Gönderi

- " (…) 17 yaşına kadar sayısız kere ava gittim… Ördek avı, bıldırcın avı… Ve balık avı… Ve tavşan avı!.. Özellikle geceleri kır yollarında arabanın ışığını görünce çöken tavşan avları sırasında, yollarda gördüğüm "aaa!… Tilki"ler… Bunların hiçbirinin kazınmış bir hatırası yok!.. 14 yaşındayım… Bir yaz günü, babamın alaydan mesai arkadaşları ve aileleriyle iki otobüs tutarak gittiğimiz, kır gezisi… Eskişehir’e 40-45 kilometre mesafedeki, çam ormanlarına, Hasırca’ya… Annem, babam, kardeşlerim ve rahmetli Teyzem… Unutulmaz bir gezi… Ve gece kadınların orada kalmak istememeleri yüzünden, otobüsler bir günlük tutulmuştu… Kadınlar oranın tadını aldıktan sonra, o geceyi orada geçirmek ve ertesi akşamüstü dönmek için kocalarına nasıl ısrar ediyorlardı… Ama otobüslerin yarın başka bir anlaşması olduğu için, bu mümkün olamamıştı… Derede serpmeyle 60-70 kişiyi doyuran ve bir o kadar insanı da doyuracak olan balık avı… Kol kadar balıkları, armut toplar gibi eliyle derenin oyuklarından çıkaranlar… O küçük dere nasıl da balık kaynıyordu!.. Tilki… Dolunayın altında biten bir zevkin hüznüyle eşyalar toplanırken, binlerce ateşböceğinin görüntüsü ayaklarımı büsbütün geri geri götürüyordu… Ve bir yavru tilki!… Bizim oradan ayrılmamızı bile bekleyemeyen bir yavru tilki, her kovalayışımızın ardından, başka bir eşya kümesinin yanında görünüyor!.. Onu yakalayıp evde beslemek fikri bana nasıl cazip görünüyordu ama, ne yakalamak mümkündü, ne de annemin onu kabul etmesi, ne de evcilleşmesi!.. Onu hafızam resim hâlinde yakaladı ve aslı ölmüş olsa da, faslı yaşıyor!.. "
Sayfa 429 - 430 İBDA YayınlarıKitabı okudu
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.