Gönderi

88 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Yakıcı Sır Üzerine
Stefan Zweig'ın 1913 yılında yazmış olduğu Yakıcı Sır; yazarın ölümünden sonra 1945 yılında, yazarın diğer kitaplarıyla birlikte yayınlanarak ün kazananmıştır. Kısa bir tatil için Avusturya Alperinde bulunan bir baronun, zamanını zararsız bir flörtle geçirme isteği kitaptaki olayların başlangıcıdır. Baron kısa sürede flört edebileceği birini de gözüne kestirir. Ancak kendine oldukça güvenen bu kadın avcısı için işler umulduğu gibi ilerlemez çünkü hedeflediği kadının 12 yaşındaki oğlu Edgar'ı, baronla ilgili rahatsız eden bazı şeyler vardır. Stefan Zweig'ın bu novellasında olayların temelinde üç karakter bulunuyor: baron, Edgar ve Edgar'ın annesi. Avusturya memur aristokrasinin pek de önemli olmayan memurlarından biri olan baron, aslında ihtiyaç duymadığı bu tatile tüm memur çevresi ayrıldığı için ayrılıyor. Otele geldiği ilk andan itibaren vakit geçirecek tanıdık birilerini ya da zararsız bir flört yaşayacağı birkaç kadını arayan baron, yemek yerken gördüğü ve tek olduğunu fark ettiği bir kadının (Edgar'ın annesi) kendisine bu sıkıcı tatilinde arkadaşlık edebileceğini düşünüyor. Anneye ulaşmanın en kısa yolu olarak da annenin 12 yaşındaki oğlu Edgar'ı gözüne kestiren baron, çocukla arkadaşlık kurmaya başlıyor ve tüm olay bu şekilde başlıyor. Edgar vasıtasıyla anneye ulaşan ve kısa sürede anneyle bir gönül ilişkisi başlatan baron, zamanla Edgar'ı kendisine düşman ediyor. Edgar ve annesi, Edgar'ın yakın zamanda geçirdiği bir hastalık sebebiyle Edgar'ın biraz temiz hava ve güneş ışığı alması için tatile geliyorlar. Yalnızca kitabın sonunda hikayeye birkaç cümleyle dahil olacak olan Edgar'ın babası hikaye boyunca sert birisi olarak tanımlanıyor ve hem Edgar'ın hem de Edgar'ın annesinin babadan çekindiği öykü boyunca sıklıkla vurgulanıyor. Edgar'ın annesinin yapmış olduğu evlilikten pek de memnun olmadığını çok net anlayabiliyoruz. Annenin, baronun flörtüz tavırlarına ilgi göstermesinin en temel sebebinin de bu olduğunu söyleyebiliriz. Kitabın tartışmasız en önemli karakteri Edgar. Tüm hikaye boyunca Edgar'ın psikolojisi aracılığıyla çocuk psikolojisine ilişkin pek çok değerlendirme görüyoruz. Edgar, kendisinin bu tatilde tek olması, vakit geçirebileceği bir arkadaşının olmaması ve annesinin de kendisiyle içten bir şekilde ilgilenmemesi sebebiyle sıkılıyor ve vakit geçirebileceği bir arkadaş arıyor. Edgar'ın bu sıkıntısını fark eden baron, anneye ulaşma hedefiyle Edgar'a yaklaşıyor ve kısa sürede onunla samimileşiyor. Küçük olduğu her defasında yüzüne vurulan, erken uyumak zorunda bırakılan, sohbetlere dahil edilmeyen ve çoğu zaman fikri bile sorulmayan Edgar; kendisine bir yetişkin gibi davranan barona çabucak güveniyor. Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Kitap boyunca Edgar'ın bir önceki cümlede belirttiğim sebeplerden ötürü (erken uyumak, sohbete dahil edilmemek...) öfkelendiğini görüyoruz. Zweig, karakterin psikolojisini ele alırken temelde hepimizin çocukken zaman zaman sinirini bozan bu durumlara karşı tutumunu değerlendiriyor. Şüphesiz hepimiz çocukken bir yetişkin gibi muhattap alınmayı ve fikirlerimizi rahat ifade etmeyi istemişizdir. "..."Tamam Edgar, tamam! Çocuklar bu kadar konuşmaz!" Edgar öfkeden kıpkırmızı oldu. Annesi ikidir onu arkadaşının önünde küçük düşürmeye çalışıyordu. Bunu niçin yapıyordu, niçin onu çocuk gibi -kendisi artık çocuk olmadığına kesinlikle inanıyordu- göstermeye çalışıyordu?..." Baronun Edgar ile olan samimiyetsiz dostluğu hedefini gerçekleştirene kadar yani anneye ulaşana kadar sürüyor. Bu aşamadan sonra Edgar'la sohbet etmeyi bırakıyor ve herkes gibi ona "çocuk" olduğunu açıkça hissettiriyor. Hikayenin bu noktası açık ara bir dönüm noktası çünkü Edgar bu aşamadan sonra barona tabiri caizse kılıç çekiyor. Baronun annesiyle niçin yakınlaşmaya çalıştığını bir türlü anlayamayan Edgar, hem annesiyle hem de baronla adeta soğuk bir savaşın içine giriyor. Elinden geldiğince onlarla vakit geçirmeye çalışıyor. Babasının isminden rahatsız olduklarını bildiği annesine ve barona her fırsatta babasından bahsediyor hatta zaman zaman babasının ismini onları tehdit etmek için kullanmaktan da çekinmiyor. Edgar'ın bu güçlü ve sabırlı tutumunun kitabın pek çok yerinde yumuşadığını görüyoruz. Araba gezisinden sonra barona giderek aralarındaki samimi ilişkinin bir anda neden değiştiğini sorması ya da annesine giderek baronla ilgili annesini uyarması bu durumların örneği. Ayrıca çocuk olmaktan ve ciddiye alınmamaktan her fırsatta dert yanan Edgar'ın kitabın bazı bölümlerinde çocuk gibi hissetmenin sorumsuzluğunu ve rahatlığını özlediğini de görüyoruz. Edgar'ın kitap boyunca verdiği temel mücadele annesiyle baronun arasındaki yakınlaşmanın sebebini bulmak oluyor. Edgar kadın ve erkek arasındaki ilişkiyi, tutkuyu ve hazzı yani baron ile annesinin neden bir arada yalnız bulunma isteğini anlayamıyor. Kendisi hikayenin sonunda bu "yakıcı sır"a erişemiyor, ancak amacına ulaştığını kesin olarak söylemek lazım. Baron ve annenin sıkıcı tatili renklendirmek için istedikleri flörtlük gerçekleşmiyor, Edgar buna mani oluyor. "...Araba yol alırken ikisinin karşısında oturan oğlan, "Onları bu kadar değiştiren ne?" diye düşünüyordu..." "...birbirine sarılmış çiftler de vardı. Onları buraya neyin çektiğini Edgar anlayamıyordu. Hepsi de o akşam annesiyle Baron'un yaptığı gibi sarılıp tek gölge haline gelmişlerdi. Demek ki o tekin ve yakıcı sır burada da karşısındaydı..." Kitaptan bir ana fikir çıkartacak olursak çocukların gözlem yeteneklerinin ve istediklerinde ne kadar açıkgözlü ve soğukkanlı olabileceklerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini çıkartabiliriz. Öyle ki eğer Edgar bu kadar soğukkanlı ve sabırlı olmasaydı muhtemelen baron ve annesinin kaçamağına engel olamayacaktı. "...Hiçbir şey zekayı tutkulu bir kuşku kadar bileyemez. Hiçbir şey olgunlaşmamış bir zihinin bütün olanaklarını karanlıkta kaybolan bir iz kadar harekete geçiremez. Bazen çocukları bizim addettiğimiz dünyadan ayıran incecik bir perdedir ve rastlantısal bir rüzgarla açılıverir..." Kişisel görüşümü ifade edecek olursam kitabı sevdim ve tavsiye ederim. Bilindiği üzere Stefan Zweig'ın kurgu kitaplarının neredeyse tamamı novella (uzun öykü), Yakıcı Sır da bir istisna değil. Bu sebeple bir akşamınızı ayırarak bile bitirebilirsiniz (88 sayfa). Zweig'ın psikolojik tahlillere sık sık yer verdiğini biliyoruz hatta bazı kitaplarında olay kurgusunun epeyce önüne geçiyor bu tahlillerin sıklığı. Ancak bu kitaptaki psikolojik değerlendirme-olay akışı dengesinin iyi kurulduğunu düşünüyorum. Tahliller dahiceydi; kitap da gayet akıcı ve keyifliydi, ben hiç sıkılmadım. Heyecanlı bir uzun öykü okumak isteyen herkese tavsiye ederim.
Yakıcı Sır
Yakıcı Sır
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Yakıcı Sır
Yakıcı SırStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202042,5bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.