Gönderi

Dünya'da da Türkiye'de de siyasal iktidarın entelektüelleri, akademisyenleri, sanatçıları karşılarına alma tavrı, toplumun diğer kesimlerini yakalamak için işlevsel gözükebilir. Seçkin insanların, kendilerini toplumun üstünde görüyor olmaları, siyasetçiler için kullanışlı bir durumdur. Seçkinler ve halk ikilemin. de, halkın yanında olmak demokratik bir kazanıma dönüşmektedir. Fakat bu tavrın bir yandan geçici ve güncel bir işlevi vardır. Siyasi iktidarın sürekliliğini, onun kalıcı olmasını sağlayacak şey, kültürel üretimlerle mümkündür. Yani kendi siyasal iktidarını besleyecek kültürel üretimleri sağlamak ve bunu kitlelerle paylaşmak zorundadır. Bunu başarmak zor olabilir. Siyaset yapma tarzı ve yeteneğiyle, bilgi, kültür ve sanat alanında üretim yapabilmek birbirinden çok ayrı alanlardır. Siyasal iktidar varlığını sürdürdüğü müddetçe, kültür-sanat üretimlerini potansiyeli nispetince gerçekleştirebilir. Fakat siyasal iktidarın itici gücü çekildiğinde kültürel üretimler de tükenebilir. Dolayısıyla bunun yukarıdan aşagıya değil, aşağıdan yukarıya doğru olması daha ideal bir durumdur. Bu durumun tersi de mümkündür. Yani entelektüeller ve sanatçılar, entelektüel ve sanatçı olma hallerini çoğunlukla muhalif olmalarına borçludurlar. Türkiye'de de benzer bir manzara görülebilir, ama örnekleri dünyadan verebiliriz. Frank Furedi, İngiltere ve ABD'de entelektüellerin bu şekilde tarif edildiğinden bahsediyor. Örneğin İngiltere'de entelektüeller, ülkelerinin büyüklüğünden ahlaksızca faydalanıp, ulus kimliğini tahrip etmekte beis görmemişlerdir.
İbrahim NacakKitabı okudu
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.