Gönderi

510 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Selçuklular Dönemi, Melikşah Sultan devrinde yaşayan Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve baş vezir Nizamül Mülk hakkında bilgiler veriliyor. Hasan Sabbah İsmaililer mezhebinin, diğer adıyla Haşhaşilerin lideri. Kitapta anlatıldığına göre; İsmaililer, görünüşte Hz Ali taraftarı olan ve 12 imamın 7.’sinden sonrakileri benimsemeyen, 8. imamın İsmail olması gerektiğini düşünenleri çevresinde toplayan, aslında teşkilat merkezindekilerin tanrıtanımaz ve serbest düşüncelilerden oluştuğu bir mezhep. Hasan Sabbah hakikatin ne olduğunu bulmaya çalıştığı gençlik döneminde, bu grubun daileri (misyoner hocalar) ile tanışıyor ve “Hiçbir şey gerçek değil, öyleyse her şey mubah” düsturunu öğrenince de kendini onlara yakın hissediyor. Sonra da başlıyor daha çok araştırmaya, daha çok bilgi edinmeye ve sonunda tam bir bilge olup çıkıyor. Kıvrak ve şeytani zekası sayesinde grubun lideri oluyor. Bu grubun en büyük ideolojisi, Sultan Melikşah ve Halife’ye karşı halkı birleştirerek İran’ı işgal etmiş olan Selçuklular’ı ülkelerinden kovmak. Hasan Sabbah güç kazanıp etrafındaki kitleyi genişletebilmek için kendinin beklenen son mehdi olduğunu ilan ediyor ve mucizesinin de Allah’ın cennetin anahtarlarını kendisine verdiğini söylüyor. Alamut kalesinin gizli köşelerinde çok güzel bahçeler, evcilleşmiş vahşi hayvanlar ile en güzel kızları bulunduruyor. Seçtiği gençlere mucizesini kanıtlamak için, gizlice haşhaş içirip bahçelere sokuyor. Sahte hurilere aşık olan gençler cennette daimi olarak kalabilmek için, Hasan ne isterse yapıyor. Ölün diyor, ölüyorlar; öldürün diyor öldürüyorlar. Böylece tarihin ilk suikastçileri yetiştirilmiş oluyor. Bu gözü kara birkaç fedai sayesinde dini inançlar sömürülerek kitlelerin manipülasyonu gerçekleşmiş oluyor. Burada bahsedilen bazı bilgiler #aminmaalouf tarafından yazılan #semerkant ‘ta çürütülüyor. Bu yüzden, önce Alamut’u sonra Semerkant’ı okumanızı tavsiye ederim. İki kitap da aynı dönemi anlatıyor, ancak Semerkant’ın konusu #hayyam , Alamut’unki ise #hüseyinsabbah ağırlıklı. Her iki kitap da çok güzel, tavsiye ederim.
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201242bin okunma
·
29 görüntüleme
Mustafa okurunun profil resmi
Bu kitaba “bilgi” gözüyle bakmamak lazım. Baştan sona başarılı bir kurgudan ibaret. Ne Ömer ile Hasan’ın sınıf arkadaşı olması, ne sahte cennet bahçelerinin olması, ne de padişahın suikaste uğraması gibi şeylerin hepsi hayal ürünü :)
Ruhan İlhan okurunun profil resmi
Evet, romanların tamamı kurgudan oluşur, doğru bilgiler tarih kitaplarında yazar ama birbirlerinden farklı siyasi ve politik görüşlere sahip olan tarihçiler bile maalesef aynı tarihi farklı anlatabiliyor. Dönemin tarihi ile de ilgili farklı bilgiler yer alıyor. Sahte cennet bahçelerinin doğru olduğuna dair bilgiler de var. Ama 37 yaşındaki bir padişahın vezirinin ölümünden 1 ay sonra ölmesi bu tezin doğru olup olmadığı konusunda şüpheye düşürüyor. Tabii ki sadece bir roman üzerinden bilgilenildiğini iddia etmek doğru değildir ama kitabın hiçbir bilgi vermediğini söylemek de doğru değil.
1 sonraki yanıtı göster
Ruhan İlhan okurunun profil resmi
Belki de haklısınızdır, belki de bunlar hep efsanedir. Zaten literatürlerde İsmaililer olarak geçen bu mezhebe sırf bu grubu karalamak isteyen karşıt görüştekiler tarafından Haşhaşiler lakabı takıldığı ve bu mezhebe bağlı kişilerin aslında haşhaş kullanmadıkları ve bunun bir iftiradan ibaret olduğu da çeşitli kaynaklarda yazıyor. Arkeolojik bulgular ilginçmiş. Ancak Moğollar kaleyi imha ederek ele geçirmişler, kaleden geriye pek bir şey kalmamış. O patlama sırasında zaten sonradan yapay olarak oluşturulduğu iddia edilen bahçeden de geriye bir şey kalmamış olabilir. Sonuçta kalenin bir tarafında bulunan derin nehir sayesinde ya da Hasan Sabbah’ın bir mühendislik harikası olarak görülen kale için düzenlettiği su taşıma sistemi sayesinde böyle bir bahçe geçici olarak kurulmuş olabilir. Ya da bu bahçeler kalenin dışında oluşturulmuş da olabilir. Zaten kalenin etrafındaki vadidede değişik meyve ağacı türleri olduğu da biliniyor. Bunların hepsi saçma varsayımlar da olabilir. İnternet sayesinde aradığımız bilgilere kolayca erişebildiğimiz bu devirde, ortada olan bunca tezler ve antitezlerden oluşan bilgi kirliliği bizi düşünmeye sevk ediyor ve “Tarih tefekkürden ibarettir” sözüne katılmaya mecbur kalıyoruz bir nevi. Körü körüne okumamak, araştırmak ve beyin fırtınası yapmak takdire şayan. Bu yüzden sizi tebrik ediyorum.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.