Gönderi

Bilinmelidir ki, lisancılar tabii ifade (keldm-z matbU) dedikleri zaman bu tabir ile, kendisiyle kasdolunan medlulünü ifade itibariyle tabiat ve seciyesi (genius) mü­ kemmel olan kclarnı kasdederler. Çünkü matbu keHim (natural speech) kendisiyle sadece telaffuz kasdolunan bir ibare ve hitap değildir. Daha açıkçası mutekellim onunla zamirinde olanı dinleyicisine tam olarak ifade eder. Bu sözü zihnindeki ına­ nanın mevsuk bir delili haline getirir. ifadedeki mükemmellikten sonra çeşit çeşit güzelleştinne ve süslemeler (tahsi­ nat ve tezyinat), sözkonusu seciyeye asaleten sahip olan, kclarndaki terkipleri takip eder. Adeta bu gibi şeyler (ve bedii sanatlar), terkipiere parlak bir fesahat bahşeder. (Bedif sanatlar), süslü seci'ler, kclamın fasıl ve fıkraları arasında muvazene, hüküm­ leri muhtelif olan kısırnlara göre ifadeleri takdim, müşterek bir lafızla bu lafzın ka­ palı olan manasını iham (tevriye)61 lafızlarta manalar arasmda cinas düşmesi için zıd lafızlar arasında mutabakat (tıbak) kabilinden şeylerdir. Böylece ifade için bir par­ laklık, kulak için de bir lezzet, bir halavet ve güzellik hasıl olur ki bütün bunlar ifa­ de üzerine zaid olan şeylerdir. Bu sanat mu'ciz bir keHim olan Kur'an'ın müteaddit yerlerinde mevcuttur. "Kararan geceye ve aydınlanan gündüze and olsun ki..." (Leyl, 9211, 2), "O ki, ihsanda bulunur, takva üzere olur, en güzel olanı tasdik eder..." (Leyl, 92/5, 10), "O ki, azar ve dünya hayatını tercih eder... " (Naziat, 79/37 , 4 1 ), keza "Onlar iyi iş yap­ tıklarını sanarlar" (Kehf, 18/104) ayetleri de böyledir. (Kur'an'da) bunların benzeri bir çok örnekleri vardır. Lakin bu ibarelerde, sözü edilen bedi'i sanatların vukuundan evvel bu terkipterin asıllarında ifade, kemal mer­ tebesine vardıktan sonra bu çeşit sanatlar vaki olmuştur.
Sayfa 1048 - Dergah
·
7 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.