Gönderi

“Seni budala!” dedi Scrubb. “Biz o harfleri gördük. Harflerin içine bile girdik. Görmüyor musun? BENİM’deki E’nin içine girdik. Senin çökmüş yol dediğin şey oydu. E’nin en alt çizgisi boyunca kuzeye doğru yürüdük; arkasından sağa, yukarıya doğru döndük, sağa doğru başka bir dönüşe geldik, bu ortadaki çizgiydi ve sonra sol üst köşeye gittik, ya da (böylesi hoşuna giderse) harfin kuzeydoğu köşesine gittik ve geri döndük. Ne kadar aptalmışız.” Oturdukları yeri sertçe tekmeledi ve sonra devam etti, “Hiç yararı yok Pole. Ne düşündüğünü biliyorum, çünkü ben de aynı şeyi düşünüyorum. Aslan’ın, işareti harap şehrin taşlarına biz geçtikten sonra koymuş olmasının ne kadar iyi olacağını düşünüyordun. O zaman bu onun hatası olacaktı, bizim değil. Ne kadar iyi olurdu, değil mi? Hayır. Bu suçu üstlenmeliyiz. Takip edecek dört işaretimiz vardı ve biz ilk üçünü kaçırdık.” “Benim beceriksiz olduğumu söylemek istiyorsun herhalde” dedi Jill. “Çok doğru. Beni buraya getirdiğinden beri her şeyi berbat ettim. Tamam çok üzgünüm, özür dilerim ama bu arada işaretler neydi? BENİM ALTIMDA’nın pek anlamı yok.”
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.