Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

240 syf.
5/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yusuf Yusuf dedikleri, birkaç beyle birkaç mermi...
Üç saattir incelemelerde eleştirel bir satır, bir fikir hatta bir kelime arıyorum... Arıyorum ki, kitapla ilgili yakın bulduğum bir görüşü repost edip şu satırları şu sıcakta yazma yükünü üzerimden atabileyim... Yok maalesef, olmadı... Bunun pek çok nedeni olabilir tabii... Ancak Kuyucaklı Yusuf özelinde bu hayranlığa, bu müthiş etkilenmeye baktığımda neyi atladığımı, neyi kaçırdığımı, nerede yanlış yaptığımı gerçekten çok merak ediyorum... Çok da uzatmadan birkaç soru sorup, birkaç beylik laf edip, kitabın parıl parıl parlayan inceleme havuzuna benim gibi gelenlere yalnız olmadıklarını hissettirecek birkaç not düşüp sonlandıracağım... İlk soru çok basit; acaba Sabahattin Ali'nin kendi yaşam hikayesine olan saygımız, eserlerini değerlendirirken biz okurları çok mu etkisi altına alıyor? Edebiyat dünyasında neredeyse 10 yıldır gölgesinde yaşadığımız Sabahattin Ali miti, Sabahattin Ali'nin dahi üzerine çıkmış ve hepimize en tepeden parmak sallıyor olabilir mi? İncelemelerin birinde Sabahattin Ali'den Türkiye'nin Dostoyevski'si olarak bahsedilmiş. Ancak neden böyle olduğuna dair ilave tek bir cümle yok. Karşılaştırmanın zemini nedir mesela? Popülerlik mi? Üslup mu? Düşünce şekli mi? Yaşam tarzı mı? Ele aldıkları konular mı? Roman karakterlerinin benzerliği mi? Nedir bu benzerliğin sırrı? Peki senin cevabın nedir derseniz; bence iki yazarın arasında edebi anlamda ortak nokta yok denecek kadar azdır. Konuyu uzun uzun detaylandırabiliriz ama ben tek bir örnek verip kapatacağım bahsi... Örneği bir soruyla vereyim; Kitabı bitirdikten sonra Yusuf'u ne kadar tanıdınız? Tanımaktan kastım, Yusuf'un nerede yaşadığı, fiziksel görüntüsü, ne iş yaptığı falan değil. Kim bu Kuyucaklı Yusuf? Kitabın son sayfasına geldiğinizde bu sorunun cevabı ne kadar karşılık buldu içinizde? Peki o zaman diğer sorumuza geçelim; Raskolnikov'u ne kadar iyi tanırsınız? Kimdir bu Raskolnikov? Cevabı size bırakıyor ve artık kitaba geçiyorum... -------------------------------- Bu incelemeyi yazmamın tek bir amacı var aslında... Biraz sorgulamak, tartışmak istiyorum. Kitabı beğenir ya da beğenmeyiz çok da önemli değil... Ancak şu sorunun cevabı önemli bence... Bir yazarı popülerleştirerek ve sürekli o yazarı insanların gözünün içine sokarak kitleleri yönlendirmek ve beğeni mekanizmasını etkilemek mümkün müdür? Sorunun cevabını bilmiyorum, o yüzden sorgulama dedim ya başta... Konu edebiyat olduğu için bir yazar üzerinden sorguluyoruz... Eğer bu sorunun cevabı EVET ise o zaman siyasetinden reklam dünyasına, hazır tüketimden fikir üretimine kadar her şeyi içine alan çok geniş bir daire içerisinde gerçekten ciddi problemlerimiz var demektir... Çok abarttığımı düşünenler olabilir. Belki de haklıdırlar, gerçekten de abartıyor olabilirim ancak Kuyucaklı Yusuf romanı hakkında hem bu platformda hem de başka yerlerde yazılanları okudukça ister istemez az önceki soruya dönüp dönüp duruyorum... ---------------------------- Bu bölümde tedbirli olmak adına bir SPOILER uyarısı bulundurmakta fayda var... Zenginler, yoksullar, ağalar, paşalar, beyler ve tabii ki merkezde hikayesi varmış gibi görünen ama aslında olmayan bir aşk mevzusu... Arkadaşlar şu romandan Türk edebiyatında 400 tane falan vardır... Koca Yeşilçam bu hikayeler ile beslendi 20-30 yıl... Şimdi ise televizyon dizileri besleniyor aynı hikayelerle... Kuyucaklı Yusuf romanını biraz güncellesek ortaya birinci sınıf bir ATV dizisi çıkmaz mı? * YUSUF, oto sanayide çalışan vakur ve yakışıklı genç. (İsmail Hacıoğlu) * ŞAKİR VE BABASI, her türlü rezilliği yapabilen holding patronları. (Kaan Urgancıoğlu - Rana Cabbar) *ŞAHİNDE, gözü zenginlik ve şaşada olan kötü kadın. (Esra Dermancıoğlu/ Nebahat Çehre arası birşey) *MUAZZEZ, evin saf ve yüreği sevgiyle ışıl ışıl parlayan genç kızı. (Hazal Kaya) *SALAHATTİN BEY, çocuklarına düşkün, etliye sütlüye karışmayan, ahlaklı ve kırılgan baba. (Altan Erkekli) İşte ayaküstü cast'i de hazırladım kendimce:) Gözünüzde bir miktar canlandırmanız yeterli... Her şey yerli yerine oturacaktır... -------------------- Hadi işin bu tarafını bir kenara bırakalım... Kitapta müthiş bir bürokrasi eleştirisi olduğundan, devlet kurumlarındaki kokuşmuşluğa karşı taşlamalar falan yapıldığından bahsediliyor yorumlarda... Bürokrasi eleştirisi dedikleri şey bir cinayette kolluk kuvvetlerinin rüşvet alıp zengin fabrikatör oğlunun lehine hareket etmesi ve cinayeti örtbas etmesi... Bir de ölen kaymakamın yerine atanan alemci, sapık bir kaymakam profili var... Yusuf'u sevmediği için onu masa başı işinden tasfiye ederek daha zor bir görev veriyor... Hani hayatımızdan Kafka diye bir yazar geçmemiş olsa bürokrasi eleştirisi deyince aklımıza Kuyucaklı Yusuf gelecekti demek ki... Buradan farklı bir konuya geçiyorum hemen... Öyle bir kitap düşünün ki, bir erkek, bezini bağlayıp altını değiştirdiği bir bebekle, o bebek 15 yaşına geldiğinde evleniyor... Ve bunu da güya kız kötü insanların eline düşmesin diye bir çeşit namus meselesi motivasyonuyla ve fedakarlığıyla yapıyor... Evliliği boyunca uyuyan karısını seyretmek dışında karısına dair hiçbir inceliği, bir paylaşımı veya ortak hayatlarına dair bir planlaması yok... Neden sevdi belli değil. Neden evlendi belli değil. Madem evlendi neden karısına ve dünyaya karşı bu kadar kayıtsız belli değil. Ve gelelim finale... Bu dillere destan erkek karakterimiz, tüm bu nedensiz davranışlarının, kayıtsızlığının, ifadesizliğinin hatta ilgisizliğinin (evlilik boyunca Yusuf'un gözünde evdeki masayla Muazzez arasında bir fark göremedim ben) bir sonucu olarak, genç ve hayattan beklentileri olan eşinin kendinden uzaklaşmasına ve annenin de etkisiyle savrulup gitmesine neden oluyor... Ancak o koskoca KUYUCAKLI YUSUF olduğu için bu durumu kaldıramıyor ve karısı da dahil herkesi öldürüp bilinmezliğe karışıyor... Alın bir de kadın cinayeti çıktı karşımıza... İşte bu noktada şunu soruyorum kendime; hadi okurlar kitabı edebi olarak çok beğendiler ve Sabahattin Ali'ye toz kondurmak istemiyorlar, peki Yusuf karakteri hakkında da mı bir eleştirileri yok? Kitabı göz yaşları içinde bitirdiğinden bahsedenler var... Peki kimin için akıyor bu göz yaşları? Kardeşiyle evlenip sonra onu dünyada bir başına bırakıp bir de üzerine öldürdüğü Yusuf için mi? Özellikle Twitter'da profil görsellerine 'İstanbul Sözleşmesi Yaşatır' halkalarını büyük bir gururla takan kadın okurlarımıza soruyorum bu soruyu? -------------------------- Değerli okur dostlarım, amacım insanların beğeni ve düşüncelerine saygısızlık etmek değil tabii ki... Ancak, elimizdeki kitabı önce salt bir edebi eser olarak; sonra da yazarı, yazarın kişisel yaşam öyküsünü ve ülkemizde esen rüzgarı da hesaba katarak değerlendirdiğimizde neredeyse bir sosyal deney konusu olacak kadar pek çok çıkarım yapabiliriz... Olayların peşi sıra anlatıldığı, içerisinde çok seyrek düşünce kırıntıları olan, karakterlerin altının yeterince doldurulmadığı, yine karakterlerin sürekli kendi içinde çeliştiği, bazı karakterlerin neden kitaba dahil edildiği ciddi ciddi sorgulanması gereken (sahi, Kübra ve annesinin işlevi neydi bu eserde? Olay tecavüzü anlatmaksa kısa bir diyalogla yapılabilirdi bu. Neden bu kadar tantanaya ihtiyaç duyulmuş acaba?) bir eser için Türk edebiyatının zirvesiymiş gibi yorumlar okumak açıkçası üzerimde buruk bir tat bıraktı... Sürçülisan ettiysek affola. Herkese keyifli okumalar dilerim...
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yakamoz Yayıncılık · 2019173,6bin okunma
··2 alıntı·
1.060 görüntüleme
Resul Bulama okurunun profil resmi
İncelemelerde görmek istediğimiz, edebiyat değeri açısından kitabın ele alındığı bir inceleme olmuş Necip hocam. Bizler ne yazık ki çok defa bir yazarı toptan kabul ediyor veya peşinen dışlıyoruz. Oysa yazarı ve kitaplarını ayrı ayrı objektif gözle görebilecek bir sağduyuya ihtiyacımız var. Sebahattin Ali eserleri hakkında ise, benim öncelikle çok okunuyor veya popüler olmuş diye uzun süre uzak durduğum Kürk Mantolu Madonna romanının roman tekniği ve dili açısından övgüyü hak ettiğini düşünüyorum. Aynı şekilde Sırça Köşk öykü nasıl olmalı sorusuna cevap verebilecek kadar değerli bir öykü kitabıdır bence ve başucumda durur. Oysa Kuyucaklı Yusuf'un gerçekten edebi anlamda zayıf olduğu konusunda size hak vermemek mümkün değil. Anlatım dilinde elbette bir akıcılık vardır ama konu ve kurgu açısından yeşilçam örneğinize son derece uygun düşer. Kitabın çok ayrıntılı değerlendirildiği güzel bir inceleme olmuş, emeğinize sağlık. Keyifli okumalar diliyorum, Saygılar...
Necip G. okurunun profil resmi
Resul hocam çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için... Özellikle ve yanlış anlaşılmamak için konuyu Kuyucaklı Yusuf özelinde tartışmaya gayret ettim. Çünkü vurguladığınız gibi her kitabı birbirinden ve yazarından bağımsız ele almak gerekiyor. Mesela Kürk Mantolu Madonna benim için de çok farklı bir kulvarda. Sanki iki kitabı, iki farklı yazar kaleme almış gibi... İşte bu yüzden denk geldikçe 'yazarizm' adını verdiğim durumun, edebiyat eleştirisi konusunda okuru ne kadar yanıltabileceğini anlatmaya çabalıyorum... Beğeni mekanizmamızı iç dünyamız mı yoksa dış dünyamız mı yönlendiriyor? Her kitapseverin kendine bu soruyu sorması gerektiğini düşünüyorum... Tekrardan teşekkürler Resul Hocam... Keyifli okumalar dilerim... Selam ve saygılar...
3 sonraki yanıtı göster
Gönül. okurunun profil resmi
20 yaşında okudum bu romanı o zaman bile aşırı romantizmi ve kuru hikayesi hoşuma gitmemişti. Olayları unutmuşum, şimdi hatırlayınca size hak verdim.Diğer eserlerinden de uzak durdum bir süre bu yüzden. Daha sonra Sırça Köşk'ü okuyunca şaşırmıştım iki eser de aynı yazardan çıkmış diye. Öykülerine de şans vermenizi öneririm eğer okumadıysanız. Nitelikli bir inceleme olmuş elinize sağlık. Farklı bakışaçılarına her zaman ihtiyacımız var.
Necip G. okurunun profil resmi
Sırça Köşk, aynı günde, aynı incelemenin altında ikinci defa öneri olarak karşıma çıkıyor:) Hem de takip ettiğim, fikirlerini kesinlikle önemseyeceğim iki farklı okur tarafından yapılıyor bu tavsiye... Mutlaka bir sonraki durak Sırça Köşk olacak... Zaten S.Ali'nin öykücü kimliği, romancı kimliğinden çok daha yukarıda diye pek çok edebiyatçıdan yorumlar okuyup dinledim çeşitli mecralarda... Bunu artık tecrübe etmek gerekiyor... Hem yorumunuz hem de tavsiyeniz için çok teşekkür ederim... Keyifli okumalar...
1 sonraki yanıtı göster
Gülcan Coşkun okurunun profil resmi
İnsana şöyle uzun bir bellek sarsması yaptıran bir inceleme:) Hayatımda dört tane onlarca yıl var sanırım ikinci onluk dilimde okuduğum bir kitaptı.O zamanlar yazarlar hakkında bilgiler ulaşılabilir değildi.Sabahattin Ali’nin kim olduğunu ve yazarlığının kıymetini bilmeden okuduğum bir kitaptı.Son birkaç yıla kadar da Sabahattin Eyüboğlu ile isimsel karıştırma yaptığım bir yazardı. Bir okur olarak Sabahattin Ali’yi öykü anlatma ve yazmada çok başarılı , etkileyici buluyorum.İçimizdeki Şeytan romanını da okudum ama sarsıcı bir tat bırakmamış düşününce.. Yalnız şiirleri efsane diyebilirim.’Aldırma Gönül’ mesela.. Türkçeyi ve ifade gücünü kullanabilmesi hayran bırakan bir yazar bence. Romanın içeriğine dair nerdeyse hiç bir şey hatırlamıyorum.Yaşlılıktan olabilir.Kitabın ne anlattığını hatırlamak istediğimde arnavut kaldırımlı bir sokak ve bir fayton..Eski türk evleri iki katlı içinde merdiven olan..Başka bişey yok:)) Kuyucaklı Yusuf’ta türkçeyi kullanma ve anlatma becerisi hayran olmuştum.Ağız yapısı ve dişleri muntazam olan insanları gördüğümdeki duyguya benzetebilirim(benzetmelerim anlaşılmaz sanatçı özgünlüğünde ve sadece ben anlayabilirim.🤪) İncelemenizi okurken şöyle düşündüm. Herkes anlatılmaya , hayatı okunmaya değer bir hayat mı yaşıyor belki yüzeysel ve hiç bir derinliği olmayan insanları anlatmak istemiştir S.Ali:)) Harika inceleme👏🏻👏🏻
Necip G. okurunun profil resmi
:) Çok teşekkürler Gülcan hanım... Tebessümle okudum yorumunuzu. ‘Bellek sarsması’ çok iddialı ve oldukça sağlam bir ifade:) Hepimizin de ihtiyacı var zaman zaman böyle sarsıntılara... S.Ali ile popüler dönem öncesi tanışan okurların yorumları gerçekten hem daha objektif hem de fikir verici yorumlar oluyor genelde. Yazarın Türkçe kullanımı gerçekten çok güzel ama bunda o dönemin Türkçe’sinin de çok güzel olmasının etkisi var. Düz bir cümle yazsanız dahi bugünün okuruna hem anlam hem de fonetik olarak çok etkileyici geliyor. Ben de yaşadım bu durumu... Yazar tabii ki derinliği olmayan insanları anlatmak istemiş olabilir. Ancak bu insanları derinliği varmış gibi yazarsa o zaman bazı problemler olabiliyor... Vakit ayırdığınız ve bu keyifli yorumu paylaştığınız için tekrar teşekkür eder, keyifli okumalar dilerim...
Semih Doğan okurunun profil resmi
Necip Abi incelemeni aslında dün okudum ama mantıklı bir şeyler yazmak için zamana ihtiyacım vardı. Öncelikle eline sağlık. Burada eleştirel incelemeler okumak çok keyifli. Tabii eleştirilerin altı dolu olduğunda... Kitaba verdiğim puana baktığımda 10/10 vermişim. Lise çağlarında okuduğum bir eserdi. Bu sebeple şimdilerde Kuyucaklı Yusuf'a ilişkin hafızamda birkaç basit bölüm dışında hiçbir şey yok. Fakat yine de siteye üye olduğumda 10/10 vermekten çekinmemişim. Bu noktada göz ardı etmememiz gereken bir husus olduğunu düşünüyorum. O da, okurların Sabahattin Ali eserleri ile çok erken yaşta tanışmaya başladığı... Kendimden biliyorum, o dönem Sabahattin Ali hayranıydım, tam da senin eleştirdiğin sebeplerden ötürü :) Şimdi okusam ne hissederim ya da öncekinden farklı mı düşünürüm bilmiyorum; ama hissiyatım seninkine yakın olacağı yönünde. Elbette okurların erken yaşta Sabahattin Ali ile tanışması, hatta birçoğunun okuduğu ilk romanın Sabahattin Ali eseri olması, Sabahattin Ali'nin sorunu değildir. Bana sorarsan, erken yaşlarda Sabahattin Ali okumalarında yarar da vardır. Fakat dediğin gibi, onu popülaritesinden ve siyasi duruşundan ayrı bir şekilde değerlendirmemiz gerekir. Tekrardan eline sağlık. Cümlelerini okumayı özlemişim :)
Necip G. okurunun profil resmi
Semih çok teşekkürler değerli dostum. Ben de yorumlarda dahi olsa seninle iki çift laf etmeyi çok özledim:) Genç bir okurun, okuma serüvenine S.Ali gibi isimlerle başlaması onun adına harika bir başlangıç olur tabii ki. Özellikle günümüzde yayımlanan bazı kitaplarla kıyaslandığında çok daha anlamlı olur böyle bir başlangıç. Ve o gencin bu hikayelerden etkilenmesi, oturup üzerinde düşünmesi o kadar doğal ki. Hatta genç diye de sınırlandırmayalım. Bir anlamda herkes için geçerli aslında. Her insanın farklı bir iç dünyası var. Her yazar farklı bir okurun iç dünyasına dokunabilir... Bu kısım işin nahif ve masum tarafı aslında... Benim eleştirilerime gelince, hedef-kitle biraz değişiyor... Hayatının ve okuma yolculuğunun belli evrelerinden geçmiş, kendini inşa etmiş bir okurdan kendi adıma farklı beklentiler içine giriyorum. Belki de bir çeşit haksızlık yapıyorum aslında. İnsanın tipik zaafıdır, her şeyi kendi merkezine göre değerlendirmek:) Lakin bir yandan da saygıyı elden bırakmamak kaydıyla eleştiri hakkının da baki olduğunu düşünüyorum. Bu incelemenin biraz sitemkar olmasının altında bu yatıyor sanırım. Belki bu konulara incelemede de bir paragraf açmak gerekiyordu ama kısmet buraya yazmakmış:) Vesile olduğun için tekrar teşekkürler, sevgiler...
Bu yorum görüntülenemiyor
Yeliz Acar okurunun profil resmi
“İlk soru çok basit; acaba Sabahattin Ali'nin kendi yaşam hikayesine olan saygımız, eserlerini değerlendirirken biz okurları çok mu etkisi altına alıyor? “ Bu kitabı okumadım ama alıntıladığım cümleniz bana İnce Memed Serisini okurkenki hislerimi anımsattı :)
Necip G. okurunun profil resmi
Yeliz hanım aynı soruyu (veya benzerini) zamanında Yaşar Kemal için de sormuştum. O yüzden sizi çok iyi anladığımı düşünüyorum:) Hatta şöyle söyleyim, S. Ali fırtınası son 10 yıldır hayatımızın içinde. Bu açıdan bakınca, Yaşar Kemal bu anlamda 4’e 5’e katlar S.Ali’yi... Çünkü çok daha köklü ve kuşaktan kuşağa parlatılan bir mit onunkisi... Teşekkür ederim vakit ayırdığınız için. Keyifli okumalar...
Ferman Mamedov okurunun profil resmi
Ben de bugün inceleme yazacaktım, artık yazmama gerek kalmadı. Ne güzel tercüman olmuşsunuz. Alkışlıyor ve takdir ediyorum. Beni bu kadar sinir eden okuduğum ikinci bir eser hatırlamıyorum. Dostoyevski ile kıyas mı?! Şaka olmalı. İncelemenizin her cümlesinde haklısınız, zevkle okudum, zevkle de paylaşıyorum. Necip Bey, kaleminize sağlık!
Necip G. okurunun profil resmi
Ferman hocam çok çok teşekkür ederim, gerçekten çok mutlu oldum:) Ben de yazmaya karar vermeden önce uzun bir süre bana da tercüman olabilecek bir eleştiri aradım ama bulamadım... Böyle durumlarda en azından havuza bir kayıt düşmek maksadıyla kitap üzerine birkaç kelam laf etmek kaçınılmaz oluyor:) Dostoyevski konusu ise sadece Sabahattin Ali ile sınırlı değil maalesef... Ben Dostoyevski'ye benzetilmeyen bir Türk yazar hatırlamıyorum:)) Ancak neden benzediği konusu hep boşlukta bırakılıyor. Dostoyevski'ye benzetmek bir tür hobiye dönüşmüş durumda:) Değerli yorumunuz için tekrar teşekkür eder, keyifli okumalar dilerim... Sevgiler...
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Osman Y. okurunun profil resmi
Bu incelemeyi kitabı okuduktan sonra mı yorumlasak okumadan önce mi yorumlasak , sarımlasak da mı saklasak sarımsaklamasak da mı saklasak :) Kitabı okumadan yorumlayalım , belki okuduktan sonra da yeniden yorumlarız. Uzun zamandır aklımda olan ve bu aralar okumaya niyetlendiğim bir kitap , incelemeni okuyunca vazgeçer gibi oldum ama sonra eskisinden de fazla istedim okumayı. O kadar çok olumlu yazı yazılmış ki hele de bildiğimiz tanıdığımız üyeler tarafından , biraz şaşkınım açıkçası. Hikayeye kabaca bakınca , yalnızlık vurgusu ağır basıyor. Buradan yola çıkarak aklıma Yusuf peygamber geldi , acaba yazar özellikle Yusuf ismini seçip yanına da "Kuyu" metaforunu mu yerleştirdi diye. Ailesinden ayrı düşen , kuyuya düşen , başka diyarlara yolu düşen , başka insanların yanına düşen , sürekli düşen bir Yusuf peygambere mi gönderme var diye ? Senin anlattıklarına bakınca da , beğenenlerin yazdıklarına bakınca da , aklıma insanın doğası geldi , hayvani tarafı , Anayurt Oteli karakteri Zebercet , yalnızlık meselesi , yine Sabahattin Ali'nin her faninin bir gün okuyacağı , benim de 10 sene önce okuduğum meşhur Madonnasının arka kapağındaki " yaşamın uçuculuğu , düzenin sildiği kişilikler , aşkın olanaksızlığı" meselesi. Daha sağlıklı değerlendirebilmek için kitabı ilk fırsatta okumayı düşünüyorum , 1000K sayfalarına edebiyat odaklı yeni bakış açısı getirdiğin için teşekkür ederim , özlediğimiz açılımlar bunlar eski günlerdeki gibi :)
Necip G. okurunun profil resmi
Osman çok teşekkürler değerli dostum. İçimi okudun resmen:) Yusuf konusunu ben de düşündüm kitabı okurken. Çünkü düz anlatımda kendime göre birşey bulamadığım için acaba metaforik bir şeyler bulabilir miyim diye baktım. Aklıma ilk gelen de karakterin adı oldu. Ancak ben bir ilişki kuramadım bu bağlamda. Hatta incelemeye şöyle bir cümle ekleyecektim; “Bu kitabı okumak yerine Yusuf kıssasını okuyun, çok daha akıcı ve mesajının çok daha sağlam olduğunu göreceksiniz.” Yani size daha fazla katkısı olur anlamında... Sonra yanlış anlaşılır ve konu farklı yerlere gider diye eklemekten vazgeçtim. Bu yoruma yazmak kısmetmiş. Vesile olduğun için ayrıca teşekkürler:) Neticede sen kitabı mutlaka oku derim. Kitap muhakkak herkese farklı birşey anlatacaktır. Ve benim o farklı şeyleri duymaya ihtiyacım var bu kitap özelinde... Görüşmek dileğiyle, sevgiler...
Bu yorum görüntülenemiyor
27 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.