Yine olaylar olaylar. :)
Sanki bilimsel bir tez olduğu iddiasında bulunulmuş gibi tepki gösterilmesine anlam veremiyorum. İnsanların ya da kitlelerin diyelim, kategorilendirilemeyecek kadar karmaşık olduğu kısmına ise hiç katılmıyorum. Yüzeydeki toza üflediğinizde birçok insanın temelde aynı isteklere, amaçlara, hazlara ve genelde başkaları ya da toplum tarafından edindirilmiş düşüncelere sahip olduğunu eğer bir olguya aşırı takılıp kalmadıysanız fark etmemek mümkün değildir.
Burada asıl mesele karşınızdaki insanın belli bir materyali kullanıp kullanmamasından ziyade o materyali ne derecede özümseyebildiğidir. Yani algılama seviyesi diyelim. İlk izlenimlerde belli kitapları okumuş ya da okumamış olması karşınızdaki kişi hakkında her iki türlü de yanılgıya götürebilir. Ama hormonlar yavaş yavaş devreden çıkıp o her şeyi hoş görmeye sebep olan puslu hava biraz dinince ve karşınızdaki kişiyi biraz tanımaya ve algı seviyesini belli seviyede ölçümlemeye başladığınız an okuduğu kitaplar, izlediği filmler, dinlediği müzik ve hatta neye güldüğü, neleri komik bulduğu bile önemli ipuçlarıdır.
Konu kitap olduğu için doğal olarak örneği de kitaplar hakkında vereyim. Okumak var, okumak var. Bir kitabı dümdüz okumak ile o kitaptaki düşünceyi çekip çıkarmak, kavramak, karşıt fikirler sunmak ya da farklı yerden bakıp yeni düşünceler üretmek çok başka mevzulardır. Suç ve Ceza'yı bile okumayanla olmaz, diyen biriyseniz ve karşınızdaki kişi "aa evet, ben de okudum, çok severim, Raskolnikov, balta falan," seviyesinden ileri gidemiyor ise mevzubahis kitabı okumuş olmasının ya da kütüphanesinde baş köşeye yerleştirmesinin bir anlamı yoktur. Ama kitabı okumadığı hâlde bu kitabı sevme nedeninizi irdeliyorsa ya da siz kitabı açıp Napolyon kısmını okuduğunuzda anlatılanı kavrayıp kendi düşünceleriyle katıldığını ya da katılmadığını ifade edebiliyorsa Suç ve Ceza'yı okumamış olması negatif yönlü bir tercih sebebi değildir.
Ama Ömer'in zaten bu yazıda bahsedilen konunun kesinlikle doğru olduğu ve mutlaka ciddiye alınması gerektiği gibi bir iddiası yok. Çay, kahve, kürek kemiği güzellemelerini kıyas alırsak bu yazı ciddiyetle kaleme alınsaydı bile benim için bir problem oluşturmazdı. İleti bölümünün, alıntı kısmı olarak kullanılması ya da günaydın ve anket iletileriyle dolmasından cidden sıkılmadınız mı? Onlara zerre tepki göstermeyen kişiler anında bu tarz emek verilmiş ve eğlenceli iletilerin altında bitiyor. Garip.
Ben de yayınevi yerine bir yazar eklemesi yapayım. Gerçi sen bahsetmişsin o yazardan ama ben farklı şekilde yaklaşacağım. Eğer karşınızdaki kişi en sevdiği yazara Zweig cevabını verip sadece kısa hikayelerini okumuş ve bir tane bile biyografi çalışmasını okumamışsa "muhabbet kuşumun doğum günü partisine geç kaldım," diyerekten ortamdan uzaklaşın. Çünkü Zweig kısa hikayeler yerine 300-400 sayfalık romanlar yazsaydı karşınızdaki kişinin muhtemelen Zweig diye bir yazardan haberi bile olmayacaktı. Tabii ki istisnalar vardır. :)