Gönderi

Ya da, daha düz konuşmak gerekirse, herkes tipkı kendi derisinin içinde olduğu gibi, kendi bilincinin içindedir ve dolaysız olarak ancak kendi bilincinin içinde yaşar: Bu yüzden dışarıdan pek de yardım edilemez ona. Sahnede biri prensi, bir başkasi danışmanı, bir üçüncüsü hizmetçiyi ya da askeri ya da generali vb. oynar. Ama bu farklılıklar yalnızca dış görünüştedir: İç dünyada böyle bir görünüşün çekirdeğinde, herkeste aynı şey yatar: Eza ve cefa içinde yoksul bir komedyen. Yaşamda da böyledir. Rütbe ve zenginlik farklılıkları herkese oynayacağı rolü gösterirler; ama bunlara asla içsel mutluluk ve hoşnutluk farklılıkları karşılık düşmez; burada da, herkesin içinde aynı zavallı saf adam vardır; elbette malzemesi herkeste farklı olan ama biçimi, yani asıl özü gereği herkeste hemen hemen aynı olan eza ve cefa içinde; derece farklılıkları bulunsa da, bunlar asla rütbeye ve zenginliğe, yani role göre ortaya çıkmazlar. Çünkü insan için var olan ve olup biten herşey, her zaman dolaysızca onun bilincinde vardır ve orada olup biter; bu yüzden önce önemli olan, açıkça bilincin niteliğidir, ve çoğu durumda, içinde ortaya çıkan biçimlerden çok, bu niteliğin kendisi söz konusudur.
Sayfa 5 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.