Gönderi

Bir çocukluk travmam daha geri döndü. Misafire 'Hoş geldin' demek.Yakın akraba, uzak akraba, konu komşu fark etmez. Eve kim gelirse gelsin odamdan çıkıp gelenlere hoş geldiniz demek zorundaydım. Demesine deriz hadi mesele değil de el öpmek gerekir mi? Öpmek istersin, "O kadar yaşlı mıyım?" diyen olur, öpmezsin, "öpsene ulan!" diye elini zorla dudağına yapıştıran olur. Tokalaşmak için elini uzatırsın, sık­mayan olur.Elini verip kolunu kaptırdığın olur. Şapır şupur suratını yalayan olur. Ne kadar büyüdüğüne şaşıran mı istersin yoksa birbirinden gereksiz çocukluk anılarını tekrar tekrar anlatan mı? Hele akranın bir kız varsa tam sıçtın demektir. Göz göze gelmemeye çalış dur işin yoksa.E illa ki okul durumunu soran da çıkar içlerinden. Açıköğretim okuduğunu söylersin, annen gurur yapar. Lafa girmek zorunda hisseder kendini."Puanı şehirdışını tutuyodu da gitmek istemedi. Kendi ken­dine okuyor valla. Böyle koca koca kitaplar odasında, ne ders anlatan var nebi' şey. Odasından çıkmıyo çocuk.Gece-gündüz çalışıyor bi' başına. Normal okuldan daha zor." Bir şeyi bilmemekle, yanlış bilmek arasın da çok fark var be anne. Bırak oynama insanların ayarlarıyla."Bizim oğlan geri zekalı da biraz. Kazanamadı üniversiteyi. O yüzden açıköğre­time girdi. Ama onu da beceremedi. Üç senedir hala birinci sınıfta. Seneye alırlar bunu askere. O da kurtulur biz de, desen daha az canım yanar valla. Vicdan yapararak okutmaya çalışmak neymiş ya? Tüm bu döngünün içinde kaybolmamak adına anneme vereceğim tek bir cevabım vardı. "Bana ne ya, demiyorum hoş geldin fılan odama çıkıyorum ben."
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.