Gönderi

Özel, hem de çok özel, hatta belki de İslam aleminde bir eşine daha rastlanmamış bir örnekten, halkını yıkımdan kurtarmayı başarmış, bu yüzden de savaşçı meşruiyetini haketmiş, böylesi bir kozun ne kadar güçlü olabileceğini açıkça göstermiş bir önderden hareketle yapacağım bunu. Atatürk'ten söz etmek istiyorum. Birinci Dünya Savaşı'nın ertesinde, bugünkü Türkiye toprakları çeşitli itilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versailles'da ya da Sevres'de toplanan batılı güçlerin duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken, Osmanlı ordusunun bu subayı galiplere gayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır. Bu ender rastlanan tutum onun meşruiyet kazanmasına yolaçmıştır. Kısa süre içinde "ulusun kurucusu" konumuna geken eski subayın Türkiye'yi yeniden biçimlendirmek için uzun süreli bir gücü vardır artık. Azimle işe koyulur, Osmanlı hanedanına son verir, halifeiği kaldırır, din ile devlet işlerini ayırır...... Halkı da onu izlemiştir. Çok da şikayet etmeden gelenekleri ve inanışları altüst etmesine izin vermiştir. Neden? Çünkü halkını tekrar gururlandırmıştır. Halka haysiyetini geri veren kişi ona pek çok şeyi kabul ettirebilir. Ondan fedakarlıklar kısıtlamalar isteyebilir ve buyurganca davranabilir; halk yine de onu dinleyecek, savunacaktır; sonsuza dek değil, ama uzun süreliğine.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.