Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

266 syf.
10/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
GÜZEL YENİ DÜNYAYA MERHABA!
Bu ay
Oğuz Aktürk
Oğuz Aktürk
''Alıntılarla Yaşıyorum'' okuma grubumuzda distopya ayımızdı ve kitaplarımızdan biri
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni Dünya
'ydı. Cesur Yeni Dünya, teknolojinin geliştiği, Ford'un (devletin) putlaştırıldığı, kast sisteminin olduğu, ''mutluluk''un kaçınılmaz olduğu, karanlık bir distopya. Gerçekten de Aldous Huxley bu kitabında geleceğe yönelik çok kaliteli tahminlerde bulunmuş. Öncelikle kitabın isminin geldiği dizeleri sizlere belirtmek istiyorum: ''Ah harika! Ne hoş yaratıklarla doldu burası! Ne de güzelmiş insanlar! Böyle insanlarla dolu güzel yeni dünyaya merhaba!'' -
William Shakespeare
William Shakespeare
,
Fırtına
Fırtına
''İnsanlar mutlu; istediklerini alıyorlar ve ulaşamayacakları şeyleri de asla istemiyorlar. Refahları yerinde, emniyetteler; hiç hastalanmıyorlar; ölümden korkmuyorlar; ihtiras ve ihtiyarlıktan habersiz ve bundan da çok memnunlar; veba gibi bir illet olan anne ve babaları yok; güçlü duygular hissedecekleri eşleri, çocukları ve sevgilileri yok; şartlandırmaları uyarınca davranmaları gerektiği gibi davranmak zorundalar. Herhangi bir sorun çıkması durumunda da 'soma' var.'' (s. 219-220) Annenin bağrışını duymadığın, babanın kızışını hissetmediğin bir dünya, dünya mıdır? Aşkın olmadığı, ölümden korkulmayan bir dünya dünya mıdır? Sadece tatmin olma ve ''mutlu olma'' duygusuyla hareket edilen dünya, dünya mıdır? ''Dünya babalarla doluydu, o yüzden mutsuzlukla doluydu; dünya annelerle doluydu, yani sadizmden namusa kadar uzanan bin bir türlü sapıklıkla doluydu; dünya erkek ve kız kardeşlerle, amcalarla, halalarla doluydu, o yüzden delilik ve intiharla doluydu.'' (s. 63) Kitapta, gördüğünüz gibi, yapay bir mutluluk var ve insanlar gerçekleri görmezden geliyorlar. Peki hayatta sadece amacımız mutlu olmak mı? Her şeyden haz almak mı? Haydi hedonizmi (hazcılığı) çürütelim: Bir adam düşünün ve bir kadın. Adamın ismi ''A'' olsun kadının ismi ise ''K''. K, A'ya deli gibi âşık ve sadece onun yanında olmak için her şeyi yapar. Hep onu düşünüyor ve hep onla ilgili hayaller kuruyor. Halbuki A, K'yi başka bir kadınla aldatıyor. Aldattığı kadının ismi ise ''N''. Eğer, A, K'nin kendisini N ile aldattığını anlarsa üzüntüden ölür. Fakat bilmiyor ve mutluluktan havalara uçuyor, gözünde bir mutluluk perdesi var, gerçekleri göremiyor. Hayat da işte böyledir. Eğer biz sadece mutlu olmayı, hazzı amaç edinirsek, hayatın gerçeklerini görmezden geliriz. Bir sürü insanın açlıktan öldüğünü, insanların kapitalist sistemde ezildiğini görmezden gelirsek, sadece haz almaya bakarsak insan olmayız, sadece tatmin olmak için yaratılmış bir ''varlık'' oluruz. Onun için, gözümüze mutluluk perdesi indirmeyelim, gerçekleri görelim, gerçekler için savaşalım. Fakat bu çağda gerçekten insanın gözüne ''mutluluk perdesi'' iniyor. Popüler kültür de (bazı kesimleri), sosyal medya da, çağımızdaki rahatlık da ''soma'' görevi görüyor. Saatlerce oyun oynuyoruz, saatlerce dizi izliyoruz, düşünmekten, gerçekleri görmekten, hayata atılmaktan, acı çekmekten korkuyoruz, belki de bundan kaçınıyoruz, çünkü ''rahat''ız. Bu çağ, bazı kesimlerin rahatlığının had safhada olduğu bir distopya. Hem insanlar kendine düşen görevi yapsaydı, ne dünyamız böyle distopik olurdu, ne de insanlar açlıktan, susuzluktan, sefaletten ölürdü... ''Özgür ve insan olmak istemiyor musunuz? İnsanlık ve özgürlüğün ne olduğunu anlamıyor musunuz?'' (s. 213) Özgür olmak da, insan olmak da gerçeklerin farkında olmaktır. Gerçeklerin farkında olup bunlara çözüm yolu aramaktır, işte Cesur Yeni Dünya kitabındaki karakterler de soma ile uyuşturulduğu için gerçeklerden kaçıyordu, bizim kaçmayıp onlarla savaşmamız lazım! Bebeklikten, çocukluktan itibaren öğretilerin kulağınıza, beyninize fısıldandığı bir dünya burası. "Evet, 'Şimdilerde herkes mutlu.' Çocuklara beş yaşında öğretiyoruz bunu.'' (s. 106) Kendi özgür ''mutluluğunuzu'', iradenizi oluşturamadığınız, kendi kararlarınızı veremediğiniz bir dünya. Devletin putlaştırıldığı, sadece ona bağlı kalınan, karanlık bir dünya. “Sonunda çocuğun zihni bu öğretilere dönüşene dek ve öğretilerin toplamı çocuğun zihnini oluşturana dek. Sadece çocuğun zihnini değil. Yetişkin zihnini de, tüm yaşamı süresince. Yargılayan, arzulayan ve karar veren zihin; bu öğretilerden oluşacak. Ama bütün bu öğretiler bizim öğretilerimizdir!” (s. 53) ''Teknik olarak, alt sınıfların iş gününü üç ya da dört saate indirmek çok basit bir şeydir. Ama bu onları daha mutlu eder miydi? Hayır, etmezdi. Yüz elli yıldan daha uzun bir süre önce denenmişti. İrlanda’nın tamamında dört saatlik iş günü uygulanmıştı. Sonuç ne oldu? Kargaşa ve soma tüketiminde büyük bir artış, hepsi bu. O üç buçuk saatlik boş zaman bir mutluluk kaynağı olmaktan o kadar uzaktı ki, insanlar o boş zamandan kurtulmaya çalışıyorlardı.'' (s. 223) Çünkü hobinin, sanatın, bilimin, uğraşların olmadığı bir dünya burası. İnsanın baş başayken hiçbir şey yapamadığı, sadece eğlendiği (!), Ford'a (devlete) taptığı, ona ilahiler söylediği bir dünya burası. Mutluluk çok cazip geldiğinden, mutluluk üzerinden insanların bilinçlerinin yok edildiği bir dünya burası. Tabii biz edebiyatseverlerin en çok korktuğu şey, çoğu distopyada edebiyatın yok olmasıdır: ''+Shakespeare okuyorlar mı?' -Tabii ki hayır, Kütüphanemizde sadece kaynak kitaplar bulunur. Eğer kafalarını dağıtmak isterlerse duyusal filmlere gidebilirler. Gençlerimizi kesinlikle tek başına eğlenceye teşvik etmeyiz.'' (s. 169) Aşkın olmadığı, ''herkesin herkese ait olduğu'' bir dünya burası. İnsanlar herkesle eğlenme, tatmin olma amaçlı çıkıyor, oynuyor. Bu her ne kadar rahatsız edici gelse de, gelecekte maalesef olabilecek bir şey. ''Geçmişte sık sık büyük bir testten geçmenin, (somasız ve kendi içsel kaynakları dışında başka hiçbir şeyi olmaksızın) büyük acılara, büyük bir zulme maruz kalmanın nasıl bir şey olduğunu merak etmişti; ıstırap çekmeyi çok istemişti.'' (s. 117) Çünkü bunu söyleyen Bernard Marx da, bunu biliyordu: ''Acı ve üzüntü, engin bir bilinç ve derin bir yürek için her zaman zorunludur.'' -https://1000kitap.com/yazar/fyodor-mihaylovic-dostoyevski,
Suç ve Ceza
Suç ve Ceza
Fakat bu dünyada da, bizim dünyamızda da çok fazla rahatlık olduğu için, acı çekmeyi bilmiyoruz. Böylece bilincimiz kapalı oluyor ve her zaman gerçekleri göz ardı ediyoruz. Zaten bu kitapta da Ford (devlet), topluma gerçekleri göz ardı etmeye yönelik hamleler yapıyor, gerçekleri göz ardı ettirmeye yönelik bir düzen oluşturuyor. Ayrıca değinmek istediğim bir şey var. Dünya ne kadar mutlu olursa olsun, her zaman bir kast sistemi olacaktır. Hep bir alt sınıf, üst sınıf olacaktır. Bunu
Zaman Makinesi
Zaman Makinesi
kitabında da gördük. Orada zaman yolcusu, Altın Çağ'a* gidiyordu fakat Altın Çağ'da bile yeratında, acıdan, sefaletten ölmek üzere olan insanlar vardı. Yani yerüstünde insanlar ne kadar bollukla, parayla, sefahatle kavrulursa kavrulsun, her zaman yeraltında gerçekleri bilen ve acıyla yoğrulan insanlar olacaktır, bunu bu kitapta da görüyoruz. Son olarak incelememde bir
Oğuz Aktürk
Oğuz Aktürk
özel bölümü yapıp güzel incelemesine (#88619009) cevap vereceğim. CESUR YENİ DÜNYA MI? 1984 MÜ? Ben, Cesur Yeni Dünya ve 1984'ü karşılaştırırken madde madde gideceğim ve maddenin sonunda hangi kitap o konuda daha iyiyse belirteceğim (Ve kitapların sonuna bağlı kalmadan yazacağım). 1- Özgürlük: Cesur Yeni Dünya: Kitapta herkes mutlu görünüyor fakat herkesinki ''yapay mutluluk''. Somayla tatile çıkmak, her istediğini almak özgürlük olmuyor. Kitapta da Mustafa Mond diyor ya: ''Mutluluğun yüce bir yanı yoktur,'' (s. 220) diye. Hayata sadece mutlu olmak için gelmiyoruz, acı çekmek, ıstıraplara katlanmak için de geliyoruz. Mutluluğun kaçınılmaz olduğu, embriyoyken devletin üstünlüğü ve sözde ''gerçeklerin'' dikte edildiği bu dünyada bireyin özgürmüş gibi davranması çok acınası. 1984: Bu kitapta da özgürlük çok yok fakat 1984'te Cesur Yeni Dünya'ya göre karakterler neredeyse aynı özgürlüğe sahip. Ama 1984'te ''hobi'' diye bir şey var ve en azından Winston Julia ile bir şeylerle uğraşıyor veya yazı yazıyorlar. Tabii Cesur Yeni Dünya'da da yazın sanatı var fakat 1984'te Winston, devletin baskısı altında kalmadan, kendi ''özgür'' iradesiyle yazı yazıyor: ''Vuracaklar beni umrumda mı ensemden vuracaklar umrumda mı kahrolsun büyük birader hep ensesinden vururlar adamı umrumda mı kahrolsun büyük birader.'' (s. 43) Yani bu turda, özgürlük konusunda: 1984 ≥ Cesur Yeni Dünya 2- Devlet Totaliterliği: Cesur Yeni Dünya: Kitapta devletin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu görebiliyoruz. Ford'un tek ilah olduğu, soma ile insanların beyninin uçtuğu bu devlet fazlasıyla totaliter. Çünkü hem ''mutluluk'' ile insanların düşünmesini engelliyorlar, hem de somayla gerçek acının ve ıstırabın tadını almamalarını sağlıyorlar. Böylece ''Ford'um, Ford aşkına, Ford esirgesin'' gibi devleti putlaştıran bir toplum görüyoruz. 1984: Bu kitapta her ne kadar totalitarizm görmezden gelinmeyecek kadar fazla olsa da, devleti putlaştırma ve tapma yok. Her ne kadar sonu kötü olsa da, başkaldırma ve direnme var bu kitapta. Her ne kadar devlet her şeyi izlese de, özgürce, kimsenin izlemesini umursamadan, Julia'yla takılabiliyordu Winston. Bu turda : Cesur Yeni Dünya ≥ 1984 3- Cinsellik: Cesur Yeni Dünya: ''Herkesin herkese ait olduğu'' bir dünya, çok kötü ve rahatsız edici değil mi? Vahşi, gerçekleri ve aşkı gördüğü için, Lenina'ya öyle sinirlendi. Çünkü akıl erdiremiyordu, nasıl insanlar sevmez, nasıl insanlar âşık olmaz, nasıl insanlar herkesin olur? Salt tatmin olma duygusu ile ''herkesin herkese ait olduğu'' bu dünyada, aşksız ve (gerçekten) rahatsız edici bir cinsellik var. 1984: Julia'nın Winston'a, Winston'ın Julia'ya aşkı tartışılmaz bence. Serüvenleri boyunca (çoğu zaman) Julia ve Winston'ın aşkı kilit nokta oldu ve en azından, tatmin etme duygusu ile değil, aşkla hareket ediyorlardı. Bu turda: 1984 > Cesur Yeni Dünya 4- Din: Cesur Yeni Dünya: Kitapta her ne kadar mutluluk olsa da, mutluluğun sebebinin devlet olduğu düşünülüyor ve devlet putlaştırılıyor. Tıpkı Biz kitabındaki ''Tek Devlet'' gibi, Cesur Yeni Dünya'da da Tek Devlet, Tek Hükümdar var, o da Ford. Mutluluğun olduğu (!) fakat, dinin, özgürlüğün, aşkın, acının, ıstırabın olmadığı bir dünya, ''güzel'' bir dünya mıdır? Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum. (s. 238) 1984: Kitapta her ne kadar totaliter devlet ve ''Büyük Birader'' olsa da, bazıları (Julia ve Winston gibi) Büyük Birader'e bağnazlık derecesinde bağlı değiller. Yani kendi ''özgür'' iradeleri var ve kısmen karar verebiliyorlar. Din konusunda da Winston da, Julia da kendi iç çözümlemesini yapmış ve karar vermişlerdir. O'Brien ve Winston arasında şu konuşma geçiyor: "Tanrı'ya inanıyor musun, Winston?" "Hayır." (s. 387) Bu turda: 1984 > Cesur Yeni Dünya 5- Karakterler: Büyük Birader > Ford Vahşi ≥ Winston Julia > Lenina O'Brien > Bernard Marx 6-Kurgu: Cesur Yeni Dünya'daki kurgu da, 1984'teki kurgu da kesinlikle muhteşem (karakterlerin bile alegorisi var**). Ama bu muhteşemliğin içinde hangisi daha kaliteli? Şahsen beni 1984 daha fazla içine çekmişti. Kitapta çok az diyalog olmasına rağmen George Orwell'in betimleme ve aktarma yeteneğiyle kendimi Winston gibi hissettim (tabii acıdım Winston'a). Cesur Yeni Dünya'da da kitabın içindeydim fakat betimleme ve içe çekme konusunda (bence) 1984'le kapışamaz. Kurgu konusundaysa tabii ikisi de muhteşem. Kısacası, iki kitap da oldukça korkutucu. Cesur Yeni Dünya'daki soma, ''yapay mutluluk'' ve Fordizm insanı rahatsız ederken, 1984'te ise Büyük Birader, kısmen O'Brien ve kitabın sonu insanı rahatsız ediyor. *İnsanların hiçbir korkusunun, endişesinin olmadığı, bolluğun had safhada olduğu çağ. **Burada karakterlerin simgelediği kişileri görebilirsiniz: tr.wikipedia.org/wiki/Cesur_Yeni... Faydam dokunduysa ne mutlu bana, keyifli ve verimli okumalar.
Cesur Yeni Dünya
Cesur Yeni DünyaAldous Huxley · İthaki Yayınları · 202160,1bin okunma
··
272 görüntüleme
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
İlk kez bu sitede bir inceleme içerisinde bana özel bir bölüm yapıldığını görüyorum, ne diyeyim incelememde sorduğum sorunun cevabını bu kadar detaylı görmek çok keyifli oldu kendi açımdan. Yayında zaten çok detaylı konuşacağımız için şu anlık uzun tutmuyorum yorumumu ama her zaman dediğim gibi kitaplar arasında kurduğun bağlantılar ve yazarlara olan hakimiyetinin gün geçtikçe artması, şu an bulunduğun yaşın da erken oluşunun avantajıyla birleşince kesinlikle çok iyi konumlara gelmeni sağlayacak. Yeter ki siz gençler yazın ve biz de destek verelim, bana özel bölüm için teşekkür ederim. İnceleme için de eline sağlık. :)
Fëanor okurunun profil resmi
Teşekkür ederim güzel yorumun için. Vallahi iyi bir yere gelirsem emin ol senin de büyük bir payın olacak, minnettarım. Sana özel bölüm de bir anda aklıma geldi, belki bir daha yaparım başka bir incelemede. :D Sohbetimizi dört gözle bekliyorum, tekrardan teşekkür ederim, sağ ol, var ol. :)
Zeynep Hilâl okurunun profil resmi
Elinize sağlık. Özellikle Oğuz Aktürk özel bölümü harika olmuş!
Fëanor okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, eksik olmayın. :))
Adnan Çakır okurunun profil resmi
Kitap harika ancak çeviride kabus gibi hatalar vardı, hele üçüncü bölümde.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.