Gönderi

Sonra bu karanlık insanın dişlerini takırdatacak kadar soğudu yine, camlar, çerçeveler soğudu, duvarlar soğudu, kendi varlıklarını susan, kendi varlıklarını fısıldayan görüntüler soğudu, mesafeler soğudu dere soğudu ve gece görünmeyen ayaklarıyla çatıların, avluların ve ağaçların ve cümle mahlukatın üzerine basa basa yürüdü, o yürürken işleri tıkırında olan ensesi kalınlar birer kuş hafifliğiyle akça pakça yataklarda uyudu, barları, meyhaneleri dolduran insanlar rengarenk ışıkların altında güle oynaya şarkılar, türküler söyledi, ilaç parası bulamayan garibanlar yumruklarını sıkıp dişlerini gıcırdattı, evine ekmek götürmeyen kara kara düşünüp of çekti, hayatları boyunca hayatlarına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hale gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde, cumbuldata cumbuldata, başkalarının sevgisinde vicdanlarını çitiledi dili damağı kuruyan, ciğeri börten hastalar kapılara bakıp su bekledi, mahkumlar ranzalarında kah o yana kah bu yana döndü, aç yatan çocuklar rüyalarında yiyecekler içecekler gördü, nöbetçi eczaneler arı kovanı gibi işledi, kalplerin başköşesinde yıllarca ağırladıkları kişilerin pis bir yalancı olduğunu anlayanlar kendi öngörüsüzlüklerine hayıflanıp birer sigara daha yaktı, kim bilir, o sırada belki görünmeyen yıldızlardan biri de eğilip yukarıdan dünyanın ahvaline baktı, sonra artık yavaş yavaş şafak söktü ve Cevherlerin horozu sönmüş ipliğe benzeyen bir sesle derenin dibinde hayal meyal öttü.
Sayfa 136Kitabı okudu
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.