Gönderi

Laik terimi, Osmanlı ülkesinde ilk olarak XIX. yüzyılda duyulmasına ve bazı düşünürler arasında ancak XIX. yüzyılın sonlarında kullanılmaya baş lanmasına karşılık, esas olarak uygulamada daha eskilere uzanan bir tarihi vardır. Bu süreçte Tanzimat Fermanı’nı takiben oluşan zihniyet ve uygulamalar önemli bir aşamayı teşkil eder.[1] Fakat laiklik Cumhuriyet’e kadar ki tartışma ve uygulamalarda, hiçbir zaman, Batıdaki Din-Devlet karşılaşması ve bu karşılaşmanın tarihsel sonucu biçiminde açığa çıkan muhtevasıyla var olmaz. Zira, Osmanlı toplumu ve İslam, Batı toplumlan ve Hıristiyanlık’tan tamamıyla farklı özelliklere sahiptir. Ne laikliğe zemini hazırlayan Kilise benzeri bir kuruma ve ne de laikliği oluşturan Kilise-Devlet çaüşmasma ve ne de mezhepler arası çatışmalara/savaşlara genelde İslam ülkelerinde ve özelde de Osmanlı’da tanık olunmamıştır. Bu nedenle, Batı’daki anlam ve uygulamasıyla laikliğin savunulmasına ve uygulanmasına yönelik gayretlere Osmanlı döneminde rastlamak hiçbir şekilde mümkün olmaz.[2] [1] Tanzimat döneminde laiklik kapsamında değerlendirilebilecek olan ve daha çok yasal alanla ilgili uygulama ve çalışmalar için bkz: Öztürk, “Tanzimat Hukuk ve Batılılaşma”, s. 29-31; Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, s. 121-145; Ûçok, Türk Hukuk Tarihi, s. 182-196 [2] Bunun önemli bir istisnası M. Fazıl Paşa’nın 1966 yılında Sultan Abdülaziz’e yazdığı mektuptur. Laikliği din-devlet aynım manasında kullanımla ilgili olarak önemli bir araştırma için: Çelik, “Türkiye’de ilk Laiklik Teklifi ve Arka Planı”, s. 112-115
Sayfa 128
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.