Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
1/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Şüphesiz Tolstoy, Rus edebiyatının en büyük isimlerinden birisidir. Özelikle uzun romanlarıyla dünya edebiyat tarihinde önemli bir yer edinmiştir diye düşünüyorum. Bunlar Savaş ve Barış, Anna Karenina ve Diriliş eserleridir. Ben şu an itibariyle ilk ikisini okudum, üçüncüsünün de konusunu biliyorum. Bunlarda ortak olan bir nokta var ki bu yüzden artık Tolstoy deyince benim aklıma hemen bu gelir: Eğer bir eser Tolstoy'unsa orada mutlaka kitap sonuna doğru imana gelen biri veya birileri vardır. Cüneyt Arkın'ın Kara Murat filmlerinde Kara Murat nasıl her film, çocukken kötülük kazanina düşerek adeta birer şeytan olarak çıkmış Bizanslılardan üç beşini film boyu imana getiriyorsa, Tolstoy da klasik edebiyatın Kara Murat'ıdır diyebilirim. Bununla birlikte Tolstoy da diğer büyük -bence dünyanın gelmiş geçmiş en büyük roman yazarı- Rus yazarı Dostoyevski gibi hayatının büyük bir bölümünde varoluşsal konular hakkında derinlemesine sorgulamalar yapmış bir kişidir. Bu ikisinin ortak noktası da bu sorgulamalarin sonucunda Hristiyanliktaki İsa yani Sevgi inancında veya ülküsünde karar kilmalaridir. Ancak ufak bir farkla: Dostoyevski daha çok halkın içinde biri olmasi nedeniyle belki de, halkını yoğun Batılılaşma ve nihilist atmosferde korumak için Isa inancında karar kilarken Tolstoy bence daha çok entelektüel bir bireysellik sonucunda bu kanıya varıyor. Bunu derken Tolstoy'un da halkı gözeten, düşünen yanını yadsimiyorum, bunu da eklemek isterim. Ayrıca Dostoyevski, daha çok İsa'nın(Tanrının) olmadığı bir dünyayı tahayyul edemediği veya ettiği tahayyulun oldukça karamsar bir tablo içermesi nedeniyle kafasında kötülük sorunu oldukça önemli bir soru oluştursa da nihayetinde birinin ona İsa'nın yasamadigini kanitlasa dahi ona inanmaya devam edeceği yönünde oldukça katı bir şekilde inancını ortaya koyar. Bir Kont da olan Tolstoy diğer sosyetelerden ayrılarak zihnen, hayat üzerine derinlemesine sorgulamaya başlar. Kont olduğu için maddi olanakları yüksek yani geçim derdi sıkıntısı yok denilebilir. Bu açıdan diyorum biraz zaten bireysel entelektüellik içeren sorgulama diye, neyse İslamı da oldukça araştırmış, bu nedenle hatta ekstra seviliyor olma ihtimali yüksektir. Hayatı noktalanirken sorgulamalari en son hangi noktadaydi bilmemizin imkanı yok tabiki. Belki o da bir Kara Murat bulup son dakikalarinda imana gelmiş olabilir. Bu uzun girizgahtan gelmek istediğim nokta, bu iki büyük yazarı da nihayetinde cezbeden şey, Hristiyanlığın temel doktrini olan Sevgi oluyor. İşte bu hikaye kitabının ilk hikayesinde de bu konu merkeze alınmıştır. İkinci hikayede ise affetme, kin gütmeme konusu işlenmiştir. Hristiyanliktaki meşhur biri sana tokat atarsa diğer yanağını uzat anlayışı takdir edilmiş veya örnek bir davranış şekli olarak lanse edilmiş denilebilir. Hikâyeden şunu alintilamak istiyorum: "Sana küfrederlerse susacaksin; nasılsa vicdanları sızlayacaktır." İşi vicdana bırakıyoruz. Tabiki kötü söz sahibine aittir denilebilir, güzeldir lakin Rus toplumunda nasıldır bilmiyorum da Türk toplumunda küfür lugatı o kadar geniş ki, ne kadar sessiz tepki verilebilir bilmiyorum. Ayrıca vicdanlarina bıraktığımız her kişinin de acaba bir vicdanı kalmış mi o da önemlidir. Dünya Heidi'nin dağindan veya Pollynanna'nin penceresinden göründüğü gibi değildir. Üçüncü hikayede de benzer konu işlenmiş; Yani Matta Incilinden alıntı olan şu söz merkeze alınmış: "Göze göz, dişe diş." dediğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin." Bu hikayede küçük bir sorun yüzünden birbirlerine kinlenen komşular uzun seneler birbirlerini dava edip duruyorlar. Nihayetinde davadan daha büyük bir sorunla yüzleşmek zorunda kalıp evin büyüğü dedemiz ulvi öğütlerini sıralıyor. Bu dedemiz aklıma zamanında ulvi bir programdaki beyaz sakallı göklerde bir yerde ulvi olarak dolaşan bir dedeyi getirmişti. Dedemizden birkaç söz "Bir ruhu yok etmek kolay, peki sonra sizin ruhunuz ne olacak? Adam kötülük ediyorsa ediyor, KATLANMAK gerek dostlar.", "Musibete boyun egersen, gün gelir musibet de sana boyun eğer," (tam olarak ne zaman mesela Kont Tolstoy, hani dünyada oldukça uzun zamandır başındaki musibetlerin bitmesini bekleyen milyonlarca insan var da?), "Sen kötülüğü yok etmek istiyorsun, ama o senin içinde büyüyor.", "Tanrının gücü kötülükte değil, iyilikte." Sözlerden sondan ikincisine hakkını verip diğerlerini yermek istiyorum. Biri sana kötülük ediyorsa ona karşı koymazsan o kişi muhtemelen sana daha da kötü davranacaktir. Bir de bunu bir kişi değil de bir topluluk, kurum ve benzeri çoğunluk olarak düşünecek olursak, bu işlenen tema ile devam edilirse şamaroglanına dönersin. Mücadele etmezse bir insan, ne başındaki kötülük kendi kendine gider ne de kendi hayatındaki olumsuzlugu değiştirebilir. Ancak her şeyin kendisine VERİLDİĞİ yönünde bir katı inancta ise haliyle bu hikayelerde olduğu gibi aynı yerden kendisine çareler VERİLMESİNI de bekler durur. Bir de bu öğretiyi kutsal koşullandirmaya alıp kitlelere yoneltirsen o zaman başına gelen sorunları hep yukarıya havale eden, başına ne geliyorsa gelsin susup bir başka alemde iyi oluruz şeklinde kendini motive ederek bu dünyayı çile çekilen bir yer olarak gören uysal kitleler yaratmış olursun. Uysal kitleler de kimin işine yarar herkes bilir heralde. Dördüncü hikaye hakkında hiçbir şey demek istemiyorum. Cidden çok kötüydü. Tema şu ama "Küçük çocuklar gibi olmazsaniz Göklerin Egemenligine asla giremezsiniz," (Matta incili). Cevap: Tamam. Ama asıl bir şey demek istemememin nedeni iki sayfa mi neydi hikaye ve o kadar derinlikten yoksun ki, ben mesaj vereceğim buyrun der gibiydi. Yok kalsın bu şekilde verilen mesaj, ben almayayim. Beşinci hikaye dördüncüden sonra çok daha iyi gelse de onun da diğer hikayelerden anlatım tarzı, diyaloglar gibi teknik özellikler açısından pek farkı yoktu. Kısaca hırslı olmama mesajı verilmiş. Altıncı yani son hikayede gerçek manada Leyla ile Mecnun'un bir sahnesinde sahilde İsmail abinin kendisine gerçek olmasi pek mümkün olmayan bir şey anlatan Mecnun'a verdiği cevap ve bu sırada yüzünün aldığı komik hali yaşadım. Bu nedenle "Ya He he inandım Tolstoy," dedim hikayeyi okurken. Tema ne peki bu hikayenin: Bir ailemiz var, zenginken mutlu olmamislar, sonra fakir olunca mutlu olmuşlar. Vay be!! Bakınız, zengin olup da mutlu olamayan insanlar elbette vardır. Zaten mutluluk kavramından kişinin ne anladığına bağlı olarak da bu konu daha derinlemesine tartışılabilir. Ama konu veya verilen mesaj bu değil. Hikaye boyu özelikle ekonomik olarak alt tabaka insanlara; sabredin, tokat yedin mi diğer yanagini dönün bir de oradan tokat yiyin, kötülük mu yapılıyor size olsun elbet geçer, hem kötülüğe karşı kötülük yapılmaz ki, burada cidden parantez açacağım [Neden kötülüğe verilen cevap sadece kötülük olabilirmis gibi bir algı var. Yani kötülüğe karşı verilecek aktif bir cevap neden illa kötülük olsun. İlla koyun gibi mi olsun insanlar illa sussunlar, ya geçer elbet mi desinler. Yok böyle bir dünya. Tabi var aslında böyle bir dünya malesef. O yüzden zaten insanlar sefalet içinde Kont Tolstoy!], sevgiye sarilin, biz gerçekten neye ihtiyacimiz var onu bilemeyiz, kim bilir İsa,o zaman sarıl İsa'ya yani sevgiye, o ne demişse odur ihtiyacımiz olan, ama binlerce sene evvel demiş, olsun karıştırma orasını zaten amaç sizi içinde oldugunuz yıl kaç olursa olsun hep binlerce sene öncesinde tutmak, ne dedin, şey dedim halaluyah sevgi kardeşim sarıl İsa'ya, peki, mumun parasini çıkışta ver ama, ne, halaluyah, peki; ve az önce de dedim zenginliğe çok heves etmeyin hatta hiç etmeyin, bakın zenginler mutsuz, fakirlik, elindekiyle kit kanaat geçinmek sıcak aile yuvası asıl mutluluk budur, şimdi sıcak aile yuvasına odaklanip olumsuz verilen mesajı kacirmayalim derim, bu tema Yeşilçam'dan bu yana halen bangir bangir işlenen ve kurulan hıyerarsik sistemin devamı için elzem görülen bir temanin doğrultusunda verilen mesajdir; dizileri filmleri hatta iyi film diziler de vardır aralarında, zenginler hep sorun yaşar, öyle ki yaşadığı sorunlardan bir türlü zenginliğinin keyfini yaşayamaz ama karşı konumdaki fakir aile ise açtır bilaçtir ama hep mutludur, yiyecek ekmek yoktur ama olsun biz mutluyuz denir, bizzat babamdan daha geçen şunu duydum; ya zenginler zaten hep dertli onlar mutsuz vs vs, bu sıradan bir durum değildir. Uzun yıllar işlenen ve dünyanın çoğunluğunu oluşturan fakirlere verilen mesajdir. Kont Tolstoy bunu iyi niyetli yapmıştır, bilemem ama ben niyetten bahsetmiyorum. Ayrıca cehenneme giden yollar da iyi niyet taslarindan oluşur da derler, bunu da unutmamak gerekiyor. Sonra, temalar kadar bunların işlenilis yani anlatilis tarzı da alt seviyededir. Hani bu temaları alırsın ve onu öyle bir islersin ki okur katılmasa da helal olsun ne yazmış der. Mesela Savaş ve Barış, tema hoşuma gitmedi ama dedim adam yazmış, helal olsun. Keza Anna Karenina, bence roman tarihinde örnek eser ama katılmadığım işlenen fikirler de var ama edebi olarak önemli değil benim hosuma gitmeyen fikirlerin olmasi. Ama bu İnsan Neyle Yaşar kıtabindaki hikayeler, Sırlar dünyası ve türevi programlardan fırlamis gibi, hatta okurken Tolstoy'u elinde uzun bir asa ile bu programları sunarken hayal ettim. En son bu hissi Filibeli Ahmet'in Amak-i hayal kıtabinda hissetmistim. Birinci, ikinci diye tanımladığım hikayelerin adını da bırakayim buraya; 1. İnsan ne ile yaşar 2. Kıvılcımı Söndürmeyen Ateşi Zapt Edemez 3. Mum 4. Kızlar Büyüklerden Akıllıymış 5. İnsana Çok Toprak Gerekir mi? 6. İlyas Son olarak kitabı okurken kulağıma hep şu müziğin geldiğini zannettim. youtu.be/6xUnSVTh8fI İyi okumalar
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019190,8bin okunma
··
260 görüntüleme
Ömer Gezen okurunun profil resmi
Sen nasıl Tolstoy'un kitabına 1 puan verirsin! Kitabı anlamamışsındır kesin. Yazık...
Kaan okurunun profil resmi
Tabi canım. Ben kimim ki :))
Nübar okurunun profil resmi
Tolstoy okuyamıyorum deyince insanlar tuhaf bir yaratıkmışım gibi bakıyorlar sürekli. Yazdığınız gibi sonda hep bir imana gelmeler, dindar olmalar filan geriyor. Bu kitapta da, "Diriliş" kitabında da aynı şeyler. Övgüler yağdırmadığınız için teşekkür ederim, Tolstoy severler linçleyecek beni :b
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, begenmenize sevindim☺
Tayfun okurunun profil resmi
Dostoveyski akıla, Tolstoy bana göre kalbe hitap ediyor. Daha ruhani, daha mistik hikayeler içeriyor. Ancak çağımızda bu işler pek tutmuyor. Döneminde sonunu bilemediğin şeyler şimdi ayan beyan tahmin edebiliyorsun. Bu kısımda Tolstoy’un edebi kişiliği tartışılabilir, çünkü ne hikayeler gördük ne hikayeler. Kanal 7 tadında hikayeler sadece günümüz kurbanıdır ;) Meleğin göğe yükselirken deri ustasına sesini duyurması benim yüreğimi hoplatmıştı.
Kaan okurunun profil resmi
İlk cümleye katılıyorum, doğru bir tanımlama. Buna ek olarak, Dostoyevski Tolstoy'a göre insan psikolojisini çok daha iyi anlayan ve bunu ifade edebilen bir yazar. Bu nedenle ki insanı anlayan Dostoyevski, mistik öğelere eserlerinde çok yer veren Tolstoy'a göre daha çok insana hitap edebiliyor. Bence çok daha kalıcıdir da. Mistik öğelerin varlığı ayrıca okuyan kişilerin kendi hayat görüşlerine göre güzel veya kötü, çekici veya itici gelebilir tabiki, normaldir. Ama bunu aktarım noktasinda Tolstoy bu eserinde bence iyi değildi. Mesela Balzac'in
Seraphita
Seraphita
kıtabinda mistik öğe vardı ama Balzac bunu edebi seviye olarak daha iyi anlatabilmis. Bu nedenle sanırım o kitaba 6 puan vermiştim. :)
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Adem okurunun profil resmi
Anna Karenina'da bıraktım ben Tolstoy romanlarını. Rus edebiyatına ayrı bir sempatim var lakin nedense Tolstoy'un diğer romanlarına elim varmadı bir türlü... Ayrıntılı bir inceleme olmuş eline sağlık :) bu kitabı okumuştum ama pek bir etki bırakmamış olacak ki anımsadığım bölümler az oldu incelemenle genel bir hatırlama süreci gerçekleştirdim :)
Kaan okurunun profil resmi
Zirvede bırakmışsin o zaman Tolstoy'u :) Teşekkür ederim, begenmene sevindim.☺
Yeşim okurunun profil resmi
Teknemle Mavi Tur'a çıkmışım. Ama dehşet mutsuzum. Neden?? Ejderha meyveli smoothiem bitmiş. Başımı en yakın adadaki taşa vurayım.. Eline sağlık.
Kaan okurunun profil resmi
:) Teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.