Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

119 syf.
8/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Franz Kafka, Milena'ya yazdığı mektupları bizim okuyacağımızı bilse sizce duygularından bu kadar rahat bahsedebilir miydi? İnsan her şeyden önce karşısındaki başka bir insanla iletişim kurmak ister. İletişimin en etkili yolu, kuşkusuz, sözlü iletişimdir. Fakat sözlü iletişimin çeşitli sebeplerle kurulamadığı zamanlarda diğer bir iletişim yolu olan yazılı iletişim ön plana çıkar. Yazılı iletişimin de en önemli yollarından biri mektup yazmaktır. Şimdilerde mektup yazmanın yerini, kısa mesaj göndermek(sms), mail atmak ya da whatsapp'dan yazışmak almış olsa da mektup yazmak, yazının icadından beri insanın kullandığı en etkili iletişim yollarından biri olmuştur. Teknolojinin bu kadar geliştiği ve türlü iletişim yollarının hayatımıza girdiği şu dönemde çıkıp da size "mektup yazma romantizmi" yapacak değilim. Fakat mektup yazmanın da yazanın da mektupları önemseyenlerin de asla küçümsenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Neden mi? Zira mektup yazmak, ciddi bir emek ve dikkat gerektirir, sürekli yazıp silme şansınız olmadığından yazacağınız her cümleyi defalarca düşünürsünüz. Şimdilerdeki gibi mesajı gönderdikten sonra birkaç saniye içinde silmek ya da geri almak kadar kolay değildir. Mektup yazma eyleminde, üzerine yazacağınız kağıt çok önemlidir. Bunun dışında seçtiğiniz zarf, kullanmış olduğunuz kalem ya da ne bileyim belki mektuba sıkacağınız bir parfüm çok değerlidir. Hadi şimdiki iletişim yollarıyla kokunuzu ya da parmak izinizi karşı tarafa yollayın bakalım, yapabiliyor musunuz... Ayrıca el yazısı, karakterinizi gösteren bir bilgidir. Sadece el yazınızla karşı tarafı etkileme imkanına sahipsiniz. Bunun yanında zarfın içerisine konulabilecek onlarca özel hediyeyi de karşı tarafa fiziken gönderme imkanına sahipsiniz. Ayrıca mektup yazarken harcamış olduğunuz zaman, mesaj gönderirken harcamış olduğunuz zamandan katbekat fazladır. Mektubu alan kişi, kendisi için zamanınızı harcadığınızı ve emeğinizi ortaya koyduğunuzu bilir. "Neden kadınlar bizim 'slm' yazdığımız mesajlara cevap vermiyor," diye sorgulayan erkekler, sanırım o kadın için ne kadar emek harcadığınızı sorgulamanın zamanı çoktan geldi... Teknoloji çağının bireyleri olarak bizler mektup yazmaktan bir hayli uzaklaşmış durumdayız. Hatta tüm samimiyetini, içtenliğini ve duygusunu gönderdiği mektup aracığıyla çırılçıplak ortaya döken birçok yazarı da yazdığı mektuplardan dolayı gerek bu mecrada gerekse başka yerlerde acımasızca eleştiriyoruz. Oysaki mektup zaten özel bir şeydir ve abartılı duyguların ortaya konulduğu bir iletişim aracıdır. Franz Kafka, Milena'ya yazdığı mektupları bizim okuyacağımızı bilse sizce duygularından bu kadar rahat bahsedebilir miydi? İşte Haydar Ergülen bu şiir kitabında mektup, zarf, pul gibi mektup yazma eylemi için gerekli objeleri ustalıkla kullanarak karşımıza onlarca şiir çıkarmış. Hemen hemen hepsi de güzel ve düşündürücü. Haydar Ergülen, mektup yazmanın ne olduğunu iyi bilen bir şair. Hatta birçok mektup yazdığı kişiye de şiirlerini armağan etmiş. Eleştirip eleştirmemekte tereddüt ettiğim bir konu var. Hala ne düşündüğüme karar verebilmiş değilim. Yine de sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazar, şiirlerini üç konu üzerine temellendirmiş, her şiirinde mektup, zarf ve pul üzerine bir şeyler yazmış. Yani kendisine bir tema belirlemiş. Hani ilkokulda öğretmenimiz bize, "Sevgi temalı şiir yazacaksınız çocuklar," derdi ya, öyle bir şey hissettim. Oysaki bana göre şiir belirli bir tema belirlenerek yazılamaz... (Sonradan ekleme: #50966830) Fakat bunun yanında yazarın şiirlerinde ustalıkla yazılmış kelimeler gördüm ve hiçbir şiiri zoraki yazdığını düşünmedim. O sebeple eleştirip eleştirmemekte bir türlü karar veremedim. O kararı da sizin okuyup vermenizda fayda görüyorum. Keyifli okumalar.
Zarf
ZarfHaydar Ergülen · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2021891 okunma
··
511 görüntüleme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Semih'in bu incelemesi daha çok okunmayı hak ediyor arkadaşlar, uzun bir aradan sonra sitenin en değerli okurlarından biri olan Semih'ten yeni incelemeler görmek harika. İncelemede yazdıklarına gelirsek, Kafka'nın Milena için yazdığı mektupların okunup okunmayacağını bilme durumu çok önemli bir ayrım. Hatta buradan sanatta anlaşılma kaygısına geçiş yapabiliriz. Mesela bir ressam, bir resmi çizerken anlam kaygısı gütmeli midir ya da o resmi yorumlayacak seyircinin beğenisine mutlaka hitap etmeli midir şeklinde pek çok soru sorulabilir. İki yönde de düşünen insanlar olmuş, yani Kafka'nın Milena için yazdığı mektupları okuyacağımızı bilip ona göre yazması gerektiğini düşünen insanlar da var ya da tamamen sanat, yazan içindir deyip Kafka'nın bizi hiç düşünmemesi ihtimali var, keza Kafka da 2. ihtimalle yazmış bütün yazılarını. Zaten bütün yazılarının yakılmasını istediği için Can Öz'ün de dediği gibi pek çoğumuz Kafka'nın vasiyetine uymuyoruz. Ama napalım adam iyi ki yazmış. :) Şiir konusuna gelirsek, Aristo Poetika adlı kitabında bu konuda : "Şiir sanatı, ya doğuştan yetenekli ya da coşup kendinden geçebilen kişilerin işidir..." demiş. Haydar Ergülen'in şiire yeteneği olduğu aşikar, duyguları geçirebilmeyi çok iyi biliyor. Tema belirleme konusundaki eleştirinde de benzer düşünüyoruz, her şey şiirin ve dolayısıyla sanatın konusu olabilir. Eline sağlık dostum.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok teşekkür ederim Oğuz. Kafka meselesi tamamen insanların bakış açısını değiştirmek için ortaya attığım bir oyun aslında. Çünkü o kitabı okurken ben de yer yer abartılı cümleler görmüştüm. Fakat adam yazdığı özel mektupları bizim okuyacağımızı nereden bilebilirdi ki? Bu durumda onu eleştirmek ve böyle mektup olmaz demek pek doğru gelmiyor. Hatta çok büyük ihtimalle mektup dediğin öyle olur :) Katkın ve desteğin için tekrar teşekkürler dostum.
Bu yorum görüntülenemiyor
Burak okurunun profil resmi
Vurguladığız temel noktalara sonuna kadar katılıyorum Semih hocam, emeğinize sağlık. Ben o tür eserlere hâlâ temkinli yaklaştığım için okuyamıyorum, yere göğe sığdıramayan, iyi ki yayımlanmış şu aşka bakar mısın diyen arkadaşlarıma peki sen bu şekilde mektuplarının arz edilmesinden hoşlanır mısın dediğimde de tabii ki hayırr şekilde cevap alıyorum. Şiir konusuna gelince; yazdıklarınız hemen aklıma Cahit Zarifoğlu'nun konuya ilişkin fikirlerini getirdi. Onu da paylaşmak isterim. #50966830
Semih Doğan okurunun profil resmi
Ben de o eserleri okurken çoğunlukla abartılı buluyorum. Fakat doğru bakış açısını bilirsek değerlendirmelerimizi de daha sağlıklı yapabiliriz diye düşünüyorum... Paylaşımına inceleme içerisinde yer vermek istiyorum, müsaade edersen?
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Necip G. okurunun profil resmi
Borges’in Kafka konusunda güzel bir tesbiti vardır; Kafka, eserlerini yakmak yerine yakılmasını vasiyet ederek aslında bu eserlerin toplumla buluşmasının önünü bilinçli bir şekilde açmıştır. (Borges’in ifadesi birebir böyle değil tabii, ama özü bu şekilde) Şahsen ben de böyle düşünüyorum. İddia etmiyorum ama bu fikre daha yakınım. Araya girip böyle bir parantez açmak istedim:) Semih hoşgeldin bu arada değerli dostum. Mektup çağının hemen hemen sonlarına yetişmiş biri olarak hala hatıra kutularımda tek tük mektuplar saklarım... Belki bu alışkanlığın tekrar canlandırılması çok güç ama kültürel hafızadaki ve edebiyattaki nostaljik etkisi hala çok güçlü. Yerine konulduğu düşünülen hiçbir şey o etkiyi veremedi. Nedenlerini sen zaten yazmışsın... Şairlerin bir tema üzerine yazma konusuna ise şiire uzak biri olarak yüzeysel bakabiliyorum ancak. Bana olabilirmiş gibi geliyor. Bir duygu, bir obje veya bir olay o şairin üzerinde baskın bir etki bırakmış olabilir. Nazım Hikmet’e de memleket şairi demiyor muyuz neticede? Gelenekte de Yunus Emre, Niyazi Mısrî gibi tasavvuf şairleri de aslında merkez bir konunun üzerinde örmüyor mu şiirlerini? Tabii ki tartışmaya açık bir konu, dediğim gibi uzaktan bakınca böyle görünüyor benim penceremden... Daha sık görüşmek dileğiyle... Selam ve sevgiler...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Borges de bizler gibi bir yorum yapmış. Fakat ben yorum yapmaktansa Kafka'nın beyanını esas almayı tercih ediyorum. Adam eserlerim yakılsın dediyse, bu yöndeki beyanını doğru kabul ederim. Yorumlara ve görüşlere ise saygılıyım elbette :) Hoşbuldum abim. Ben mektup çağına yetişemediğimi düşünüyorum. Tek tük mektuplar oldu hayatımda; ama maalesef teknoloji o lezzeti elimizden çoktan almıştı... Selamlar ve sevgiler abim...
kitap editörüyüm okurunun profil resmi
şiir belirli bir tema belirlenerek yazılamaz (bununla alakalı izah; Mallarme, "ilk dize Allah vergisidir, sonrası çalışma ister" der. Bir şiirin doğuşu kolay açıklanabilecek bir şey değildir. Hangi yaşantı, acı, öfke, korku, hüzün... hangi derinlerde ne kadar beklemiştir, neden o gün ışığa çıkmaya çalışmıştır ve neden o sözcüklerle varlık bulmak istemiştir, bilmek kolay değil. Belki gerekli de değil. S:40, Bavul Dergisi 10
Semih Doğan okurunun profil resmi
Evet, katılıyorum ben de.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.