Gönderi

Meleke-i belagat ve ilim
İşte bunun için fukahâ ve sâir ehl-i ilim olanlar belâğatta kāsır olurlar. Çünkü onların ezhânı esâlîb-i belâğattan hâriç ve tabakası nazil olan ibârât-1 fikhiyye ve kavânîn-i ilmiyye ile memlů ve nefs-i nâtıkaları bunlarla mütekeyyif olduğundan bu süretle neşv ü nemâ bulan melekeleri gâyet kāsir ve ibâreleri esâlîb-i Arab'dan ba'îd ü münharif olur. İşte fukahâ ve nuhật ve mütekellimîn ve nuzzār ve kelâm-ı büleğâyı hifz ile memlü olmayan sair ashâb-ı ulûmun eşarını bu vechile kāsır buluyoruz. Ehibbamızdan Devlet-i Merîniyye'de tevki'î olan fâzıl Ebu'l-Kāsim b. Rıdvân bana nakl ü rivayet edip dedi ki: “Ehibbamızdan ve büleğâ-yı asırdan Sultān [277] Ebu'l-Hasan'ın kâtibi Ebu'l-Abbâs b. Şu'ayb ile bir gün musāhabet ederken kendisine İbn Nahvi'nin kasidesinin matla’ını okudum ve İbn Nahvi'nin olduğunu söylemedim. Matla'-ı mezkûr budur: ما الفرق بين جديدها والبالی لم أدر حین وقفت بالاطلال Yani "Cânânın yurdunda durduğum vakit bakıyye-i åsår-i menzilinin yenisiyle eskisi beyninde fark nedir bilemedim" demek olur. Bu matla'i kendisine okuduğum anda bi’l-bedâhe "Bu bir fakih şiiridir” dedi. "Neden anladın?" dediğimde "..." kavlinden anladım. Zîrâ bu ibâre ibârât-ı fukahadan olup esálíb-i kelâm-ı Arab'dan değildir" dedi. Ba'dehû ben dahî “Sahîh, Ibn Nahvi'nindir" dedim.
Sayfa 372 - YEK
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.