Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ankara'da Sıradan Bir Düğün
Oturduğum masadan sıkılan gözlerle etrafı izliyorum. Klasik bir salon düğünü işte. Etrafa kısık gözlerle bakıp, bekar oğullarına kız arayan anneler, etrafta koşuşturan çocuklar, uzun süredir görüşmüyoruzlar, niye hiç aramıyorsunlar, sen niye aramıyorsunlar. Ben aramasam sormasam arayacağın soracağın yoklar, çok güzel olmuşsunlar, kıyafetin şıkmışlar, saçların çok yakışmışlar, gençleştin mi senler, zayıfladın mı birazlar, yok biraz kilo aldımlar, ne yesem yarıyorlar, geçen gün seni andımlar eşliğinde düğünün giriş bölümü tamamlanıyor. Uzun süredir birbirini görmeyen akrabaların sahte gülüşleri eşliğinde gelinle damat ilk dansı yapmak için sahneye çıkıyor. Gözler ikisinin üstünde. Sahnede Fransızca şarkı eşliğinde dans ediyorlar. Fransızca şarkının hemen ardından Erik Dalı'nda oynayacaklar. Böylece romantik bir Fransızca şarkı ile "erik dalı" art arda gelip bütünleşecek. Kız tarafına göre gelin güzel, oğlan çok çirkin. Erkek tarafına göre de gelin güzel, oğlan çok çirkin. Oğlanın çirkinliği su götürmez bir şekilde herkes tarafından onaylanıyor. Oyun havası başladığı sırada halam geliyor masaya. Oturur oturmaz, "Oğlan çok çirkin" diyor. Annem bir şey demiyor Allah var ama gözlerini yumup, başını öyle bir sallıyor ki, bu hareketlerinden "Hem de nasıl çirkin." anlamı çıkıyor. Halam devam ediyor. "Nişanda da çirkindi ama şimdi daha çirkinleşmiş" diyor. "Çirkinse çirkin. Okuyup doktor olmuş ya!" diyor annem. Anneme göre çirkin doktor yoktur. Ya pratisyen doktor vardır ya da uzman. Bizim damat aile hekimiymiş. "En az sekiz bin alır" diyor annem. Babam, "kız da doktor oh maşallah" diye ekliyor. Annem hesap ediyor hemen, "8 bin de o alır. Etti mi 16 bin?" Evet, 16 bin eder, diyorum. Ters ters gözümün içine bakıyor. Ben okumadım ya, ondan bu ters bakış. Okuyup bir baltaya sap olamayan Mahmutlar'ın böyle sülalenin bol olduğu yerlerde işi zordur. Mutlaka okuyup bir baltaya sap olan akrabalarınız vardır böyle yerlerde. Hep onlarla kıyaslarlar sizi. Filancanın oğlu mafyaya karışmış, filancanın oğlu it kopuk olmuş demezler. Mafyaya karışan, kumar oynayan, eve barka gelmeyen filancanın oğluyla seni kıyaslamazlar da doktorla savcıyla kıyaslarlar. Ortak bir amaç için biraraya gelip, sahne denilen yerde anlamsız bir şekilde ellerini kollarını sallayan insanların bulunduğu topluluğa düğün denir. Düğünlerin olmazsa olmazı ise göbekli eniştelerdir. Avrupa'daki düğünlerde göbekli enişteler olmadığı için onların düğünleri merasim havasında gecer. "Layn Mahmut, layn Mahmut." İşte bizim düğünlerin göbekli eniştesi de yaklaşık beş dakikadır bulunduğu sahneden adımı seslenen Mehmet eniştemdir. Beş dakikadır kendisini duymazlıktan gelsem de pes etmeyeceğini ve beni o sahneye çıkaracağını biliyorum. Ama insan yine de vazgeçmesini bekliyor. Göbekli eniştelerin görevi, düğünlerde sahneye çıkıp, çevre masalarda kendi halinde oturan insanları oyuna çağırmaktır. Bir nevi düğünlerin 'oturmaya mı geldikçisi'dir bu enişteler. Yahu ben oturmaya geldim. Oturup, kolamı içip, pastamı yiyip, on yedi yaşında bekar bir Mahmut olarak çevremdeki kızlara bakacağım. Ama bırakmazlar, izin vermezler. Annem dayanamıyor artık: "Enişten seni çağırıyor kalk da iki oyna." İki mi oynayayım? Oyun denen şey sayılabilen bir şey mi ki kalkıp iki ya da üç oynayayım? Tekrar sesleniyor eniştem. Pes etmeyecegini biliyorum. Sayesinde tüm salon adımın Mahmut olduğunu öğreniyor. Herkes dönüp bana bakıyor. Sanki nazlanıyormuşum gibi bir hava yaratmak istemiyorum. Kaçış yok! Kalkıp iki oynayayım bari. Sahneye doğru yürürken içimi garip bir heyecan sarıyor. Hiç beceremem bu oyun işlerini. Utanırım üstelik. İnsanlar bana bakarken yürüyüşüm bile değişir. Hayatım boyunca hep böyle heyecanlanan birisiydim. Okuldayken adımı söylerken bile sesim titrerdi. Bildiğim sorulara parmak kaldırmaya utanırdım. Dolmuşta "Müsalt bir yerde inecek var" demeye çekinirdim de sırf bu yüzden ineceğim duraktan üç beş durak ötede inip geriye doğru yürümüş olduğum çok olmuştur. Bunları yapamayan bir Mahmut nasıl oyun oynar? Üstelik kendimi bildim bileli bu oyun denen şey saçma gelmiştir bana. Kim icat etti acaba bu oyunu? İlk kim buldu da geçmişten bu yana değişe değişe görenek olarak geldi de bu düğünü buldu? İlk insanlar mı? İlkel insanlar yaktıkları ateşin etrafında halka oluşturup dans ederlermiş.Ateşin etrafında dans ederlerken içlerinden birisi çıkıp da yaptıkları saçmalık için "Yahu biz ne yapıyoruz böyle?" dememiş mi? Yani birisi çıkıp "Yahu biz ne yapıyoruz?" demediği için mi ben şu an "Erik Dalı" eşliğinde eniştemle oynuyorum. "Var üstüne Mamıt var üstüne!" Alın işte, bu da babam! Arkamdan o da sahneye çıkmış. Kendisi oynamayı hiç bilmez ama bacanağı olan göbekli eniştemden eksik kalmamak adına düğünlerde sahneye çıkıp, elleriyle alkış tutarak insanlara, karşısındakinin üstüne gitmesini söyler. Babamın düğünlerdeki görevi de budur. "Var üstüne Mamıt var üstüne." Ben de Mahmut olarak babamdan aldığım bu emri kendime bir görev bilip eniştemin üstüne doğru varıyorum. Eniştemin terden suyu çıkmış gömleğinin sağ tarafı pantolonundan dışarı çıkmış, alnı boncuk boncuk terlemiş ve yüzü oynamaktan pörsümüş. Kendisinin üstüne varmam eniştemi mutlu ediyor. Bu mutluluğu, aldığı alkolden dolayı kıpkırmızı olan yüzünde rahatça görebiliyorum. Bu durum babamın da çok hoşuna gitmiş olacak ki, iki de bir de, "Aferin oğluma, aferin benim koçuma" diyor. Yaptığım iş çok matrakmış gibi bir de babamdan aferin almak beni iyice utandırıyor. Alkışları "Bakın benim oğlan ne güzel de üstüne varıyor." der gibi. "Okuyup bi baltaya sap olamadı ama iyi kıvırıyor bizim oğlan " bakışı bu. İşin tuhaf yanı etrafımızdaki insanlar halka oluşturup alkışlayarak bu garip durumdan haz alıyor. Ana düşüncesi, sağlam olmayan erik dalına basılmaması gerektiğini anlatan oyun havası nihayet bittiğinde eniştem boynuma sarılarak beni öpüyor. Düğünlerde ve bayramlarda enişteler öpebilirdi. Bugünler dışında öpülürse şaşırılmalıydı bu duruma. Sonra "Tamam, git otur!" diyor bana. Gidip oturuyorum yerime. Bizim gibi Mahmutların kaderidir bu. Kalk oyna derler, oynarız, tamam git otur, derler otururuz. Masamda yine sıkılan gözlerle etrafımda bakabileceğim bir kız aramaya koyuluyorum. Damadın halası çeyrek takarken görüyorum o güzel yüzü. Düğün birden anlamlı hale geliyor. Simsiyah gözleri var kızın, bembeyaz yüzü. Halanın çeyrek taktığının uğultusu tüm masalara çökmüşken annem kulağıma eğilip, "Koskoca hala çeyrek taktı," diyor. Bunu, masada benden başka kimse olmadığı için bana söylüyor. Yoksa bu konuda hiçbir fikrimin olmayacağını, dolayısıyla dedikodu yapamayacağımı çok iyi biliyor. Ama bunu söylemek zorunda hissediyor annem. Ben kız tarafı kim, erkek tarafı kim, onu bile bilmiyorum. Kafamla onaylıyorum annemi.Şu an için beyaz yüzlü, kara gözlü kıza bakıyorum. Kim kime ne takarsa taksın umrumda değil. Kızın olduğu masaya doğru yoğunlaşıyorum. Bir an için kız baksın da göz göze gelelim diye kafamı bile çevirmiyorum.Kızın annesi de vardı yanında, bu durumu ona çaktırmamaya çalışıyorum. Gelin ile damadın anne babalarını karşılıklı göbek atsınlar diye sahneye davet ettikleri zaman kız benim masaya doğru bakıyor. İlk defa göz göze geliyoruz kız ile. Kız, ona baktığımı anlayınca hafif tebessüm ediyor. Demek ki biraz önce bizim göbekliyle sahnede madara oluşumuzu izlemiş diye düşünüyorum. Gözlerimi kaçırmıyorum. Fonda oyun havası bakışmamıza eşlik ediyor. "Hamam tası gümüşten Yeni geldim ben işten Bunu bana öğreten Senin topaç enişten." Haydaa! Yine mi enişte? Topaç üstelik. Bu sözler eşliğinde kız ile göz gözeyim. Yok yok, iki genç bu müzik eşliğinde birbirine bakamaz. Baksa da etkilenemez. Bu müzikle en fazla göbek atılır. İnsan böyle bir havada aşık olamaz. Bir an için kulağıma gelen müzikten kendimi soyutlamaya çalışayım diyorum ama oyun havası izin vermiyor. "Haydar paşa garında Anası da yanında Çağırdım da gelmedin Çıban çıksın başında" Kızın anası da yanında. Şu şarkının ettiğine bak! Kız kafasını çeviriyor. Anlıyorum ki Ankara düğünleri aşık olmaya hiç müsait değil. Damat çok çirkin. Koskoca hala da yeğenine bir bilezik takmadı zaten. Kolamı yudumluyorum.
··
1 artı 1'leme
·
5,3bin görüntüleme
Gül okurunun profil resmi
En son geçenlerde Gogol okurken bu kadar gülmüştüm, harika olmuş. Düğünlerde çekilen çileleri bal eyleyerek anlatmışsın abi ellerine sağlık. :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
Ne çile hem de.:) Teşekkür ederim.
dilârâ.. okurunun profil resmi
Nasıl keyif aldım okurken. Çok güzeldi çok👏🏼👏🏼👏🏼
Nesrin A. okurunun profil resmi
Hiç okumadan yorum sayısına bakınca eyvah dedim yine ne kavgası çıkmış. Uzun zamandır bu kadar olumlu yorum yapılmış güzel bir ileti görmemiştim, yüzümüzü güldürdünüz, elinize sağlık, ama gelinin kız kardeşine dikkat etmemiş Mahmut :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
Aman kavga olmasın.:) Doğru, gelinin kızkardeşleri de ayrı havalı olur değil mi düğünlerde? :) Çok teşekkür ederim Nesrin Hanım.
Ferah okurunun profil resmi
Bu İsmet'ler, Mahmut 'lar daha çok çekecek senin elinden diye düşünüyorum. Çektir çektir de okudukça hem gülerken hem de şöyle bir şapkamızı önümüze koyup düşünelim. Kaçımız İsmet, kaçımız Mahmut.. Ya da kaçımız onları es geçip kendimizin daha üstün olduğu egosu altında küçüldüğümüzü göremeyecek kadar körüz. Yüreğine emeğine sağlık Mustafa bayıldım öyküne.👋👋👋 Bir kaç ay sonra oğlum evlenecek ama tereddüt etmeden diyebiliyorum oğlum ve nişanlısı ikisi de çok güzeller :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
İsmet'in de Mahmut'un da içinde çokça Mustafa var. Beğenmene sevindim ve güzel yorumun için de çok teşekkür ederim. Ayrıca yakışıklı oğlunuz ve güzel gelininize mutluluklar dilerim.:)
Bu yorum görüntülenemiyor
Kaan okurunun profil resmi
Kalemine sağlık hocam. Hem güldürdü hem de duygulara tercüman oldu bu hikaye. Katılmamaya özenle çalıştığım klasik Türk ortamını ve geleneğini iyi ozetlemissin. :))
Mustafa A. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Kaan. Duygulara tercüman olduysam ne mutlu bana :))
Bu yorum görüntülenemiyor
Tayfun okurunun profil resmi
Damadın bibisi geldi, yerini aldı. Gelinin döşüne beş katlı maske ve damadın eline limon kolonyasını tutuşturdu. Cinsel temas aralığını aştı ve arkadaki çığırtkan çocukları pisten alalım dedi. Bibi bunu duydu, kenara çekildi ve Mustafa abiye bıraktı... Şantör Mustafa... Eğlenceli adamsın vesselam. Her ne kadar -yor ekini çok kullanan hikayeleri sevmesem de seni seviyorum. Unutma beyaz, 4 lastiği olan arabanın sahibiyim ben ;)
Mustafa A. okurunun profil resmi
😊 Güldürdün. O arabayı hiç unutmayacağım. Ben de seni seviyorum.
2 sonraki yanıtı göster
Osman Y. okurunun profil resmi
Mustafa Bey elinize sağlık , bugün itibariyle 1000K evriminiz tamamlanmıştır. En kısa zamanda ödülünüz için mesajla bilgilendirileceksiniz. Not : Bir Mustafa kolay yetişmiyor :)
Mustafa A. okurunun profil resmi
Her zaman kıymetimi bildiniz sayın Good Blondie Osman Bey:) Çok teşekkür ediyorum ayrıca ödülü de merak ettim.:)
1 sonraki yanıtı göster
45 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.