Öncelikle karaladıkların kitap incelemesi değil açık bir saldırıdır. Bu durumdan "bazı arkadaşlar kızacaklar" gibi ifadelerle sıyrılamazsın. Zira kitabı incelemeyi bırakıp okurlarına iftira atmakla kalmamış, müellifine saldırmış, kendince başka kitaplarından delil getirmişsin. İftiraların sadece bir kısmına kısaca cevap verelim:
1. İftira: Sözleri tecvidle okursan cennete gideceğin gibi bir lafı kimse söylemez. Ancak hakikatli bazı insanlar anlayarak okursan imanını kurtaraBİLECEĞİNİ söylemiş olabilir. Ki doğrudur. Ancak onları da anlamamış olabilirsin. Beni de anlamadan saldırmayasın diye ihtimali ifade eden kısmı büyük harflerle yazdım.
2: Bana yazdırıldı ifadesinden vahiy geldi yorumunu çıkarmak için ya açıkça garazı olan biri olmak, ya da garazı olanları taklit etmek gerekir. Yok saflığından söylediysen çabuk uyanırsın. Bediüzzaman, bu ifadenin bunun içindeki güzelliklerin kendi yüksekliği olmayıp güzelliğin Allah'a ait olduğunu belirtmek, bu nimeti onun ihsan ettiğini ifade etmek için söylediğini anlatmış böyle bir yorumun garazkarlar tarafından bile yapılması (en azından insaflılar) için imkansız hale gelmiştir.
3: İnsanların doğruları merkeze aldıkları değerlere göre değişir. Mesela bir müslüman neyin doğru olduğunu Peygamberine (a.s.m) bakarak öğrenir. Ancak Peygamberini kendi doğrularına uydurmaz! Bu durumda bir rivayet geldiyse bunun sahih olup olmadığına, senedine vesaire bakılır. Kişi kendi kafasına uymayanı "yok bu bence boyle olmamıştır" derse, Peygamberine iman ettiğini dili ifade etse de onun gölgesinde kendi aklına iman etme İHTİMALİ vardır.
4: Allah Kuran'da bunu biz indirdik, demiştir bunda şüphesi olan zaten iman etmemiştir. Ancak Allah ilim sahiplerine danışılması gerektiğini de Kur'an'ı Hakîm'de beyan etmiştir. Muhkem ayetler olduğu gibi müteşabih ayetler de vardır. Kimse de bir mü'minin Kur'an okuyup anlamasına karşı çıkmamıştır. Ancak tefsir denen ilme karşı çıkmak, ya kardeşim ben kendi vücudumu çok iyi bilirim tip denen bilim hurafeden ibadettir demek gibi bir safsatadan ibarettir. Eğer gerçekten Kur'an'ı okuyup anlamak istiyorsan Risale-i Nur'a ciddi taraftar olman gerekir, çünkü Bediüzzaman, akla takılan şüphelere cevap vermiş, imanı sarsan hususları takviye etmiş, sonra seni Kur'an'ı okumak için seni onunla başbaşa bırakıp, buraya kadar olan kısım sadece ona hazırlık içindir demiştir. İnanmıyorsan bir okuduğunu iddia ettiğin kitabın içinde 10.Söz'ün sonuna bak.
5: Anlamadığın kısımları öğrenmeye çalışmak yerine saldırman senin adına beni çok üzdü. Zira Bediüzzaman Hz. Ali'nin aslı vahiy olan metinlerini Resul-u Ekrem Aleyhisselatuvesselam'ın ders verdiğini söylemiştir. Ancak sen saldırını takviye etmek niyetiyle bunu söylediğinden ağzından çıkanı tetkik etmek lüzumu görmemişsin. Öyle ki bulabildiğin ne kadar batıl fikir varsa Bediüzzaman'a isnad etmeye kadar ileri gitmişsin. Oysa eğer saldırmak için değil de hakikatı anlamak için araştırsaydın. Bediüzzaman'ın Hz. Ali'yi (r.a) bırakın nübüvvet makamı ile kıyaslamayı, diğer hulefa-i raşidinden üstün tutan şiaya nasıl tatmin edici cevap verdiğini, Hz. Osman'dan (r.a) sonra dördüncü halife olduğu gibi makam ve faziletçe de bunun böyle olduğunu ispat ettiğini görürdün.
Dikkat et, sana hakaret görünmeyen lafların yüksek insanlar için hakaretin en kötüsüdür. Bilmediğini, anlamadığını söyleyebilirsin. Ancak anlamadığın Sözler'i aklınca tamamlayıp, tam zıddı ile yorumlamak iftiradır. Vebali büyüktür. Yanına kâr kalmaz. Şimdi eğer aklın veya insafın varsa inceleme olmayan bu zırvaları silersin.