Gönderi

"İşte hepsi gitti," dedi Louis. "Yalnızım. Eve gittiler, kahvaltıya, duvarın dibinde kaldım ben öylece, çiçeklerin arasında. Derslere çok var daha. Çiçekler, çiçekler benek benek yeşilin derinliklerinde. Taç yaprakları birer soytarı. Alttaki kara deliklerden saplar yükseliyor. Çiçekler yüzüyor ışıktan balıklar gibi karanlık, yeşil sularda. Bir sap alıyorum elime. Ben sap oldum. Köklerim yeryüzünün derinliklerine iniyor, tuğlalardan kupkuru toprağı; kurşun, gümüş damarlarından nemli toprağı geçerek. Lif lifim. Bütün sarsıntılar titretiyor beni, toprağın ağırlığı çökmüş kaburgalarıma. Yukarıda, yeşil yapraklar gözlerim benim, görmeyen. Gri fanila pantolonlu bir çocuğum ben, pirinçten yılan tokalı kemeriyle işte burada. Orada, aşağıda, gözlerim Nil çöllerindeki taş heykellerin gözkapaksız gözleri. Kadınları görüyorum kırmızı testilerle ırmağa inen. Salınan develer görüyorum, sarıklı adamlar. Ayak sesleri duyuyorum, titreyişleri, kaynaşmaları her yanımda.
Sayfa 9 - İletişim
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.