Gönderi

Anadolu'daki bir teyzeyi toplumsal meselelerden çok, orucunu neyin bozacağı ilgilendiriyor. -Burada şunu görmek lazım, acaba Islam bunu mu istiyor? Yani isteneni ver mi diyor, yoksa başka bir yaşam biçimi mi sunuyor? Sen televizyondan bunu anlatıyorsun, sadece lokal yaralara çözüm olabiliyorsun ama İslam'ın istediği bu değil. İslam’ın istediği başka bir zihin, başka bir yaşam biçimi ve ideal insan aslında. İnsan-ı kâmil dediğimiz o yolda insanın ilerleyişi. Tebliğ metodu da böyle ilerliyor. Efendimiz döneminde de kimse gelip bir soru sorup ayrılmıyor. Çünkü hayatımız birkaç sorunun cevabından ibaret değil. Efendimizin dizinin dibinde sahabeler yetişiyor. Bedevilerle olan iletişimi de var hadislerde Efendimizin. Müslüman olmuş, "Ben ne yapayım?" diye soruyor, "Sen namazını kıl, orucunu tut, annene iyi davran" diye de cevaplar alıyor. Böyle bir yaklaşım da var tabii. Aslında herkesin kendi potansiyeline göre bir tebliğ metodu var. Ama Islam "Senin potansiyelin bu, burada kal" demiyor. O potansiyeli geliştirmek üzere bir metodu var. Fakat televizyon vaizliğinde biz bunu göremiyoruz, orada sadece sorulan sorulara cevap veriliyor ve kişi orada bırakılıyor. Programlarda görmüşsünüzdür. programa telefonla bağlandığı için heyecandan konuşamayan insanlar var. Vaiz oradaki cevabın ya da anlatılanın önüne geçiyor. Neil Postman'ın bunu Tanrı'nın değil, vaizin putlaştirılması ve vaizlerin mesajın önüne geçiyor olması diye ifade ettiği güzel bir yaklaşımı vardır.
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.