Gönderi

112 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Peyami Safa'nın en bilinen eseri "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu"nda, 15 yaşında adı bilinmeyen bir gencin, 7 yıldır iyileşemediği çaresiz bir kemik hastalığına yakalanması ve bu süreçte koğuşta yaşadığı acı dolu, sıkıntılı ve depresif tedavi süreci anlatılmaktadır. Hastalık psikolojisi ve aşık olduğu genç kıza olan hislerini öyle tasvirler ve betimlemelerle anlatmış ki hayran olmamak elde değil. Osmanlı türkçesi kelimelerle dolu eseri tek zorlaştıran kısım dili olsa da, alıştıkça ve türkçe açıklamalarını okudukça kolayca alışıyorsunuz. Türk edebiyatında "insan ruhunun derinliklerinde ve labirentlerinde dolaşan ilk roman" olması, Tanpınarın dediği gibi "acının ve ıstırabın yegani kitabi" olarak görülmesi de eserin değerini bize aktarıyor. Çektiği hastalığın ruhunda sevinç olduğunda nasıl iyileştirdiğini, karamsarlığa kapılıp üzgün hissettiğinde hastalığının nasıl ilerlediğinin yansıtılması; eserin psikolojimizin hastalıklarımızda olan etkisini gözler önüne sermektedir. Kitabın cumhuriyet döneminde yazılmış olması ve ilk kez psikolojik analizlere yer vermiş olmasıyla, Türk klasiklerinde psikolojiye yer veren ilk eserler arasında yer almıştır. Ayrıca eser yazarın çocukluk ve gençlik yıllarından esinlenerek yazılmış ve eseri yazmasına Nazım Hikmet ısrar etmiştir. Eseri 3 kez okuyan Nazım Hikmet, 30 defa daha okuyabileceğini belirtmiştir, bu yüzden sizlerin de severek okuyacağını düşünüyorum.
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022111 okunma
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.