Sen bu kitabı okurken paylaştığın pasajlarla bir yandan anlatıların gülünçlük seviyelerine şaşırıyor, bir yandan da ''Neden inanmamalıyım?'' sorusuna gayet doyurucu cevaplar alıyordum. Tabi üzüldüğüm bir durum da vardı; o da pek çok kadının kendilerine dayatılan ve kendilerini aşağılayan bu sert giyim kurallarını gönülden savunmalarıydı. Bugün bile azımsanmayacak sayıda kadın, kendilerini özgürleştirmek isteyenlere karşı nefret duyarken (doğal olarak bu nefretten en büyük payı Atatürk alıyor), kendilerini aşağılayan bu giyim ve 'erdem(!)' kurallarına gönülden bağlanmayı seçiyorlar, bence işin asıl trajik kısmı da bu. Umarım bu safsataları geride bıraktığımız günler de gelir, çünkü toplumsal aydınlanmanın ön koşulu kadınların aydınlanmasıdır. Çok güzel bir okuma ve inceleme olmuş gerçekten, yine faydalandık :)