Gönderi

Çocuk doğurmak ve doğurmamak büyük bir marifet değildir.
Çocuk demek, mutlu varlıklar yaratma zorunluluğu demektir. Böyle bir zorunluluğunsa doğal hiçbir yanı yoktur: doğa insana ahlaksal bir seçim yaptırmaz; böyle bir secimse insanı bağlar. Çocuk doğurmak, bağlanmaktır; ana sonradan buna yan çizdi mi, bir insanî varlığa, bir özgürlüğe karşı suç işlemiş olur; ancak, hiç kimse onu böyle bir bağlanmaya zorlayamaz. Ana-babayla çocuklar arasındaki ilinti, tıpkı kan koca arasındaki gibi, özgürlük içinde seçilmiş olmalıdır. Çocuğun kadın için ayrıcalıklı bir bütünlenme olduğu da epey su götürür; bir kadına, "çocuksuz" diye hoppa, züppe, sevdalı, sevici ya da ihtiraslı demekten çekinmiyoruz; buna göre, cinsel yaşamı, kişisel erekleri, değerleri çocuğun yerini tutan şeylerdir. Oysa, burda, işin başında bir belirsizlik vardır: bu lâfa karşılık, kadının, sevgisiz, işsiz güçsüz kaldığı, kendi cinsine duyduğu eğilimleri duyuramadığı için çocuk istediği de söylenebilir. Bu uyduruk-doğalcılığın altında toplumsal, yapay bir ahlâk yatmaktadır. Çocuğun kadın için en son erek olduğunu söylemek, reklâmcılara özgü, allı pullu, beylik bir lâftır.
Sayfa 162 - Payel YayıneviKitabı okudu
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.