Kirilov 19. yüzyıl Batı Hıristiyan dünyasının çıkmaza girmiş insan tipinin bir sembolü gibidir. Kirilov'un
muhakeme tarzı kadar, muhakemesini sonuna kadar
götüren davranışı, tutumu da önemlidir; çıkmazdaki Batı insanının nerelere kadar gideceğini anlamamız için.
O, bir insan olarak aslında "mutlak hakikat"i arıyordu. Absürd mantığı onu nihayet kendisinin tanrı
olabileceği sonucuna ulaştırdı. Bu noktada, sonuna kadar gidecek idiyse eğer, kendini öldürmesi kaçınılmazdı.
Kirilov'un muhakeme tarzı Nietzsche'ninkinden
farklı bir sonuca ulaşıyordu. Bu ikincisi tanrıyı öldürmeye varırken, Kirilov kendinin tanrı olduğunu göstermek zorunda kaldı. Fakat son çözümlemede tanrı katilliği noktasında birleşirler. Biri, tanrı hakikatini öldürdüğünü sanırken, öteki kendi kişiliğinde somutlaştırdığını sandığı tanrıyı öldürmüştür.