Gönderi

Atatürk de, öbür bütün diktatörler gibi, çekici bir dikta­tördü. Çağdaşları olan çılgın Hitler, kibirli Mussolini, kurnaz ve insafsız Stalin'in, hoş bir karşıtıydı. Onlardan çok daha uy­gar, çok daha insancıldı. Çok daha az adam öldürtmüştü. Mi­zah anlayışı vardı. Kadınlardan hoşlanır, içki içmesini severdi (fakat çalıştığı zamanlar hiç içki kullanmazdı). Fizik gücü, şaşkınlık verecek derecedeydi. Bütün gece içse bile, sabah sa­at sekizde kürsüye çıkardı. Ancak, elli yedi yaşında karaciğer sirozundan öldü. Bu erken ölüm, Türkiye için bir dram oldu. Daha başka noktalar da, Atatürk'ü öteki sevimsiz dikta­törlerden ayırmaktadır, toprak kazanmak için, başka ulusla­rın ülkelerini işgal amacıyla fetihlere kalkışmadı. İstanbul Boğazlar da içinde, yeni Türkiye'nin sınırlarını tespit ettikten sonra, bu ulusal sınırlarda kalmayı amaç bildi. Bu konuda müthiş bir gerçekçiydi. 1930'lardan hiç de moda olmayan dış politika görüşü, "Yurtta sulh, cihanda sulh "tu.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.