Gönderi

Alçak Başgardiyan göndermedi. "Hastanede ne işin var? Sen doktordan mı peydahlandın? Baban mı doktor gördüydü, yoksa?" diye bizi tersledi... Mustafa, gözleri yarı yumuk başını salladı: - Başgardiyan doğru söylemiş. Doktor da neymiş? - Sus aman!.. Doktor kısmında akıl oluyor... Mahpusta İstanbullular vardı. Üç tane İstanbullu... Onlara yalvardım... Onlar Başgardiyana söylediler. Başgardiyan beni doktora gönderdi. Ama, hastane doktoruna değil, hükümet doktoruna... Hükümet doktoru sarhoş... Aldın mı rezilliği? "Sarhoş" dedimse, aldanmayacaksın, yürekli bir adam... "Aman Beyim! Beni bu bacakla revirden indirecekler, karanlık zindanlara atacaklar!" dedim. Vay aman bir öfkelendi, bir bağırdı: "Ne demek olsun! Mahpushane müdürü, revirden milleti indirecek de karısını mı yatıracak!" diye bağırı bağırıverdi. Bacağa bakıp dururken boğazımdaki muskayı görmesin mi? Mintanının yakasını çözerek üç köşe tenekeden bir küçük kutu gösterdi. Boynuna geçirdiği ipin iki tarafında altışar tane yeşil boncuk vardı: İşte bu muska... Sarhoş doktor: "Çıkar şunu!" dedi. "Vallaha, öldürsen çıkarmam. O hastalık muskası... Kes şu 'çıkar' lafını doktor bey, dinini seversen!" dedim. Doktorda laf çok: "Hastalık muskası ise... Haydi bakalım, hastalığını iyi etse ya!" dedi. "Etmeğe mutlak iyi eder. Lakin mektepli doktor olmadığından hükümetten korkar!" deyiverdim. Doktorla konuşmamız, sinema oldu, canım!.. Odada birkaç efendi vardı, gülüştüler. Doktor da güldü. Kalem elinden "pıttadak" yere düştü. Odadan dışarı çıktım. Aman orada karılar oturuyor. Kimbilir nereli? Allı, morlu karılar... Gayri aksamadım, yiğitligi ele aldım da yürüdüm adam gibi... - İyi etmişsin!.. - Genç karı görünce hiç aksamam! Şuraya uzanıp ölsem, karı sesi duydum mu, sıçrar kalkarım. Hastanede İstanbullu hemşire var. "Senin konuşman da bana bir ilâç" dedim. "İsmail, seni doktora söylerim ha!" diye suratını astı. Surat asmak, İstanbul karısının cilvesi... Hükümet doktoru yürekli adam, ama hastane doktoruna benzemez. Güneş banyosunu, bilemedi hükümetin doktoru... "Güneş banyosu lazım bu senin bacağına" diyemedi. Ben de hiç açmadım güneşin lafını... Bakalım güneş banyosunu kendiliğinden bilecek mi? Doktorluğu namlı değilmiş, kulak verme... O yüzden, başka yere gönderdiler de yerine bir cahil çocuk getirdiler ya...
Sayfa 161 - İthaki Yayınları, 3. Baskı, Ekim 2007, Birinci Bölüm, Düğün, VIIKitabı okudu
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.