Gönderi

249 syf.
3/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Semerkant/Amin Maalouf
Bu incelemeyi yazmak için çok düşündüm. Kitabın aldığı yıldızlara, beğeni sayılarına baktım ama fikrim değişmedi, hayır. O zaman izninizle açıyorum ağzımı yumuyorum gözümü. Hakkını asla yiyemem, kitabın yarısını(yaklaşık olarak) bir solukta okudum. Fedailerin Kalesi Alamut adlı eserde karşılaştığım üç arkadaşın (Ömer Hayyam, Hasan Sabbah, Nizamülmülk) macerasına başka bir pencereden konuk olduğum için heyecanlıydım. Olayların nasıl olduğu değil ama neler olduğu konusunda çakışıyor iki kitap, tabi yüzyıllar öncesi anlatıldığı için kurgu da farklılıkların olması çok doğal. Evet kitap böyle akıcı bir şekilde devam ederken birden başka bir yazarın kalemi elini aldığını düşündürecek kadar farklılaşıyor. Ne yalan söyleyeyim sonlara doğru bazen sadece bitsin diye okurken buldum kendimi. Hemde bu kadar hevesli başlamışken. Ve kitabın sonu; yazar baya sıkılmış anlaşılan sonlara doğru ve ne yapacağını bilemeden bir büyü katmaya çalışmış. Olmamış... Evet şimdi kitabın içeriğine gelelim. Eğer kitabı henüz okumadıysanız ve önyargılı yaklaşmak istemiyorsanız burayı okumamanızı tavsiye ediyorum. Yazarın en başta yaptığı Selçuklu hükümdarı eleştirileri hiç gözüme batmadı, ta ki roman boyunca süren Türk düşmanlığını görene kadar. Selçuklu hükümdarlarından başladı, Abdulhamit’e deli diyerek noktaladı. Bütün doğu ülkelerinin yönetim şeklini (özellikle şeriatı) ve hükümdarlarını beğenmeyen yazarımız yardım elini nereden mi getirdi? Tabi ki Amerika’dan ve Avrupa’dan! Buyrun kitaptan bir alıntı yapalım; “Bizi ele geçirmek istemeksizin yardım elini uzatabilecek tek ülke Amerika'dır.” Yazar Lübnan’lı fakat Fransa’da yaşamış. Kendi içinde İranlılar yani doğulular tarafından karıştırılan İran’ı kurtarmaya, hayatını sadece buna adamış (!) bir avuç batılı geliyor. Sağolsunlar bizi her zaman düşünürlerdi... Tabi romanımıza bir de aşk hikayesi lazım. Bunun içinde batılı kurtarıcılarımızdan birine bir doğu prensesi seçilmiş. Onu seven, ona inanan ve şeriat düşmanı. Yahu neden kimsenin aklına Şeriat Cumhuriyet’i gelmemiş? Çünkü Anayasa, Cumhuriyet ile Şeriat yan yana gelemez, yersek. İnce ayrıntılar kitabın yazılış amacını daha da ele veriyor, İran’ın sözde kurtarıcıları diğerleri gibi yobaz kılıklı değil, tabi ki de Avrupa tarzı giyiniyor ve yazar tarafından bu dile getiriliyor. Bunların yanında bir de Ömer Hayyam’ın el yazması rubaiyatının Amerika’ya götürülmesi var, tabi ki kitabı okurken rubailerin kendi vatanınından koparılması hiç göze batmıyor.. Kitabın yanlılığı o kadar bariz şekilde göze sokulmasına rağmen doğu ülkelerinde bu derece beğeni toplaması beni çok düşündürdü. Yanlış anlaşılmasın, ben her düşünceden insanın kitabını okuyabilirim ve okuma listemde de çok farklı görüşleri savunan yazarların kitapları mevcut. Fakat benim derdim yazarın benim savunmadığımı savunması değil, bu Türk düşmanlığıyla bizim tarafımızdan bu kadar beğeni toplaması. Sonuç olarak Orta doğunun Avrupa ve Amerika’nın eli olmadan saplandığı bataklıktan çıkamayacağı algısı 1988 yılında yazılan bu kitap tarafından bile bilinç altımıza işlenmeye çalışılmış. Kitabın sonu da okurlara yapılmış bir saygısızlık, tamamen baştan savma. Buna rağmen okurum diyorsanız, iyi okumalar... Saygılarımla... :)
Semerkant
Semerkant
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi Alamut
Amin Maalouf
Amin Maalouf
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202062,2bin okunma
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.