Gönderi

Bu yaşamak mı , tabiata ihanet mi?
O gözlüklü, sarı suratlı adam tutmuş bana filan milletvekilinin nutkunu okuyup okumadığımı soruyor. Gazeteleri okumadım deyince yüzüme alık alık baktı. Louis-Philippe'i kendi babasından bahseder gibi uzun uzun anlattı durdu. Sonra bana Fransız elçisinin Roma'dan acaba niçin ayrıldığını sordu. Aman yarabbi! İnsan kendini, her gün dünya haberlerini dinleyip bütün hafta birisi hakkında çene çalmaya nasıl mahkûm eder? Mehmet Ali Paşa İstanbul'a bir gemi yollamış. Acaba niçin yollamış? Düşündur. Başka bir gün Don Carlos bir işte başarıya ulaşamamış, seninki üzüntü içinde. Bilmem nereye kanal açacaklarmış, Doğu'da bir yere kıtalar sevk ediliyormuş; aman yarabbi, yangın varmış gibi adamcağız telaşa düşer. Kıtalar sanki onun peşinden koşuyormuş gibi yaygarayı basar. Her duydukları şey üzerinde inceden inceye fikir yürütürler, ama aslında hiçbir şeyle de candan ilgilendikleri yoktur. Ha böyle gürültü patırtı etmişler, ha uyumuşlar, hepsi bir. Konuştukları şeyler kiralanmış elbiseler gibi, kendi malları değildir. Yapacak işleri olmadığı için güçlerini öteye beriye harcarlar. Her şeye sarılan ilgileri, ruhlarının boşluğunu ve sevgi yoksulluklarını kapayan bir örtüdür. Ama orta halli bir yol seçmek ve orada derin bir iz bırakarak yürümek; işlerine gelmez; çünkü böylesi can sıkar, göze çarpmaz; çok şey bilmek o zaman işe yaramaz, gösterişe yer kalmaz.
Sayfa 216Kitabı okudu
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.