Gönderi

Esmeralda ve Gribgoire
Siz de çocuk oldunuz, sayın okur ve belki hâlâ çocuk kalacak kadar talihlisiniz de... Birçok kez, güneşli bir günde, gürül gürül akan bir suyun kıyısında, keskin dönüşlerle uçan ve önüne çıkan bütün dalların uçlarına birer öpücük konduran yeşil veya mavi güzel bir kızböceğini, çalıdan çalıya koşturarak izlememiş olamazsınız (kendi hesabıma ben bu şekilde hayatımın en iyi kullanılmış anları saydığım uzun günler geçirmişimdir). Düşünce ve bakışlarınızın, ortasında kendi hareketinin hızı yüzünden algılanamayan bir şeklin dalgalandığı, erguvan rengi ve lacivert kanatların ıslıklı ve vızıltılı bu küçük burgacına nasıl sevgi dolu bir merakla çakılıp kaldığını hatırlıyorsunuzdur. Bu kanat titreyişleri arasında bulanık bir şekilde beliren uçucu yaratık, size ne elle ne gözle yakalanamayan hayal ürünü, düşsel bir şey gibi görünürdü. Fakat böcek nihayet bir kamışın ucuna konduğu ve siz de nefesinizi tutarak incecik tülden uzun kanatları, rengârenk uzun giysiyi, iki kristal küreciği inceleyebildiğiniz zaman, nasıl bir şaşkınlık duyar ve o şekil tekrar gölgelere karışacak, yaratık da hayal âleminde kaybolup gidecek diye nasıl korkardınız, değil mi? Şimdi bu duyguları hatırlayın; o âna dek yalnızca bir dans, şarkı ve curcuna burgacı içinden şöyle böyle seçebildiği şu Esmeralda’yı görülebilir ve dokunulabilir hali içinde seyrederken Gringoire’ın neler hissettiğini kolayca anlayacaksınız.
Sayfa 132Kitabı okudu
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.