Gönderi

Dumanların ortasında arkadaşım Annabeth duruyordu. Kir pas içindeydi ve yüzünde çizikler vardı. Omzunda yıpranmış bir sırt çantası, cebinde katlanmış bir beysbol kepi, elinde bronz bir bıçak, fırtına grisi gözlerinde ise vahşi bir bakış vardı; sanki hayaletlerden kaça kaça binlerce kilometre tepmişti. Tüm bu süre boyunca aptal gibi bakınıp duran Matt Sloan sonunda kendisine geldi. Annabeth'e gözlerini kırpıştırarak baktı, sanki onu not defterimin arasında duran fotoğrafından hayal meyal hatırlamış gibiydi. "O kız bu kız... bu kız o..." Annabeth, Matt'in burnunun üstüne yumruğunu indirdi ve onu yere yapıştırdı. "Ve sen," dedi ona, "arkadaşımı rahat bırak."
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.