Gönderi

Yine 1930’larda yaşanan bunalımdan çıkarılan dersler nedeniyle, hem ABD hem de Batı Avrupa ülkelerinde devlet müdahaleciliği benimsendi. İktisadi istikrar ve istihdam yaratmak için para ve özellikle de maliye politikalarının aktif olarak devreye sokulmasını öngören Keynes’ci politikalar kabul görmeye başladı. 1930’larda fiili olarak başlayan devlet müdahaleciliğinin resmi politika haline dönüşmesiyle, sosyal alanlarda da devlet harcamaları Öne çıkmaya, gelişmiş ülkelerde refah devleti uygulamaları yaygınlaşmaya başladı. Yakın geçmişteki acı deneyimlerden ders çıkarmaya çalışan Batı Avrupa ülkeleri de 1952 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kurdular. 1958 yılında imzalanan Roma Antlaşması ile altı Batı Avrupa ülkesi arasındaki iktisadi ve siyasi işbirliği Ortak Pazar adı altında bir gümrük birliğine dönüşecek ve ilerleyen yıllarda Avrupa ekonomilerinin bütünleşmesi yönünde pek çok kurumsal düzenleme gerçekleşecekti. Gelişen ülkelerde ise yine devlet müdahaleciliğine dayanan ve Keynes’ci politikalarla çelişmeyen ithal ikamesi yoluyla sanayileşme stratejileri benimseniyordu. Doğu Avrupa’nın sosyalist ekonomilerinde merkezi planlama sanayi kesiminde yüksek yatırım ve birikim hlzlan sağlıyordu. Bu kurumsal değişiklikler, Soğuk Savaş koşullarına karşın, dünya ekonomisinin tarihindeki en güçlü büyüme dalgasını yakalayabilmesinde çok önemli rol oynadı.
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.