Gönderi

9 Teşrinisani [22 Kasım] Pazar. Dışarı çıktım, köyün haline baktım. Dört yüz kadar hane var. Muntazam bir köy, ahalisi hep ermeni imiş, Rusya'ya firar etmişler. Buğday, un, patates pek bol. Çoktan beri aç olan askerler etrafa dağıldılar. Sürekli yiyorlar. Bulgur, turşu, mercimek, peynir, yağ bulanlar da var. Saman altına gömülen bohçalarla eşya çıkıyor. Köy kilisesi ağzına kadar buğdayla dolu. Bu karmaşa içinde Mehmetçiğin biri kilisenin çan kulesine çıkmış çan çalıyor. Saat beşe doğru fırka kumandanı geldi, askerin umrunda bile değil. Herkes bildiğine gidiyor.Kimi ekmek pişiriyor, kimi buğday kavurmak, bulgur haşlamak, patates pişirmek ile meşgul. Değil fırka kumandanı, Sultan Reşat gelse umurlarında değil. Ben ise boş durmadım, bizim Sıhhiye Bölüğü'nü yağmaya çıkarttım. Bir çuval odun, bir o kadar bulgur, yarım çuval patates, doktorun hayvanı için bir parça arpa, bir iki okka yağ, soğan bulmuşlar geldiler.
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.