Gönderi

182 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Kapıları Açmak
3.kez okuduğum Kapıları Açmak, Mustafa Kutlu’nun en sevdiğim eserlerinden biri. Hayat gibi hikâye, hikâye gibi bir hayat. Yalnız kitap hakkında söylenenlere baktım da bazı okurlar, kitabın ilk 30-33 sayfada başlamadığından dem vurmuş. Evet, Mustafa Kutlu o sayfalarda biraz konuşuyor ama insanların böyle diyeceğini tahmin etmiş olmalı ki 26. ve 27. sayfalarda şöyle demiş: "Lafı uzattığımın farkındayım.. Az daha sabredin.. Ben bildiğim-inandığım şekliyle anlatayım, kafasına yatan okur; yatmayan 'amaan sıktı be' deyip atar." Ama Allah’a hamd olsun, ilkinde de, ikincisinde de, üçüncüsünde de ‘aman sıktı be’ dememiş, büyük bir iştiha ile okumuşum. Çünkü Mustafa Kutlu... :) Eser, bir sahil kasabasında geçiyor. Biraz biraz değişmeye çalışan, kasabada yaşayanların biraz paragöz ve tamahkâr, biraz dedikoducu taraflarını aktarıyor. Ama bir yandan da ahlâk, ayıplanma korkusu, dışlanma tedirginliği hâlen eserde yaşıyor. Kasaba insanlarından bazıları ahlâkî buhranda ama hâlen anaya, ataya saygı var. Hocaya, imama, büyüğe ittiba ve itibâr var. Bu noktada farklı mizâç ve karakterler ile yaşayan insanların, garip hâli ile kapılarının birbirine açılması, yollarının birbirine çıkmasını anlatıyor Kapıları Açmak... Ve ayni zamanda bir insan hem zalim hem düşkün. Ötede şahsiyetsiz, karaktersiz biri var ama zamanla yer yer tövbekâr ve nâdim oluveriyor. Paragöz ve hırslı birinin aklı zaman geliyor yerine ve ‘ulan n’aptık be’ diyor. Ama şu: yine paragöz, yine çirkef. Ama bunun yanında gözü tok adamlar, dinli, diyânetli insanlar da var. Yardımseverler, cesurlar, kahramanlar var. Kutlu, insanüstüyü anlatmıyor zaten. Hepimizin içinde biraz iyi biraz kötü yok mu? Kimimizin kalbinde güzel baskın, kimizinkinde çirkinlik baskın. İşte yazar bu kitabında güzel-çirkin huyları bağırlarında taşıyanları anlatmış, zâlim beyoğlunun, silik marangozun, tamahkâr kahvecinin ve mangal gibi yürek taşıyan kadının üzerinden... Ben en çok Zehra’ya hayran oldum, Cihan’a da yumruklarımı sıktım, âh ulan diyerek... Aşk dünyanın en güzel şeyi, sevdiğini almak, evlenmek en masum şeyi. Ama harekete geçilmezse aşk solar, uğruna canından vazgeçeceğin yâri de eloğlu alır kaçırır. Bu hikâyede iyilik kapısı, güzellik kapısı Zehra idi. O kapının anahtarı da Cihan idi. Cihan anahtarlığını bilmedi ve ipsiz, sapsız bir çilingir açtı kapıyı zorla, inciterek, kırarak... Kapının kilidi kırıldı, kapı kırıldı ama kapı ‘ben bittim’ demedi. Her şeyin başladığı yere döndü ve kendisini sağlamlaştırdı. Yıllar sonra anahtarda tık yoktu ama tüm kasabayı, tüm insanları incitilmiş, kırılmış kadın değiştirdi. Ve şu: kapı, zaman geldi yeni bilenmiş bıçak oldu. Ve ayaklarına dolanan zehirli otları da dibinden kesti. Kapı güçlüydü. Yürek güçlüydü, kadın güçlüydü. 10 tane erkeğe bedel bir kadın vardı. Bu eserde pes etmemeyi öğrendik, bırakmamayı, vazgeçmemeyi dahası sahip çıkmayı öğrendik. Hadi bakalım, kitapsız kalmayın. Hayırlı ramazanlar...
Kapıları Açmak
Kapıları Açmak
Mustafa Kutlu
Mustafa Kutlu
Kapıları Açmak
Kapıları AçmakMustafa Kutlu · Dergah Yayınları · 20102,607 okunma
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.