Gönderi

İslâm Hukukumda ferdin hürriyeti, hem enfüsî (sübjektif), hem de âfâkîdir (objektiftir). Sübjektiftir, çünkü ferdî varlığına âiddir. Objektiftir, çünkü eşyaya ve insanlara karşı masûndur. Hürriyetin hududları, objektîf hukuk kaideleri ile tahdide uğrar. Bu objektif hukuk kaideleri, Cenâb-ı Hakk’ın emirleridir. Beşerî irâde ile objektif bir tahdidi İslâm kabul etmez. Yani, İlâhî irâdeye, kendi sübektif arzu ve ihtiyarı ile teslim olduktan sonra hürriyeti, ancak o küllî irâdenin çizdiği hududlar tarafından sınırlanır. İslâm’da bu İlâhî irâdenin ufuklarını çizdiği Dünya içine girmek hususunda ferde cebir tatbik edilemez. Yani ikrah yoktur. Fakat kendi hür irâdesi ile bu sistemin mantığına teslim olup Müslüman olunca artık hürriyetinin İlâhî emirlerle çizilmiş hududları içinde cereyanını kabul mevkiindedir. Bunun ihlâli, şeriatın “ukûbât”ta (İslâm Cezâ Hukuku’nda) gösterilen tatbikini icâb ettirir. İslâm’ın dogmatik vasfından ileri gelen bu keyfiyet, ferdin ona katılıp katılmamak hususundaki peşin hürriyeti sebebiyle, hürriyet prensibine zıd değildir. Bilâkis hürriyetin tahdidi için hürriyetin kullanılması sonucudur. Hem de, bunlar öyle tahdidlerdir ki, insanın hür ve şerefli varlığının korunmasına matufturlar.
··
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.