Gönderi

" (...) 18. asır ortasında, meselâ Nuruosmaniye Camii’nde açık seçik ortaya çıkan Barok mimarî etkileri, 19. asırda Ampir ve diğer üslûplar Batı üslûplarının etkileri şeklinde Türk-Osmanlı âleminde kendisini gösterdi. Ancak burada çok enteresan bir hadiseye işaret etmek isterim. Bildiğiniz gibi Ampir üslûbu I. Napolyon’un Mısır seferinden sonra, arkaik Mısır kültürü ile temas neticesinde Fransa’da gelişmişti. Bu üslûp, 1800-1815 yılları arasında ilk ürünlerini verdi. Buna mukabil Mısır’la yakın ticarî ve kültürel ilişkileri olduğu kolaylıkla tahmin edilebilecek bir Anadolu şehrinde, Adana’da Ampir üslûbunun temel özelliklerinin 25-30 sene evvel ortaya çıktığı görülüyor. Yani Fransa’da üslûp saf şekliyle belirmeden Osmanlı dünyası içinde âdeta bu üslûbun hazırlanışına katılma şeklinde, Batı kültüründen geri kalmak bir kenara, Batı kültürüne öncülük eden bazı akımların mevcut olduğunu müşahede ediyoruz. Bunu, 19. asır başına kadar, Osmanlı dünyasının çok belirgin bir şekilde dünya kültür hareketlerinin takipçisi değil, yapıcısı olduğunu gösteren bir işaret olarak zikretmek istiyorum. Osmanlıların Batıyla kültür ilişkileri Tanzimat’la beraber oldukça yoğunlaşıyor. Fakat bütün bu yoğunlaşmış ilişkiler içerisinde Türk-Osmanlı kültürünün Batıyı dosdoğru aktarmadan çok ötede sürekli şekilde yorumlayan, yeniden değerlendiren, biçimlendiren ve buna yeni biçimler ve yeni muhtevalar kazandıran yapıcı, dinamik bir tavır içerisinde olduğunu görüyoruz. Bu tavır II. Dünya Savaşı’na kadar devam ediyor. "
Timaş Yayınları
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.