Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

395 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Erbab-ı mütalaanın muhayyilesini fütuhat dairesiyle tevsi eden bir roman…
“Tûti-i mu’cize-gûyem ne desem lâf değil Çerh ile söyleşemem âyinesi sâf değil”
Nef'î
Nef'î
Kendi içinde bir serüven yaşayıp fildişi kulelerde romanını tamamlamak yerine tebdil-i kıyafetle hayatın içine karışıp gözlemler yapan ve bunu romanlarına yansıtan bir yazar olan Kaan Murat Yanık'ın,
Butimar
Butimar
'daki psikiyatr karakterini kafasında kurgularken, aynı romanda geçtiği gibi kendisinin de çarşaf giyip İstanbul’un Bebek semtinde dolaşması, sosyetik cafelere, yoga merkezlerine girip çıkması ve aldığı tepkilerin yazdıklarını ve hikâyesini şekillendirmesi gibi; bu sefer de kadın psikolojisini tam manasıyla idrak edebilmek için,
Uzakların Şarkısı
Uzakların Şarkısı
romanı üstünde çalıştığı iki yılı aşkın süre zarfında 690 kadınla röportaj yapmış. Kaan Murat Yanık, kitabın psikopat Kakadu cinsi papağanı Zencefil ile uzaklara yaptığı bir seyahat esnasında tanışır; aynı romandaki Gülbadem karakteri gibi onun da deli, bembeyaz ama çok zeki bir papağanla dostluk kurması pek kolay olmaz. Onu romanının başkahramanı yapma kararı sonrası birlikte uzun bir mesai süreci geçirir ve maceralar yaşar. Zencefil, onun için muzip bir kuş veya roman karakteri olmaktan öte, gerçek bir dostudur, artık… i.imgyukle.com/2020/05/09/rKix... Kaan Murat Yanık, Uzakların Şarkısı’nın ilk bölümünü Kars’ta, -37 dereceyi gören bir havada yazmaya başlar, roman kahramanları bilincinin diplerinde uyuklayarak onu beklemektedir, zaten. İçlerinden birinin suretine bürünüp kar altında saatlerce yürür, Kars’ın ücra ilçelerinde, köylerinde gezinir. Sıcak ve dumanlı kahvehanelerinde pinekleyip, mütevazı bakkallarıyla, neşeli müzisyenleriyle ahbap olur. Sonrasında, aylar süren Kars macerasının ardından İstanbul’a döner ve sadece romana odaklanır. Bu süreç içerisinde ayrıca sağlık sorunlarıyla ve psikolojisi bozuk olan papağanı Zencefil’in sinir krizleriyle de boğuşur. Akabinde çeşitli ülkelere yaptığı seyahatler sonucunda romana son noktayı Karadağ’ın Miami’si olan Budva’nın Hemingway Cafe’sinde koyup editörüne yollar. Kitabın ilk bölümünde Kars’a doğru yolculuğa çıkan Bünyamin altı yıl içinde yazdığı roman taslaklarını toplamda 67 yayınevine göndermiş, çoğundan bir yanıt dahi alamamış, intiharın eşiğinden dönüp içinde uyuklayan mirasyedi umutların işbirliğiyle yeni bir başlangıca sürüklenen yeni yetme bir yazardır. Bu sefer “Bambaşka bir romanı yazmalıyım,” der zihnindeki kelebeğe. “Gerçekten daha gerçek olmalı. Hissetmediğim, dokunamadığım yapay bir dünya değil, bizzat karnımı karıncalandıran bir hakikati…” (s.13) Ve Kars’a vardığında görüştüğü emlakçının tam da Bünyamin’in istediği gibi bir ev olarak lanse ettiği hem de tam bir sanatçı evi olduğuna inandırmak için ona bu evde daha önce kaldığını iddia ettiği ve ismini vermeden cismini tarif ettiği iki kişiden biri
Tarık Akan
Tarık Akan
’dır : “Çok uzun boylu, gençliğinde siyah ve gür saçlı, yeşil gözlü, çapkın gülüşlü…” Diğeri de
Orhan Pamuk
Orhan Pamuk
: “Gözlüklü, kır saçlı, postbıyık romanlar yazan…” (s.15) Bünyamin Kars’ta kiraladığı evde roman moduna girip yazmaya başladığında üniversite yıllarında yaşadığı ağır travmanın hikâyesini ve zaman-mekan düzleminde tüm bunların müsebbibi olan Eylül karakterini okumaya başlarız… Bu hikâyede, en çok dikkat çeken kısım ise şurasıdır: “Hayat, insanla beslenen bir çemberdir” der, Eylül bir defasında; sonra da her gece tekrar ettiği cümleye yaslanır ve “Ben bu zamana ait değilim, hatta bu aileye, bu bedene ve bu ruha da. Tüm bunlara yanlışlıkla dahil olmuş gibiyim.” cümleleriyle Bünyamin’i içinden çıkamayacağı bir muğlaklığa sürükler. (s.34-35) İki ay yazıp çizme faslından sonra Bünyamin, bir gün dışarıda volta atarken Besti Nine’yle* karşılaşır ve asıl merakını celbedecek ve hayatının gidişatını değiştirecek hadiseler de bundan sonra başlar. (*Azerbaycan Türk’ü olan yazarın anneannesinin ismidir, "Besti". Öyle ki, ninesinin anlattığı masallarla büyüyen yazar, onun ismini romanında yaşatmak ister. ) Ve nihayet, divan şairi Nef’i gazelindeki gibi mucize sözler söyleyen 266 yaşındaki tuti Zencefil Nam Şekerbaz’la tanışır. Romanın ikinci bölümünde, Zencefil’in eski dostu Gülbadem’le birlikte yaşadığı hikâyeyi dinleriz. Kitabın birinci bölümündeki Kars’ın soğuğundan sonra, ikinci bölümde Hindistan’ın sıcağına oradan da 18. yüzyıl’daki İstanbul’un keşmekeşine uzanan maceralara tanık oluruz. Roman yazarken, zamanı zembereklerine varıncaya dek irdelemeyi ve onu bir oyun hamuru gibi kullanmayı seven Kaan Murat Yanık en çok 18. yüzyıl İstanbul’unda yaşamak istermiş. Bunun için zaman makinesi yapmayı bile düşünmüş. Fakat bu mümkün olmadığı için, bu romanı yazmış; zaten tarihi romanların aynı zamanda birer zaman makinesi işlevi gördüğünü belirtiyor… Kurmaca, Kaan Murat Yanık‘ın Butimar’dan aşina olduğumuz postmodern çerçevesi içinde yerleştirilmiş. Fakat, Butimar‘a kıyasla daha yoğun bir anlatım ve sürpriz üstüne sürpriz var. Butimar’ın ilk romanı olması hasebiyle bazen duygu kontrolü noktasında sarkmalar olduğunu kabul eden yazar, bu kez Uzakların Şarkısı’nda tekniği epey öne çıkarmaya çalıştığını ifade ediyor. Hakeza, Butimar’da olduğu gibi yine hayalle hakikat, şimdiyle geçmiş arasında muğlaklıkla beslenen hikâyede anlam yaratmaya çalışırken kurgudan da ödün vermeyen bir anlatım tarzını görüyoruz. Romanın karakter kadrosu oldukça geniş. İsimler ilginç: İpek Böceği, Fıstıkçı Şahap, Kurbağazade, Feylesof, Zurna Osman, Ejder, Fülfül, Frenk Üzümü ve elbette Gülbadem… Bunlardan birkaçı. Bir anda büyülü ve renkli bir 18. yüzyıl İstanbul’unda Galata Kulesi ve Kukumav Kahvehanesi gibi mekanlarda buluyoruz kendimizi. Ruhsar karakteri ve Ruhhane ile her ruhun bir rengi olduğuna dair işlenen bölüm de oldukça ilgi çekici. Bilimsel bir temeli olmasa da ve tamamen kurmacanın bir parçası olsa da, yazar özellikle Romayana ve Mahabanata gibi Hint destanları ve Güney Amerika mitoslarındaki gibi 13 çeşit renk ve bunların her birine ait şekillenen ruh tasnifi üzerinden enteresan bir bağlantı kuruyor. Kaan Murat Yanık, ninesinin anlattığı masallarla büyüyen bir çocuktur; amcasının roman sandığında bulduğu eski kitapları okumaya başladığı yıllardan beri bir hayal dünyasının içinde yaşayan ve kafasının içinde hikâyeler kurgulamaya başlayan biri olup çıkmıştır. Üniversitede Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde birinci sınıftayken derslerden sıkılıp sürekli kütüphaneye kaçar ve ilk önce Marquez’i ardından Borges ve Gallegos’u keşfedip Latin Amerika edebiyatı ve büyülü gerçekçilik akımının etkisiyle aslında hep çocukluğundan beri aşina olduğu anlatıları kitaplarına taşır ve masalla romanı birbirine uyarlayıp okura sunmasının belki de en büyük nedeni budur. Ayrıca, lisans tezini
Şah ve Sultan
Şah ve Sultan
üzerine yazmış ve
İskender Pala
İskender Pala
’nın da asistanlığını yapmıştır. youtube.com/watch?v=sTkee9t... Uzakların Şarkısı’nda aşkın birçok boyutunu irdeleyen yazar, Doğu’nun yani klasik anlatının figürleri, motifleri ve kabulleniş biçimlerine dokunmaya çalışıp, bunun yanı sıra aşkın ontolojik çehresi veya Freudyen tarafını da aynı potada mayalayıp ortaya bambaşka bir aşk algısı ortaya çıkarmaya çalışmış. Bu romanda zamanda yolculuk, aşk, ölüm ve diğer meseleleri büyülü gerçeklik akımı içerisinde var eden yazarın bunu fantastik veya sürreal kurguya evriltmeden ustalıkla yaptığını söylemek mümkün… Zaten, büyülü gerçekçiliği seven ve fantastik kurgudan hazzetmeyen yazarımız, asıl meselesinin olmayan bir dünya değil, var olup her yerinden başkalık akan bir dünya olduğunu ve bunun için uğraştığını ifade ediyor. Velhasıl kelam,
Uzakların Şarkısı
Uzakların Şarkısı
kesinlikle okunmaya değer ve size edebiyat penceresinden çok şey katacak bir roman…
Uzakların Şarkısı
Uzakların ŞarkısıKaan Murat Yanık · Everest Yayınları · 20172,913 okunma
··
1.392 görüntüleme
kitapuzmanı okurunun profil resmi
Nasıl bu kadar kapsamlı, bilgilendirici ve kurgunun damarlarına varıncaya kadar röntgenini çeken bir yorum yapılabilir! Kitap hakkında çok ciddi edebiyat dergilerinde bile bu kadar güzel bir inceleme okumamıştım. Hayranlıkla okudum, tebrik ederim. 1000 kitap sizin gibi üyeler sayesinde Türkiye'nin en iyi kitap-kritik portalı olmaya aday...
M A X I M U S okurunun profil resmi
Teşekkürler :)
Zerrin Dönmez okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme tebrik ediyorum
Hatice Yenilmez okurunun profil resmi
Şimdiye kadar okuduğum en güzel incelemelerden. Tebrik ederim. Emeğinize sağlık.
M A X I M U S okurunun profil resmi
Teşekkür ederim :)
ozge okurunun profil resmi
Bende yazarın Butimar kitabını okuyorum.Okurken İskender Pala, ihsan oktay anar tarzına yakın bulmuştum ki yorumunuzda İskender Pala'nın asistanı olduğunu öğrendim . Detaylı ve öğretici bir yorum olmuş. Emeğinize sağlık.
Betül okurunun profil resmi
Kitabı okumuş olarak hatta butimardab daha iyi bulmanın yanı sıra tekraren okumuş gibiyim. Emeginize sağlık👏👏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.