Gönderi

Nefsini, kötü arzulara ve geçici dünya zevklerine uymaktan uzaklaştırarak dinin emirlerine tabi kılmak için ne kadar çok çalışır, nefsini eğitir ve riyazetler yapar!... Bütün bunları, iki rekat namazı Allah Teala’nın yardımıyla adabına uygun ve temiz bir kalple kılabilmek için yapar. Cenab-ı Hakk’ın kendisine saf ve tatlı bir sır bahşetmesi için nice niyazlarda bulunur... Bu sırra ayda bir defa hatta yılda, ömürde bir defa nail olsa bunu kendisi için en büyük lütuf ve ihsan sayar. O kadar çok sevinir, Allah Teala’ya o kadar çok şükreder ki... O uğurda katlandığı meşakkatlere, uykusuz geçirdiği gecelere ve terk ettiği lezzetlere hiç aldırış etmez... Sonra bir de dönüp ibadete rağbet gösterdiğini ve ibadet yapmaktan hoşlandığını sanan kişiye bakıver! Eğer böyle birine, yukarıda anlatıldığı gibi gerçek manada saf ibadete nail olmak için akşam yemeğinden bir lokmayı eksiltmesini, mâlâyanî bir sözü terk etmesini veya gece uykusundan bir saatlik feragatte bulunmasını istesen; bunlara asla razı olmaz ve yapmak istemez! Bunlardan bazıları nadir olarak ibadetin manevi tadını elde etseler de bunu önemli bir şey saymaz ve çok çok şükretmez. O, ancak eline birkaç kuruş geçince, yeni bir elbiseye sahip olunca, lezzetli bir yemekle midesini doldurunca, gaflet üzere oldukları halde sağlıklı ve afiyet üzere olunca sevinçleri ve hamdleri artar. O zaman şöyle derler: “Allah Teala’ya hamd olsun, bunlar bize Cenab-ı Hakk’ın bir ihsanıdır!” derler. Şu gafil ve aciz yaratıklar ile yukarıda anlatılan gerçek müslümanların birbirine eşit olmaları hiç mümkün mü?
Sayfa 317 - Semerkand
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.