Bazen kitap okuyan insanların bulunduğu menzil ve potansiyelden ileriye değil de geriye taban teptiğini düşünüyorum. Yukarıdaki iletiyi de hipotezimin bir hücceti hüviyetinde değerlendirebilirsiniz. Mütalaa ettiği kitap türlerine göre kişiyi bir kalıba sokmak, bir klasman belirlemek ne tür bir zekanın mahsulüdür?
Ortaokul veya lise öğrencilerinin derslerden yüksek not alanları ''ZEKİ'' olarak mütalaa etmesi gibi komik, basit ve masumca.
Ya da kökeni eşelendiğinde ta antik çağ zamanlarında zuhur ettiği görülen burç safsatası ile kişinin mizaç ve hasletinin tayin edilmesini
geldiğimiz 21. yüzyıldan, enformasyon çağından bile utanmayan güruhun bunu hala sürdürmesi ve buna rağbet ile alaka göstermesi kadar akıl dışı ve cahilce. (Burçların bir zırva ve palavradan ibaret olduğunu delillerle gösterdiğimizde ''fala inanmam ama falsız da kalmam'' sözüne sırt dayayanları ise Allah'a havale ediyoruz)
Veya fantastik, romantik, aşk ve polisiye kabilinden muhtevaya sahip kitaplar okuyup kendini ''bilgili''
addedenler kadar gülünç ve çocukça.
Bugün siyah renk seviyorum, yarın ise beyaz renk seviyorum diyecek kadar değişkenliğe ve ruh haline sahip girift ve kompleks insanoğluna
kim neye istinat ile 2-3 parametreden müteşekkil basit ve yalın denklem biçecek?
Bunun dinlediği sanatçıya veya müzik türüne göre vurulan ''adam gibi adam'' veya ''kıro-keko'' yaftalarından farkı yok.
Genel olarak mülayim ve munis bir insanım lakin artık bu genellemelere tahammül kotam tükendi, beyin kıvrımlarım bile acı duyuyor, ifrit oluyor...
''Çay içmiyorsa evlenme!''
'' Kitap okumuyorsa kütük ve kalastır sakın gönül verme!''
'' Şiir sevmeyeni sevmeyeceksin''
gibi çay güzellemelerinden, kitap güzellemelerinden gına geldi yemin ediyorum.
Neyse kalkıp bir çay yapasım geldi, bu tenkit yazısından sonra iyi gelir sinirlerime:)