Yazarın okuduğum ikinci kitabı ve yine memleketi, mahallesi, yaşadığı o güzel yerleri anlatmayı çok güzel başardığını gözlemledim. 1953’e yani 15 yaşına kadar anlattığı yerleri bir çocuk gibi anlatıyor, zaten çocukluk anılarını başka nasıl anlatacaktı ki? Anası, babası, amcası, dayısı, kardeşleri, evi, komşuları, papazı, hocası, ilk kız arkadaşları, çıraklığı derken çok güzel bir öykü sunuyor bizlere.
Diyarbakır'ın o güzelliğini; Türk, Kürt, Ermeni insanının o iç içe yaşayışını öyle bir anlatıyor ki, Papaz Arsen, ebe Kure Mama, Zangoç Uso, bir türlü erkek çocuğu olmayan Kejo hep akıllarda kalıyor. Sanırım en güzeli de abartmalardan uzak, size samimi gelen bir dil kullanılması. Ben beğeneceğinizi umuyor, keyifli okumalar diliyorum. Kendinize iyi bakın, esen kalın efendim..