmak isteseniz de yapınız gereği güçsüzden yana çıkıverir bulursunuz kendinizi. Etienne ile Catherine’nin aşkları, onulmaz durumları, işçi sınıfının açlığı ve çaresizliği devri çok güzel bir şekilde anlatmaktadır. Her karakterin ayrı ayrı incelenmesi gerektiğine inanmaktayım. Çünkü her bir karakterin kendine has bir duruşu ve biçimi vardır. İhanet, ihtiras gibi popüler kültürün konularını da ele alarak kitabı her kesimin beğenisine sunmuştur. Yazıldığı sene birçok çevrelerce tepki görmüş ve kurgusu nedeniyle ilklerden olmayı başarmıştır. Bir dünya klasiği sıfatını almış bu eser yüz üzerinde ülkede yayımlanmış ve çok beğenilmiştir. Germinal Fransızca bir kelime olup; tam olarak bir Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. Ancak tohumun şişip, çatlayarak ısı ve güneşin yardımıyla topraktan fışkırması demek olduğunu söylemek isterim. Bu sebeple madencilerin artık içlerine düşürdükleri tohumları; açlıkla sınayıp, iç derinlikleriyle çatlatıp, yerin yüzlerce metre altından birlik ve beraberlikle toprağın üzerine çıkması “Germinal” kelimesinin anlamını anlatmaya yetmektedir. 1993 yapımı filmini de kitaptan sonra izleme keyfini yaşadım. Ancak kesinlikle kitap ile yarışamayacak kadar yalın kalıyordu film. Kesinlikle kitabının okunulması filminden öncelik arz etmektedir. Sözün özü; kitap benim için muazzam kalitede keyifli bir deneyim oldu. Verebileceğim en yüksek puanı verip, okuduğum “en” kitaplarda en üst sıralarda yerini aldı. Kesinlikle sizleri duygu karmaşasına sokup, bittiğinde büyük bir eksiklik hissettirip, sizi çok üzecektir. Lakin bu deneyimi yaşayıp okumanızı ve tavsiye etmenizi kesinlikle isterim. Sevgi ile kalın… Son Alıntı; “Ayaklarının altındaki, ta derinlerden gelen inatçı kazma sesleri aralıksız sürüyordu. Arkadaşlarının hepsi oradaydı, her adımda onların gürültüsünü duyuyordu. Şu pancar tarlasının altında iki büklüm oturan, kesik soluğu vantilatörün homurtusuna karışan kadın Maheude değil miydi? Sağda solda, her yanda sarı başaklar, yemyeşil çitler, körpecik ağaçlar altında daha başka tanıdık yüzler görür gibi oluyordu. Nisan güneşi olanca görkemiyle gökyüzündeki tahtına kurulmuş, dört bir yana ışık saçıyor, doğum sancılarıyla kıvranan toprağı ısıtıyordu. Toprak ananın verimli bağrından yaşam fışkırıyor, tomurcuklar çatlayıp yeşil yaprak halini alıyor, tarlalar baş vermek için sabırsızlanan tohumların itişiyle ürperiyordu. Tohumlar şişiyor, çatlıyor, ısıya ve ışığa kavuşmak için toprağı yarıp dışarı fırlıyordu. Özsuyu büyük bir coşkunluk içinde hışır hışır yükseliyor, çatlayan tomurcukların sesi yeryüzünü kaplayan bitmez tükenmez bir öpücük halinde uzayıp gidiyordu. Arkadaşları durmadan kazma sallıyor, her an yüzeye yaklaşıyormuşlar gibi kazma sesleri gittikçe belirginleşiyordu. Cana can katan o nisan sabahında gökteki alevli yıldızın gönderdiği ışınlarla yanıp tutuşan uçsuz bucaksız ovanın dört bir yanından derin bir uğultu yükseliyordu. İnsan bitiyordu topraktan, gelecek yüzyılda ürün vermek üzere yavaş yavaş filizlenen, pek yakında yerküreyi sarsarak baş verecek olan, öç almak için yanıp tutuşan, kapkara bir insan ordusu boy atıyordu.” (Alıntı #41952108 ) Not: İnceleme mobil cihaz ile tekrar dönülüp okunulmadan paylaşıldı. Harf, kelime, cümle hataları ve anlamsız kısımlar var ise anlayışınıza sığınırım.
Germinal
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,8bin okunma
··
1.702 görüntüleme
Müberra Yalçın okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme yazısı yazmışsınız :)
Tayfun okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Her güzel sözü hak edecek bir kitaptı... Tavsiye edebilirim okumadıysanız.
4 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bulut okurunun profil resmi
Ahlakın olmadığı bir yerde adaletten söz edilebilir miydi? Ahlaktan yoksun bireyler kendi özünden gelen soya sahip çıkmadıktan sonra haklarına nasıl sahip çıkacaklardı? İnsan kötülük yapmıyorsa fırsat çıkmadığındandır. Beni en çok etkileyen iki kısımdı... İnceleme ile kalmayıp kitabın da okunulması gerektiği düşüncesindeyim. Akıcı ve bilgilendirici bir inceleme olmuş, inceleme için teşekkür ederim..
Tayfun okurunun profil resmi
Ben çok sevdim :) Sende seveceksindir. Muhakkak okumaya bak, benim çevirim çok iyidi... Olursa aynı yayınevinden olsun... Can Yayınlarındanda var ancak çevirisi hakkında bilgim yok.
1 sonraki yanıtı göster
Roquentin okurunun profil resmi
Ben bu kitabı kesin okuyacam çok da iyi demişsin, bu arada Freud un fikirlerimin temeli de edebiyattan çıkmış belli ki. Yanı insan kötülük yapmıyorsa gerçekten fırsatı olmadigindandir , bu da onun iyi olduğu anlamına gelmez.
Tayfun okurunun profil resmi
Sonuna kadar katıldığım ve desteklediğim bir cümledir... İnsan tam olmadıktan sonra kesinlikle iyi olduğundan bahsedilemez...
Tülay Özbay okurunun profil resmi
Okuyucu değil de bir madenci ruhuyla yazdığınız belli. Yoksa mobil cihazla bir solukta bu kadar anlamlı nasıl yazılabilir 👏
Tayfun okurunun profil resmi
Teşekkür ederim çok naifsiniz. Keyifle okuduğum bir eser, dilime de eserin tadı değmiş olsa gerek.
Semaaa okurunun profil resmi
Kitaba baslamadan önce inceleme okumak istedim ve iyiki de okumuşum. Cok cok iyiydi cok teşekkür ederim.
Tayfun okurunun profil resmi
Germinal okuduğum en güzel romanların başında gelir. Abartmadan söylemek gerekirse eğer okurda bir karaktere bürünüp diğer karakterlerle olay örgüsüne dahil olup, o anları yaşıyor. Teşekkür ederim. Keyifli okumalar.
Leylm okurunun profil resmi
Emeğine sağlık Tayfun. Keyifle okudum incelemeni yine. Yakın zamanda okuyacağımı düşünüyorum kitabı da.
Tayfun okurunun profil resmi
Diğer her kitapta bahane kabul ederim okunmadı diye ama bunda kabul edemem :) Bana göre roman dalında en iyi eserlerden. Teşekkür ederim. En kısa zamanda oku ve düşüncelerini benimle paylaş.
1 sonraki yanıtı göster
Odessa okurunun profil resmi
Muhakkak okunması gereken eserlerden biri; inceleme için teşekkürler.
Tayfun okurunun profil resmi
Aynı şeyi bende düşünüyorum. Son sayfayı kapattıktan sonra hala elime bir kitap alamadım.
Bu yorum görüntülenemiyor
FatmaYıldız okurunun profil resmi
İlk kez okumadan beğendim....öyle bir emin olma durumu var yani. Akşam okuyacağım...yorumlarını okudum incelemenin...akşam sıcak çayımı da alıp yanıma tadını çıkararak okuyacağım..... Dayanamadım okudum... Okuyunca dedimki ben bu kitabı neden şimdiye kadar okumadım acaba....bilemiyorum ama mutlaka okumalıyım. Yirmi yılını iş dünyasında, kapitalizmin göbeğinde, gerek tezgah başında gerek idari bölümde harcamış, yirmili yaşlarda hayat biraz daha dümdüzken sendikal faaliyetlerde hırsla ve şevkle bulunmuş biri olarak tamda bana göre bir eser kanımca. Örgütlü olmak her alanda iyidir birlikten dirliğin doğduğu durumlar buralardır. Zorlu koşullar ortadan kaldırılabilir ama tam bir adalet hiçbir zaman sağlanamaz. Kapitalist her zaman galip gelir. Günümüzde bizim ülmemizde özellikle eğitimin kalitesinin düşüklüğü bilinçsiz yönetmesi kolay bir halk elde etmek içindir. Kapitaliste sorgulamayan işini yapan adam lazımdır. Ölmeyecek kadar yaşasın ama çokta doymasın. Mesela Çin çok zengindir ama halkı değildir tüm parayı Amerika'da tahvillere yatırır ama halkını kalkındırmaz kalkınan halk çalışmaz sesi yüksek çıkar. Laf uzadı emeğine sağlık en kısa zamanda okumalıyım. Valla okuyacaklarıma zaman yetmiycek ben işi bırakıp kitap okumalıyım bence....saygılar...
Tayfun okurunun profil resmi
Fatma sen olmasan kalır incelemeler öksüz. Teşekkür ederim. Bu saatten sonra kitabı okumazdan büyük hata yapmış olursun.
13 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.