Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

296 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Aydınlanma yolunda bir ömür...
Hiçbir karanlığın perdeleyemeyeceği ışığını sonsuza dek yansıtmaya devam edecek bir hayat... Çocukluk ve ilk gençlik yıllarından, Nadire Hanım’ın vefatına kadar, kendisine hem anne hem baba olan biricik annesinden tüm gücünü alarak başlamıştı zorluklarla geçecek olan hayatına Bahriye. Milli Mücadele yıllarında doğmuş, Gazi Paşa’nın devrimlerine şahitlik etmiş, tüm bunları adeta çivi gibi zihnine işlemişti. İlköğretiminden sonra geldiği İstanbul’da Kandilli Kız Lisesi yılları Bahriye'nin sanatla, müzikle, edebiyatla, tarihle içiçe büyüyen, aynı zamanda okuldaki arkadaş çevresinden dolayı siyasetle de yakından alakadar bir genç kız olmasını sağlamıştı. Ardından gençlik hayali olan devrimin kalbi olarak nitelediği Ankara’da, Dil Tarih’te devam eden üniversite yılları Bahriye’nin hayatında yeni ve sonuçlarının ne olacağını bilemeyeceği fırtınalı bir hayata adım adım götürdü onu. Bir öğrenciyken inkılaplara olan duruşu çok netti, katıksız bir devrimciydi Bahriye. Bu konuda tavrı çok katiydi, inkılaplara karşı çıkmak kabul edilemezdi onun için. Yaşamıyla şahit olduğu bu sıkıntılı zamanlarda ve kadın olarak gelebildiği konumların zor koşulları altında bir kadın ilahiyatçı olarak, laikliğe, Cumhuriyet inkılâplarına inanan bir aydın olarak mücadele ediyordu, bunu bütün hayatı boyunca kararlılıkla sürdürmeye yeminliydi. Yaşadığı coğrafya, devrime rağmen, kadını, din ve toplum ilişkilerinde ikinci plana itme, ikinci sınıf görme eğilimindeydi. Bu eğilimin aslında Türk tarihinde olmadığını yazdığı nice makaleler, yazılar, kitaplar, ve radyo programları ile ispat etmeye çalışıyordu Bahriye. Bahriye’nin gözlemlediği bir diğer husus ise Cumhuriyet devrimiyle değişim yoluna girilmesiydi, ama bu değişimin topluma yansıtılmasının, devrimin halka doğru anlatılmadığını düşünüyordu. #78564026 Senato’da sürekli inkılaplara yeterince sahip çıkamadıklarından dert yanıyordu. Tüm bunlarla aslında ne kadar büyük bir risk aldığının farkındaydı... Ama halkın aydınlanması ve her türlü gerici, yoz fikirden uzak durması için birileri bu riski göze almak zorunda diye düşünüyor, bu uğurda azimle çabalarını sürdürüyordu. Cemaat ve tarikatları, laikliğe ve devlete karşı irticai ve emperyalist bir tehdit olarak görüyor, gençlerin ve çocukların onların evlerine muhtaç edilmemesi gerektiğine inanıyordu... Din, mezhep ve cemaat konuları, bu coğrafyada, üzerine düşünülmesi ve yazılması en sakıncalı konulardı... Sadece sakıncalı olsa iyi, oldukça da tehlikeliydi, ama insanlara doğruyu anlatmayı rehber seçmişti kendine birçok yol arkadaşı gibi. Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu, Abdi İpekçi, Bedrettin Cömert, Bahriye Üçok... Bugün onların yaptığını kaçımız cesurca yapabilir diye düşünüyorum bazen... "Bu insanlar ne için öldürüldü? İrticaya karşı çıktıkları için öldürüldü? Laik Türkiye dedikleri için öldürüldü..." Çocukluğunda geçimlerini sağlamak için yaptığı üçüncü sınıf gemi yolculuklarını, doktora tezini yazarken bir yandan çeviri yapıp diğer taraftan dikiş dikmişliğini, evde iki memur maaşıyla zar zor geçinmişliğini asla unutmamıştı. O bir akademisyen olduğu kadar, bir Karadeniz kızıydı da... Kolay pes etmeyecek, çizmesini giyip sahaya inecekti... Ve öyle de oldu... Bahriye’nin cenazesinin ardından cesur gazeteci Uğur Mumcu, hem Coşkun Üçok hem Bahriye Üçok'u anlatarak başladığı yazısında şöyle diyordu; "Laikliğin dirençli ve imanlı savunucusu Bahriye Üçok'un ölümünü Frankfurt'ta öğrendim. İçim acıyla doldu. Bahriye Üçok, Ankara Hukuk Fakültesi emekli siyasal tarih profesörü Atatürkçü aydın, tarih ve dil bilgini Coşkun Üçok’ubn eşiydi. Karı koca Üçoklar, bütün yaşamları boyunca hep laikliği savundular. Prof. Coşkun Üçok, 2 yıl önce aramızdan ayrıldı; son yıllarda sürekli ölüm tehditleri alan Bahriye Üçok da profesyonelce düzenlenen bir suikast ile öldürüldü. ... ... İslami Hareket adlı örgüt Aksoy'u da Uçok’u da öldürdüklerini açıklıyor. Bu örgütü kimler yönetiyor? Bu örgüt, bir komşu ülkeden mi yönetiliyor? Bu örgütün Almanya'da adamları ve silahlı militanları var. Kim bunlar? Bunların kim olduklarını bulup ortaya çıkarmak devletin görevidir. Devletin görevi bu gibi konularda teori üretmek değil, cinayetlerle ilgili somut kanıtlar bulmaktır. Aksoy cinayeti susturucu takılmış bir silah ile işlendi. Çetin Emeç cinayetinde de susturucu kullanıldı. Cinayetlerde izlenen yöntem bu cinayetlerin profesyonel ellerce işlendiğini gösteriyor. Kimler suçlarını susturucu takılmış silah kullanır? Kimler bu tür bombaları yapabilir? Ve daha önemlisi; kimler cinayetlerden sonra polisin giremeyeceği yerlere gizlenebilir? İslamcı terör örgütleri kimler? Bunları kim kurmuş? Teröristlerin rahatça girip çıktıkları yabancı elçilikler var mı? Türkiye'de son yıllarda öldürülen yabancılar kimler? Kimlerin Avrupa'da özellikle Almanya'da bu tür örgütlerle ilişkileri var? Bunlara benzer cinayetler nerelerde ne zaman ve kimler tarafından işlenmiş? Bu cinayetler önlenmezse; yalnızca Prof. Aksoy gibi, Doç. Bahriye Üçok gibi, gazeteci Çetin Emeç gibi ve Turan Dursun gibi Atatürkçü aydınlar değil demokrasinin kendisi de terör kurbanı arasına girecektir." Ne yazık ki Uğur Mumcu, katillerin bulunmasını göremedi. Mumcu, Üçok'tan 3 sene sonra evinin bulunduğu Karlı Sokak'ta, aracına bomba yerleştirilmesi suretiyle, üstelik Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok'un katilleri tarafından katledildi... Elbette siyah beyaz fotoğraflardan çok daha fazlasıydı Bahriye.. hizliresim.com/n45Zjp hizliresim.com/Q5KIf5 hizliresim.com/Nfes71 hizliresim.com/ZTaq3f hizliresim.com/MhUj2J hizliresim.com/c0QETG Bilesiniz ki Bahriye’ler kalbimize gömülüdür, hiçbir karanlık onların aydınlattığı yolun ışığını söndüremeyecek... Yüce Atatürk’ün ilke ve devrimlerinin yılmaz savunucuları olarak hayatlarımızda izlerini sürdürecekler. Bu ülkede hep yurtsever, bağımsızlıkçı, fikri hür vicdanı hür, aydınlar katledilmiştir. Her birini sevgi ve özlemle anıyorum, onları anlamak için daha da çok çabalayacağım... Sis bulutları içinde hüznün acı yüzleri, mavilerin tükenmeyeceğini gösteren bir gökyüzü. Tüm gökyüzü bekçilerini minnetle selamlıyorum... youtu.be/C3MYB5b4rxI
Bahriye
BahriyeElfin Tataroğlu · Asi Kitap · 2019228 okunma
··1 alıntı·
405 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Laikliği savunan, gerçekleri söyleyen ne kadar güzel insan varsa hep öldürdüler. Ama Pir Sultan Abdal'ın dediği gibi "Bir ölür bin diriliriz". Ne kadar yok etmeye çalışsalar da küllerimizden yeniden doğarız. Çok güzel anlatmışsın, emeğine sağlık canım.
Demet okurunun profil resmi
Bedenler ölümlüdür elbet hepimiz bir gün öleceğiz ama fikirler nesiller boyu yaşayacak.. yorumunuz için teşekkür ederim öğretmenim.💐
Ömer okurunun profil resmi
İncelemelerini keyifle okuyorum. Eline sağlık :)
Demet okurunun profil resmi
Teşekkür ederim ne mutlu bana, sağ olasın :)
1 sonraki yanıtı göster
Neşe okurunun profil resmi
Demet’ciğim, senin gibi ışık saçan gençleri tanıdıkça umutlarım tazeleniyor. Duruşunla, kocaman yüreğinle, kaleminle çok yaşa sen. Ne güzel yazmışsın. 💕💫
Demet okurunun profil resmi
Çok çok teşekkür ederim🤗💕Utandım, ne diyeceğimi şaşırdım bu güzel sözlerin karşısında.. ☀️🧚🏻🌼💛
2 sonraki yanıtı göster
Odessa okurunun profil resmi
Belki katillerin kimliklerini hiçbir vakit öğrenemeyeceğiz, ama kim olduklarını her daim adımız gibi bileceğiz. Kalemine, yüreğine sağlık.
Demet okurunun profil resmi
Aynen öyle o kadar haklısın ki, teşekkür ederim..
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.