Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

92 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bilal Günaydın sahalara döndü. ( Uzun, kaçın :D )
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Kitabın dili oldukça yalın ve anlaşılırdı. Kitabın konusu ve ismine baktığımızda salt bir sistem, düzen eleştirisi yapacak diye düşünüyoruz. Gerçekten de öyle yapıyor. Eleştirileri genelde Almanya üzerine ve Alman anayasası, televizyonları, gazeteleri, eğitim sistemleri üzerine yapmış. Tabii bu demek değildir ki biz bu kitaptan bir şeyler öğrenemeyiz. Kaleminin oldukça kuvvetli ve keskin olduğunu düşünüyorum. Yaptığı eleştiriler şu an bile güncelliğini koruyor. Çünkü bütün eleştirilerinin merkezi ve çok sık tekrar ettiği noktaların büyük çoğunluğu, zengin ile fakir arasındaki uçurumdur. Yazara 9 puan vermemin de sebebi arada tekrara düşüyor olmasıydı. Onun dışında oldukça güzel noktalara değindiğini düşünüyorum. Ben de eleştirilerimi bizim ülkemiz için yapmaya çalışacağım. Profesyonel bir ekonomi uzmanı, anayasa profesörü, öğretmen, bürokrat vs değilim. Benim gözlemlerim tamamen sıradan bir vatandaş ve sistem eleştirisi yapan bir seçmen gibi olacaktır. İncelemede eksik, yanlış gördüğünüz şeyleri bana yorumda belirtirseniz ben de yanlış bildiklerimi düzeltme fırsatı bulurum. Peki biz bu kitapta ne okuyoruz? Biz bu kitapta eğitimin fırsat eşitsizliğini, devletlerin yasalarının genelde zenginlerin işine yaradığını, sistemlerin genelde onları koruduğunu ve sonuçta zengin ile fakirin arasındaki maddi uçurumun sürekli olarak arttığını, işçilerin ve çeviri olarak memur diye çevirdikleri kesimin her daim emeklerinin sömürüldüğünü ve vergi yüklerinin sırtlarına indiği kadar hizmet ve yaşam kalitesi anlamında karşılıklarını alamadıklarını okuyoruz. Yazar eğitim eleştirisi yaparken bir eğitim tanımı yapmış. Yazara göre okulda insan imal edilir. Bunu da şu resimle destekliyor: hizliresim.com/2WiDW2 Demek istiyor ki okullarda tek tip öğrenciler yetiştirilir. Asker gibi düşünün. Her şey aynı, herkes aynı. Resme bakınca bir eğitim sistemi görüyorum. Öncesinde farklı farklı çocuklarken okullardaki eğitim sonrasında tek tip öğrencilere, bireylere dönüşüyorlar. Neden onları tek tipleştirmeye çalışıyorlar? Bence bunun cevabı ileride daha rahat yönetmek içindir. Çocukluktan eğitimine sansür, kısıtlama getirirsen ileride mis gibi yöneteceğin vatandaşlar olurlar. Farklı farklı düşünen, yaratıcılığı kısıtlanmamış, kurcalayan, sorgulayan çocukları neden istesinler? İleride devletlerin başına bela olmaz mı bu? Ee hal böyleyken neden eğitimle bu kadar ilgilenmesinler ki? (!) Okulları düşünelim. Okuldaki ders kitaplarının içeriklerini kim ayarlıyor? Kim planlamasını yapıyor? Kalitesini kim belirliyor? Neye göre hazırlanıyor bunlar? Bizim yerimize devlet kurumları yapıyor değil mi? Peki devlet kurumlarının denetimini kim yapıyor? Yine devletler kurumlarından biri yapıyor değil mi? Yani devletler çocuklara kötü eğitim vermezler diye düşünüyoruz. Öyle mi? Gerçekten emin miyiz? Burası kitap okuyanların bulunduğu bir platform. Hepimizin az çok eğitim konusunda gözlemleri doğrultusunda bir kalite fikri olduğunu düşünüyorum. Örnek veriyorum. Benim 11 yaşında bir kardeşim var. Onun dersleriyle ilgilenirken her ders için gözlemlediğim ortak bir nokta var. Abartısız söylüyorum hemen hemen her dersinde bu söyleyeceğim şeyi görüyorum. Çocuk derslerine çalışırken neyi ne için yaptığını bilmiyor. Gerçekten bilmiyor. Ben bu çocuğun matematik sınavlarına çalışma şeklini gördüm. Yaptığı nedir biliyor musunuz? Çözüm yolu ezberlemek. Evet evet bunu yapıyor. Ben bunu ilkokula gittiğinde fark ettim. Ona sorular yazmaya başladım. Her yazdığım soruda afalladı. Bu çocuk matematiği bilmiyor değil, neyi ne için yaptığını bilmiyor. Soru cümlelerinde ufak oynamalar yapınca afallamaya başlıyor. Bunun sebebi de gerçekten neyi ne için yaptığını bilmediğinden kaynaklanıyor. İngilizce dersine giriyor. Standart derslerini görüyor. Ödevini yaparken kelime soruyorum. Bilmiyor. Sadece kalıpları yerleştirip geçiyor. Türkçe dersine bakıyorum ve sonuç yine aynı. Buradaki temel problem sadece ezber mi? Neden bu çocuk neyi ne için yaptığını idrak edemiyor? Sizce yaşının küçük olmasından mı kaynaklanıyor? Ben 1992 doğumluyum. Benim yaşlarıma yakın olan insanlar eğitimlerini hatırlayacaktır. Siz ilkokuldayken neyi ne için yaptığınızı bilmeden mi derslerinize odaklanıyordunuz? Neden eğitimde sorgulama noktasında bu kadar eksik var? Küçükken birçoğumuz x dersi için isyan edip hocam bu ders dışarıda ne işe yarayacak diye sorardık. Hatırlıyor musunuz? Elbette hatırlıyorsunuz. Okulda çocuklara bu derslerin dışarıda ne işe yaradığı neden yeterince aktarılamıyor? Neden bu çocuklar merak noktasında gözlemlediğim kadarıyla bu kadar eksik? Problem öğretmenlerimizde mi yoksa eğitimin kalitesinde mi? Öğretmen olan okurlar fikirlerini beyan edecektir elbette. Ama ben sorunun öğretmenlerden çok eğitimde, derslerin içeriklerinde, öğretmenlere verilen değerden kaynaklandığını düşünüyorum. Mesela bizim ülkemizde ücretli öğretmen diye bir olay var. Öğretmenlere ders saati kadar ücret ödeniyor. Niye? Öğretmen part time çalışan mı? Böyle sistem mi olur? O öğretmen kadrolu ya da sözleşmeli olsa tam maaş verecekken neden ücretli diye saçma bir sistem ile ona part time çalışanmış gibi muamele ediyorsunuz? Öğretmene verilen değer bu mudur? Öğretmene verilen bu ücretle neden sizin çocuklarınızı düzgün eğitsin ki? Öğretmenin bir ailesi yok mu? Nasıl geçinecek o? Asgari ücret bile insanlara yetmezken, geçinmekte zorlanırlarken, ücretli öğretmenlere verdiğiniz saatlik ücretler onlara yeter mi? Geçim derdi ile boğuşurken, o stres ile nasıl ders versin? Asgari ücretli insanlar bile geçinemeyip, isyan ederken çocuklarımıza ders verecek, bir şeyler öğretecek o sürekli “öğretmenlik kutsal bir meslektir” diye güzelleme yapan siyasiler neden onları buna mecbur bırakıyor? Onlar vergi vermiyor mu? Neden bu pastanın büyük kısmını hep azınlıklar yiyor da çoğunluk kalan küçük pay ile yetinmek durumunda kalıyor? Eğitimin kalitesini sabahlara kadar sorgularız ama gelin görün ki işin içinden yine çıkamayız. Bu çocuklar neyi ne için yaptıklarını idrak edemedikten sonra tüm dersleri iyi olsa ne yazar? Yanlış anlaşılmasın. Bu arada kardeşimde bir zeka problemi yok. Kardeşimde bir okuma problemi yok. Çok sık kitap okutuyorum. Burada bile hesabı var. Ona incelemeler yazdırmaya, düşüncelerini ifade etmesini öğretmeye çalışıyorum. Çocuğun derslerinin çoğu yüksek ama benim gözümde asla yeterli değil. Çünkü neyi ne için yaptığını bilmiyor. Ben tamamen bu sisteme güvensem o çocuğun geleceği ne olur? Çocuklarınıza merak duygusunu aşılamaya çalışın. Deli gibi sorgulatmaya çalışın. Neyi ne için yaptıklarını bilsinler. Doğrunun tek olmadığını öğretin. Her şeyi sorgulasınlar. Geçelim yazarın diğer eleştirilerine. Yazar diyor ki mevcut yasaların birçoğu zengini, güçlüyü koruyor. Bu gerçekten böyle mi? Şu anki durumdan örnek vereceğim. Mesela ben bir işçiyim. Benim bir işverenden tazminat almam gerekiyor. Benim gibi onlarca işçi de toplanıp verilmeyen tazminatlarımız için protesto eylemi yapacağız. Yürüyeceğiz. Elimizdeki pankartları sallayıp yürümeye başlıyoruz. Covid var malum. Polisler geliyor diyor ki bu yasak. Neden? Çünkü covid tedbirleri kapsamında yürüyemezsiniz. Peki aynı covid CHP kurultay yaparken niye bulaşmıyor? aa.com.tr/tr/politika/chp... Peki aynı covid Akp miting yaparken niye bulaşmıyor? sozcu.com.tr/2020/gundem/cum... Niye ben tazminatımı almak için eylem yaparken bulaşıyor da onlarınkine bulaşmıyor? Polis emri uyguluyor, ne yapsın diyenleri duyuyorum. Haklısınız. Peki bu yasalar, izinler güçlüyü korudu mu az önce? Korudu. Ne anladım bu işten? Niye ben vatandaş değil miyim? Bu çifte standart değil mi? Nasıl oluyor da covid onların eylemlerinde bulaşmıyor da bana bulaşıyor? Niye patronu benden koruyorsunuz? Zengin – fakir, güçlü – güçsüz olaylarına başka pencereden de bakalım. Bu ülkenin siyaset yapma ortamı da çok saçma ve kurnazca düzenlenmiş. Diyelim ki ben bir işçiyim. Siyaset yapmak istiyorum. Milletvekili olmak istiyorum. Devlet okullarında bir şekilde okudum. Kütüphanelerden çıkmadım. Kendimi yetiştirdim. İyi bir diksiyonum var. Benim işçi olduğumu unutmayın. Ben asgari ücret alıyorum. Mevcut siyasi partilere başvurmak istiyorum. Siyasi partilerin aday adaylık için aldığı ücretleri biliyor musunuz? Bir haber sitesinde bu ücrete yer verilmiş. Bu 2018 tarifesidir. hurriyet.com.tr/gundem/iste-siy... En pahalı hangisi sizce? Chp en pahalısıymış. İsmi halk partisi olan partiye 10 bin lira vermemi istiyorlar. Adı halk partisi olan bir parti benden böyle para isterse ben nasıl siyaset için aday adayı olacağım? Akp 6 bin istiyor. Mhp 2500 istiyor. İyi parti 5 bin istiyor. Hdp 2500 istiyor. ( Bunlar tamamen erkek yetişkin bir birey için biçilmiş fiyatlardır. Kadın, genç, engelli bireyler için fiyatlar değişmektedir. Onlar daha azdır. Kurguyu kendim üzerinden yazdığım için erkek yetişkin bir birey üzerinden olan fiyatları yazdım.) Eğer ben bu partileri istemeyip bağımsız bir aday adayı olmak istersem de 13 bin 916 lira ödemem gerekiyor. Fakir siyaset yapamaz mı? Böyle bir düzen mi olur? Nerede kaldı eşitlik? Anayasaya göre biz eşit değil miyiz? Niye beni partilere mecbur ediyorlar? Ben o partilere kendimi yakın hissetmiyorum. Bağımsız girmek istersem daha yüksek para vermem isteniyor. Sürekli demokrasi güzellemesi yapanlar niye buna hiç tepki göstermiyor? Hadi diyelim borç harç yaptım. Ben aday adayı oldum. Beni televizyonda konuştururlar mı? Ben düşüncelerimi özgürce ifade etmek istiyorum. Partilerin etkisinde yer alan medya beni oraya çıkarır mı? Eğilmeden, bükülmeden kim beni televizyona çıkarır? Herkesin bir medyası var. Demokrasi güzellemesi yapıyorlar ama iktidarın da muhalefetin medyası var. Ben bağımsız bir aday olarak nasıl, nerede kendimi gösterebilirim? Devlet kanallarında neden adaylar birbirleriyle kapışamıyor, tartışmalara yürütemiyor? Özgür medya yokken ben nasıl bağımsız milletvekili olabilirim? Fakir bir adamım ben. Nasıl yapabilirim? Madem hepimiz anayasada eşitiz. Neden adaylık sürecinde eşit değiliz? Zenginler, güçlüler paraları, güçleri var diye medyalarda yer alabiliyorken ben neden yer alamıyorum? Devlet özel sektörde yer alan medyaların kuruluşlarına şart olarak her adayı mecburen göstermek durumundasınız demiyor ve ona uygun neden kurdurmuyor? Yahu ben nasıl kendimi göstereceğim? Neden herkesin eşit olduğu güzellemesi yapıyorsunuz? Ben mecbur muyum sizin partilerinizde siyaset yapmaya? Eğer yasada varsa ve uygulanmıyorsa lütfen buraya yorum olarak yazın. Yanlışımı öğreneyim. Devlet kanallarına çıkamıyorum. Özel kanallara çıkamıyorum. Ne anladım bu vatandaşlıktan, eşitlikten? Sen bağımsıza en yüksek parayı çekiyorsun ki halk partilere mecbur kalsın. Sürekli onların kazandığı bir sistemin neresi eşit? Beni onlara mecbur bırakmak da rant değil mi? Partiler siyaseti tekellerine almışlar. Bunu engelleyen bir sistem yok. Yasa da onlara uygun şekillenmiş. Diyelim ki ben aday adayı olmayacağım. Başka bir pencereden bakalım. Biz çocukken okulda demokrasinin tanımını yaparken halkın kendi kendini yönetmesi diye öğretirlerdi. Cidden öyle mi? Halk kendi kendini mi yönetiyor? Mesela yine milletvekili seçimi olsun. Partilere adaylık başvurusu yapıyorlar. Neye göre seçiyorlar? Adayları kim ayarlıyor? Torpil geçmeyeceklerinin garantisi nedir? Ülke yönetecek bu insanlar çocuklarını, yeğenlerini partiye doldurup milletvekili yapmayacaklarının garantisi nedir? Liyakata uygun yapsalar eyvallah. Aday adaylarını parti liderleri, partinin ağır topları ayarlıyorsa, halkın önüne gelen adaylardan yapılan seçimde halk kendi kendini yönetecek adayı mı seçmiş oluyor? Bunun adı özgür irade midir? Bana sunduğun adayları da ben seçmeyeceksem bunun adı demokrasi midir? Adayları sen seç. Ne oldukları belli olmasın. Bana medyada adayların güzellemesini yap. Medya da sizin elinizde çünkü. Yukarıda dediğim gibi hepinizin bir medyası var. Medyayı kontrol edebiliyorsunuz. Ben de bu kadar sizin kontrolünüzde olan seçim sonucunda oy vereyim ve bunun adı özgür irade olsun, demokrasi olsun. Size mantıklı geliyor mu? Bana gelmiyor. Hadi eğitimdeki fırsat eşitliğine(!) bakalım. Yine zengin – fakir ayrımını gözler önüne serelim. Zengin bir ailede doğan çocuk ile fakir bir ailede doğan çocuk aynı okullarda neden okumuyor? Bir ülkenin içerisinde neden özel okullar var? Devletin imkanları yetmeyince fakir çocuk ne yapacak? Zengin çocuk özel okullarda en iyi eğitimleri alırken, en iyi imkanlara sahip olurken biz fakir ve zengin çocuğu nasıl aynı sınava sokarız? Bunun neresi eşit, adil? Bir ülkede özel okullar olursa zengin – fakir arasındaki uçurum giderek artar mı artmaz mı? Neden tüm okullar devlete ait değil? Okullar da mı rant kapısı? Yukarıda da dediğim gibi bu şekilde yasa da devlet de zengine, güçlüye yaramıyor mu? Sırf yasalar uygun diye fakir ile zengin arasında uçurumun oluşmasına nasıl izin verilir? Böyle yasa mı olur? Böyle eğitimde fırsat eşitliği mi olur? Daha yazacak onlarca şey var. Yazarın dile getirdiği eleştirileri bizim ülkemizdeki durumla kıyas edip yazmaya kalksam onlarca sayfa daha yazmam gerekir. Bu kadarı bile yeterli diye düşünüyorum. Yazarın hayal ettiği ve istediği sistem bence tamamen paradan bağımsız, emeğin ön plana çıktığı herkesin eşit olduğu ve isimlerin önlerindeki etiketlerin bir öneminin olmadığı bir sistemdir. Tüm her şeyi kitapta zengin – fakir, güçlü – güçsüz ayrımı arasından açıklamaya çalışmış. Savaşlar, demokrasiler, yasalar, vergiler dahil buna. Aklınıza gelebilecek her şeyi oradan açıklamaya çalışmış. Yazarın istediği sistem için bir alıntı bırakıyorum: #93922594 Bunu okuduktan sonra yazarın sistemi hakkında az çok fikriniz olacaktır. Yazar bana
Ursula K. Le Guin
Ursula K. Le Guin
‘nin
Mülksüzler
Mülksüzler
romanını hatırlattı. Yazarın hayali, düşüncesi mülksüzler kitabındaki Anarres’e biraz benziyor. Orada da ismin önündeki etiketler o kadar etkili değil. Herkes eşit. Merak edenler için o kitaba yazdığım incelemeyi de bırakıyorum. #45223152 İncelemeyi sonuna kadar sabırla okuyabilen varsa :D cidden varsa teşekkür ederim. İyi okumalar dilerim :)
Düzene Uygun Kafalar Nasıl Oluşturulur
Düzene Uygun Kafalar Nasıl OluşturulurErnst Alexander Rauter · Kaldıraç Yayınevi · 2011178 okunma
··1 alıntı·
675 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
İncelemeni okudum ama yorum yazmakta biraz geciktim, kusura bakma. Evde olsak da günlük hayat fazlasıyla zamanımızı alıyor. Gelelim incelemene. Sıradan bir vatandaş olarak sistemin eleştirisini güzel yapmışsın. Özellikle eğitim ile ilgili olan eleştiriler bana göre çok yerinde olmuş. Eğer bir okulda ücretli öğretmen çalışıyorsa demek ki orada öğretmen ihtiyacı var. Ama nedense devletimiz o okula öğretmen atayacağı yerde ücretli öğretmen gönderir. Oradaki öğrenciler sanki ikinci sınıf vatandaş çocuğu. Hem ücretli öğretmen kendini kötü hissediyor, hem öğrenci. Bu uygulamayı kaç yıldır hala anlamış değilim. Bunun tek açıklaması, maliyetten kısmak. Bu şekilde maaş yerine sadece ders ücreti veriyor. Zaten verdiği ücrette ancak yol parasına gidiyor. İhtiyaç kadar öğretmen atanacak olsa eminim kimse açıkta kalmaz. Umarım eğitimdeki bu çarpıklıklar bir gün düzelir. Ellerine sağlık.
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Yok hocam estağfirullah. Geç yapmanız sorun değil. Yani bunun ilk yapıldığı tarihi ben bilmiyorum ama kız kardeşim bir dönem ücretli yaptı. Gidip geliyordu ama ücret azdı. Yani kadrolu olsa tam para vereceksin ama ücretli diye vermiyorsun. Güya ekonomik koşullarmış. Diğer masraflarda niye ekonomi konuşmuyorsun? İnanmıyorum ekonomi olduğuna. Daha söyleyeceğim çok şey varda çözümü yok. Beğenmenize sevindim. Yorum yaptığınız için teşekkür ederim.
1 sonraki yanıtı göster
Serhat okurunun profil resmi
Bugün beğendim yarın paylaşacağım öteki gün de okuyacağım, güzel inceleme tebrikler
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Eyvallah. Ne kadar da nitelikli bir okur
Serhat okurunun profil resmi
Beyefendi binbir zahmetle yazdığınız bu güzel inceleme için teşekkür ederim. Lütfen yazılarınıza devam edin. Okuyamayanlar için incelemenin özeti #88630022
1 önceki yanıtı göster
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Beyefendi. Alıntıya gelene kadar çok yolumuz var. Bir kere sistem kötü işte. Daha bir yeri destekleyecek eşitlik düzeyi bile yok. Hangisini eleştirsek ötekici oluyoruz. Hepsine niye sallayamıyoruz onu anlamadım.
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Okuyup da yorum yapan 1 kişi yok. Hepsi isyan ediyor. Kitaplar hakkında söyleyecek sözlerim çok ne yapayım? Niye kendimi sınırlandırayım? Benim 200 liralık klavyem var. Ateş ediyor klavye. Kelimeleri yazarken klavyeden kıvılcım çıkıyor. Siz böyle yapınca da bu azalmıyor. Yazdıkça yazacağım. Siz okumayın. Hepinizi 155'e şikayet edeceğim. Çok ayıp
Amar okurunun profil resmi
Tebrik ederim çok güzel bir inceleme olmuş ellerine sağlık 👏👏
Mrs. C.S.K. okurunun profil resmi
Ekran videosu olan biri aşağı kaydırırken çeksin şunun videosunu ya... Bu nedir kardeşim... Kitabın kendisi bu kadar uzun mu?
1 önceki yanıtı göster
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Aynı cansu bunu da demişti: hizliresim.com/uFQ92t Bu nedir kardeşim? Tadı damağında kalmasın diye uzun yazdık ama? :D
8 sonraki yanıtı göster
Gezgin ✰ okurunun profil resmi
Okumadan beğenmek istemiyom. Amma okumaya da üşeniyom. 🤷‍♂️
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Size kalmış. Ben okumanıza değeceğini düşünüyorum.
SİKLOPENTANOPERHİDROFENANTREN okurunun profil resmi
İnceleme çok güzelmiş okuyanlar öyle diyor
Bilal Günaydın okurunun profil resmi
Bence değil. Okumadan değerlendirmemek lazım
3 sonraki yanıtı göster
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.